Yahya kemal bir rubaisinde şöyle der:"İman bir şevk olan zamanlar geçtiPeygamberlerle kahramanlar geçtiDağ silsilesinde bir geçit bulmak içinDağdan dağa seslenen çobanlar geçti."Eski zamanların peygamberleri ve kahramanları vardı. Yani insanlara gerçek bilgiyi, gerçek değerleri, gerçek hedefleri gösteren, aldatmayan, kandırmayan, bireysel menfaatleri için kullanmayan Allah'ın elçileri vardı. Allah'ın mesajını getiren ve tebliğ eden, hayatlarıyla sahih anlamda örneklik eden, tam güven telkin eden peygamberler vardı. Bunların önderliğinde insanlar, şaşkın şaşkın dolaşmıyorlardı, nereye ve nasıl gideceğini biliyorlardı. Yüce hakikatler, gerçek bilgiler arayışı içinde oraya buraya şaşkınca koşuşturmuyor, fikir, ideoloji ve felsefe bunalımları yaşamıyorlardı. Bugün ise o peygamberler yok, son peygamberin varisi olacak âlimler de peygamberlerin mirasçısı değil, Karunların ve Firavunların fetvacısı Bel'am-ı Baura'nın mirasçısı gibi davranıyorlar. İnsanlara Kur'an ve peygamber kaynaklı tek ve yüce hakikat olan İslam'ı sözle anlatmak ve yaşantılarıyla uygulayarak örnek olmak yerine siyasi, idari makam mevki peşinde koşmayı hayatlarının amacı haline getirmişler. Haklı haksız, haram helal demeden çokça para ve mal toplayıp bedenlerini iyi, rahat, lüks imkân ve şartlar içinde yaşatmaktan başka bir dert ve gayeleri yok. Maalesef din adamı, ilahiyat hocası, şeyh, cemaat şefi geçinenlerin çoğu bu durumdadır.Eski zamanların ulu peygamberleri peşlerinden gidilecek, tam güven telkin eden kutlu öncülerdi. Bugün din önderi diye bilinenlerin çoğu, tam tersine kişisel menfaat düşkünlükleri, iktidar ve güç ihtirasları, bağlılarını sömürme, kullanma tavırları, yalan yanlış bilgileri, saptırılmış, çarpıtılmış İslam yorumlarıyla aynı güveni telkin etmiyorlar.Yine eski zamanların kahramanları vardı. Kahraman yani mensup olduğu Türk milletinin dirliği, düzeni, iyiliği, kurtuluşu, gelişmesi, ilerlemesi, kalkınması, mutlu olması için kişisel menfaatlerinden vazgeçen gerçek önderler vardı. Kahraman, yani kendi hayatını milletinin menfaati için riske atan, kutsal amaçları olan ve bu amaçlar uğruna insanüstü fedakârlıklarda bulunan, olmaz denileni oldurmaya, yapılamaz denileni yapmaya, imkânsız denileni mümkün kılmaya uğraşan, didinen, var gücüyle çalışan büyük kahramanlarımız vardı. Şimdi ise bu büyük kahramanlardan yoksunuz. Modernizm, bugün Türk gençliğini önüne sahte, kartondan kahramanlar sürdü. Medyanın cilaladığı tüketim, lüks, eğlence, kahramanları sürdü. Modernizm, yeni zamanlar insanımızı bencilleştirdi, bireyleştirdi, bedensel hazları ve kişisel menfaatleri etrafında dönen kısır bir hayat algısına mahkûm etti. Modernizm yeni zamanlar Türk insanının milletine mensubiyet şuurunu yok etti, geçmişi unutturdu, salt geleceğe dönük kişisel menfaatleri için yaşayan ve çalışan bir makineye dönüştürdü. Şimdi vatan bölünüyor, tam bağımsız millî Türk Devleti dağıtılıyor, tasfiye ediliyor, Türk'ün millî ve manevi değerleri bir bir yok ediliyor, imanımız, milliyetimiz çalınıyor, yağmalanıyor, ama bunlar adına mücadele verecek millet mistiği büyük kahramanlarımız yok ya da çok az. Milletler kahramanlarıyla var olurlar ve yaşarlar. Haçlı Siyonist Batı emperyalizmi, Türk milletini yok etmek için önce kahramanlarını itibarsızlaştırdı, kahramanlık ruh ve şuurlarını yok etti, etmeye devam ediyor. O halde yeni zamanlar Türk milleti, bu iki büyük öncüsünü, kutlu başçısını yeniden üretecek. Yani 1.Peygamberin varisi olan gerçek İslam âlimlerini, 2. Kendini, millî ve manevi değerlerini, vatanını, milletini, devletini, bayrağını, kurumlarını, değerlerini, kültürünü, kimliğini koruyacak, savunacak, geliştirecek, yaşatacak ilim, sanat, siyaset, ekonomi, askerlik kahramanlarını.Eski zamanlarda sürülerini yani kendisine bağlı olan boylarını, oymaklarını, milletlerini geçit vermez sarp dağlardan salimen geçirmek, onlara yol ve yön göstermek için, bütün zorlukları, sıkıntıları, engelleri aşmak için birbirlerine el veren fikir, bilgi, güç paylaşan, yardımlaşan, dayanışma içinde olan çobanlarımız yani beylerimiz, başçılarımız vardı. Birbirleriyle istişare, dayanışma içinde idiler.Bugün ise paramparça olmuş birçok Türk boylarının küçük küçük çobanları yani beyleri var ama dağdan dağa yani zorluklar, engeller üzerinden birbirlerine seslenmiyorlar, istişare etmiyorlar, dayanışma, birlik ve bütünlük içinde olmuyorlar.