İmam Kazım’ın imamet dönemi ve Abbasîler
İmam Mûsâ Kâzım dört yaşında iken Emevî Devleti yıkılmıştı. Tarih sahnesinde kısa bir süre kalan Emevîler’e karşın yerine kurulan Abbâsîler, Bağdat’ta 524 yıl hilafet makamını kullanmışlardır
26.12.2023 19:14:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak





İmam Mûsâ Kâzım dört yaşında iken Emevî Devleti yıkılmıştı. Tarih sahnesinde kısa bir süre kalan Emevîler'e karşın yerine kurulan Abbâsîler, Bağdat'ta 524 yıl hilafet makamını kullanmışlardır.
Abbâsîler, Emevîler'i yıkmak için planlar yaparken, İmam Ca'fer'i de bu planlarını hayata geçirme noktasında kullanmak istemişlerdi. Asıl maksatları elbette ki Ehl-i Beyt soyu etrafında birleşmek değildi.
İmam Ca'fer, siyasetteki bu ince oyunu sezmişti ve kıyam edenlerin, kendisine yardım için bu işe girişmediklerinin farkındaydı.
İMAM MÛSÂ KÂZIM DÖNEMİNDE YAŞAYAN HALİFELER
- Mansur Devânikî (136-158)
- Muhammed, (Mehdî lakaplı) (158-169)
- Hâdi (169-170)
- Hârun (170-193).
İmam Kâzım, imameti boyunca tıpkı ecdadı diğer İmamlar gibi hilafet kurumuna karşı tavrını gizlememiştir. İktidarı ve yönetimi onaylamadığını belli etmiştir.
Ve Ehl-i Beyt sevenlerinin yetişmesi için, halifelerin tüm baskılarına rağmen, önlerindeki her türlü engeli kaldıracak tedbirler almıştır.
İMAM KÂZIM'IN HALİFELERE KARŞI İZLEDİĞİ TUTUM
İmam Muhammed Bâkır ve sonrasında gelen İmamlar, ciddi bir mânevî miras mektebi oluşturmuşlardır. Bu mektep Ehl-i Beyt Üniversitesi tâbir edilebilecek dolulukta idi.
Ehl-i Beyt'in mânevî büyüklüğünün ve İslam'daki yerinin hatırlatıldığı bu mekteplerde, Ehl-i Beyt'in fıkıh, kelam, ahlâk, usul esasları talebeler vasıtası ile gelecek nesillere aktarılmaktaydı.
Abbâsî halifeleri kendi dönemlerinde büyük yol kat eden bu mânevî mektebin, sosyal hayata yansımasından korkmakta idiler.
Me'mun'un halifeliği döneminde İmam Rızâ'nın (a.s.) zamanına kadar ağır baskılar uygulayarak İmamların Ehl-i Beyt mektepleri vasıtası ile hilafeti ele geçirmelerinin önüne geçmek istemişlerdir.
MANSUR DÖNEMİ
22 yıl hilafette kalan Mansur'un dönemi, Ehl-i Beyt sevenleri ve İmam Kazım'ın babası İmam Ca'fer (a.s.) için oldukça sıkıntılı idi.
Öyle ki, halife Mansur dönemi için İmam Ali'yi (a.s.) sevenlerin sindirildiği devirdir denilebilir.
Mansur'un, İmam Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e karşı olan kini, döneminde Ehl-i Beyt sevenlerini kılıçtan geçirmesine sebep olmuştur.
Onun hazinesinin bazı odalarında kadın-çocuk demeden öldürdüğü Şiilerin başları saklanmaktaydı.
"Mansur, hacca gitmeye karar verince oğlu Mehdî'nin karısı Ebû'l-Abbâs'ın kızı Reyta'yı çağırdı. Mehdî o sırada Rey'de bulunuyordu.
Ebû Ca'fer'in gelmesinden önce ona vasiyette bulunmak istedi. Reyta'dan söz alarak hazinenin anahtarlarını ona teslim etti.
Anahtarları verirken, hazinenin bazı odalarını hiç kimseye açmamasını ve Mehdî'den başkasına bu odalardan bahsetmemesini istedi.
Kendisi ölmeden Reyta'nın da buralara girmemesini emretti. Ölümünden sonra sadece Mehdî ile buraya girmesi gerektiğini özellikle bildirdi.
Mehdî, Rey şehrinden Bağdat'a gelince, Reyta hazinenin anahtarlarını ona verdi ve babasının ölümü kesinlik kazanmadan bu hazineleri açmaması için ondan söz aldı.
Mansur'un öldüğü haberi Mehdî'ye ulaşınca, Mehdî hilafet makamına geçti. Reyta ile beraber hazinenin gizli kapılarını açmaya başladılar.
Karşılarına Hz. Ali soyundan gelen insanların kafatasları çıktı. Kulaklarına asılı belgelerde nesepleri yazıyordu. Çocuklar, yetişkinler, gençler, kadınlar sıra sıra dizilmişti.
Mehdî, tüm kafataslarının gömülmesini emretti ve üstlerine dükkanlar yaptırdı."
HALKA BÜYÜK ZULÜMLER YAPILDIĞI BİR DÖNEM
Mansur, Ehl-i Beyt sevenlerinden zorla aldığı mallara "Beytü'l- Mal-ı Mezâlim" adını vermiş ve ayrı yere koydurmuştu. Hangi kişiden hangi malın alındığı da üstüne kaydedilmişti.
Mansur döneminde halka yapılan bu gasp hakkında tarihçi Mes'ûdî şunları yazmaktadır:
"Mansur'un halktan zorla aldığı malların miktarı altı yüz milyon dirhem ve dört yüz milyon dinara ulaşıyordu. Bu meblağ çiftçilerden aldığı arazi vergisi ve harçların dışında idi."
İMAM KÂZIM, EHL-İ BEYT DÜŞMANI MANSUR'UN ÖLÜMÜNÜ BİLDİRMİŞTİ
Mansur, ölümünden kısa bir süre önce hacca gitmek istedi. Ali b. Hamza anlatıyor: "Ebû'l-Hasan Mûsâ'nın şöyle dediğini duydum:
'Hayır, Allah'a yemin ederim ki, Ebû Ca'fer hiçbir zaman Allah'ın Evi'ni göremeyecektir.'
Daha sonra Kûfe'ye gittim ve bizim arkadaşlara bu haberi verdim. Bazıları tam ikna olmadı. Onlara, 'Hayır! Allah'a yemin ederim ki, Mansur hiçbir zaman Allah'ın evini göremeyecek' dedim.
Mansur, Bostan'a ulaşınca arkadaşlar yanıma geldiler ve şöyle dediler: 'Artık bir şey kaldı mı? Mekke'ye geldi işte.'
Onlara, 'Hayır, Allah'a yemin ederim ki göremeyecek' dedim.
Mansur, Bi'r-i Meymun denilen yerde konaklayınca, Ebû'l-Ha- san'ın (İmam Kâzım) yanına geldim. Mihraptaydı ve secde ediyordu. Secdesi çok uzun sürdü. Sonra başını kaldırdı, bana dönüp buyurdu ki: 'Çık dışarı bak bakalım insanlar neler konuşuyorlar.'
Dışarı çıktım ve Mansur için ağlayanları gördüm. Dönüp İmam Kâzım'a haber verdim.
'Allahuekber! Allah'ın evini hiçbir zaman göremeyecekti' buyurdu." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)
Abbâsîler, Emevîler'i yıkmak için planlar yaparken, İmam Ca'fer'i de bu planlarını hayata geçirme noktasında kullanmak istemişlerdi. Asıl maksatları elbette ki Ehl-i Beyt soyu etrafında birleşmek değildi.
İmam Ca'fer, siyasetteki bu ince oyunu sezmişti ve kıyam edenlerin, kendisine yardım için bu işe girişmediklerinin farkındaydı.
İMAM MÛSÂ KÂZIM DÖNEMİNDE YAŞAYAN HALİFELER
- Mansur Devânikî (136-158)
- Muhammed, (Mehdî lakaplı) (158-169)
- Hâdi (169-170)
- Hârun (170-193).
İmam Kâzım, imameti boyunca tıpkı ecdadı diğer İmamlar gibi hilafet kurumuna karşı tavrını gizlememiştir. İktidarı ve yönetimi onaylamadığını belli etmiştir.
Ve Ehl-i Beyt sevenlerinin yetişmesi için, halifelerin tüm baskılarına rağmen, önlerindeki her türlü engeli kaldıracak tedbirler almıştır.
İMAM KÂZIM'IN HALİFELERE KARŞI İZLEDİĞİ TUTUM
İmam Muhammed Bâkır ve sonrasında gelen İmamlar, ciddi bir mânevî miras mektebi oluşturmuşlardır. Bu mektep Ehl-i Beyt Üniversitesi tâbir edilebilecek dolulukta idi.
Ehl-i Beyt'in mânevî büyüklüğünün ve İslam'daki yerinin hatırlatıldığı bu mekteplerde, Ehl-i Beyt'in fıkıh, kelam, ahlâk, usul esasları talebeler vasıtası ile gelecek nesillere aktarılmaktaydı.
Abbâsî halifeleri kendi dönemlerinde büyük yol kat eden bu mânevî mektebin, sosyal hayata yansımasından korkmakta idiler.
Me'mun'un halifeliği döneminde İmam Rızâ'nın (a.s.) zamanına kadar ağır baskılar uygulayarak İmamların Ehl-i Beyt mektepleri vasıtası ile hilafeti ele geçirmelerinin önüne geçmek istemişlerdir.
MANSUR DÖNEMİ
22 yıl hilafette kalan Mansur'un dönemi, Ehl-i Beyt sevenleri ve İmam Kazım'ın babası İmam Ca'fer (a.s.) için oldukça sıkıntılı idi.
Öyle ki, halife Mansur dönemi için İmam Ali'yi (a.s.) sevenlerin sindirildiği devirdir denilebilir.
Mansur'un, İmam Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e karşı olan kini, döneminde Ehl-i Beyt sevenlerini kılıçtan geçirmesine sebep olmuştur.
Onun hazinesinin bazı odalarında kadın-çocuk demeden öldürdüğü Şiilerin başları saklanmaktaydı.
"Mansur, hacca gitmeye karar verince oğlu Mehdî'nin karısı Ebû'l-Abbâs'ın kızı Reyta'yı çağırdı. Mehdî o sırada Rey'de bulunuyordu.
Ebû Ca'fer'in gelmesinden önce ona vasiyette bulunmak istedi. Reyta'dan söz alarak hazinenin anahtarlarını ona teslim etti.
Anahtarları verirken, hazinenin bazı odalarını hiç kimseye açmamasını ve Mehdî'den başkasına bu odalardan bahsetmemesini istedi.
Kendisi ölmeden Reyta'nın da buralara girmemesini emretti. Ölümünden sonra sadece Mehdî ile buraya girmesi gerektiğini özellikle bildirdi.
Mehdî, Rey şehrinden Bağdat'a gelince, Reyta hazinenin anahtarlarını ona verdi ve babasının ölümü kesinlik kazanmadan bu hazineleri açmaması için ondan söz aldı.
Mansur'un öldüğü haberi Mehdî'ye ulaşınca, Mehdî hilafet makamına geçti. Reyta ile beraber hazinenin gizli kapılarını açmaya başladılar.
Karşılarına Hz. Ali soyundan gelen insanların kafatasları çıktı. Kulaklarına asılı belgelerde nesepleri yazıyordu. Çocuklar, yetişkinler, gençler, kadınlar sıra sıra dizilmişti.
Mehdî, tüm kafataslarının gömülmesini emretti ve üstlerine dükkanlar yaptırdı."
HALKA BÜYÜK ZULÜMLER YAPILDIĞI BİR DÖNEM
Mansur, Ehl-i Beyt sevenlerinden zorla aldığı mallara "Beytü'l- Mal-ı Mezâlim" adını vermiş ve ayrı yere koydurmuştu. Hangi kişiden hangi malın alındığı da üstüne kaydedilmişti.
Mansur döneminde halka yapılan bu gasp hakkında tarihçi Mes'ûdî şunları yazmaktadır:
"Mansur'un halktan zorla aldığı malların miktarı altı yüz milyon dirhem ve dört yüz milyon dinara ulaşıyordu. Bu meblağ çiftçilerden aldığı arazi vergisi ve harçların dışında idi."
İMAM KÂZIM, EHL-İ BEYT DÜŞMANI MANSUR'UN ÖLÜMÜNÜ BİLDİRMİŞTİ
Mansur, ölümünden kısa bir süre önce hacca gitmek istedi. Ali b. Hamza anlatıyor: "Ebû'l-Hasan Mûsâ'nın şöyle dediğini duydum:
'Hayır, Allah'a yemin ederim ki, Ebû Ca'fer hiçbir zaman Allah'ın Evi'ni göremeyecektir.'
Daha sonra Kûfe'ye gittim ve bizim arkadaşlara bu haberi verdim. Bazıları tam ikna olmadı. Onlara, 'Hayır! Allah'a yemin ederim ki, Mansur hiçbir zaman Allah'ın evini göremeyecek' dedim.
Mansur, Bostan'a ulaşınca arkadaşlar yanıma geldiler ve şöyle dediler: 'Artık bir şey kaldı mı? Mekke'ye geldi işte.'
Onlara, 'Hayır, Allah'a yemin ederim ki göremeyecek' dedim.
Mansur, Bi'r-i Meymun denilen yerde konaklayınca, Ebû'l-Ha- san'ın (İmam Kâzım) yanına geldim. Mihraptaydı ve secde ediyordu. Secdesi çok uzun sürdü. Sonra başını kaldırdı, bana dönüp buyurdu ki: 'Çık dışarı bak bakalım insanlar neler konuşuyorlar.'
Dışarı çıktım ve Mansur için ağlayanları gördüm. Dönüp İmam Kâzım'a haber verdim.
'Allahuekber! Allah'ın evini hiçbir zaman göremeyecekti' buyurdu." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.