İmam Kazım’ın şehadetinden önce bıraktığı vasiyeti -2-
Kadı Ebû İmran, Ali’ye dedi ki: ‘Kalk, ey Ebû’l-Hasan! (Ali b. Mûsâ aleyhisselâm) Bugün babandan bana ulaşan lanet yeter. Baban sana geniş yetkiler tanımış...
06.01.2024 18:24:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak





Kadı Ebû İmran, Ali'ye dedi ki: 'Kalk, ey Ebû'l-Hasan! (Ali b. Mûsâ aleyhisselâm) Bugün babandan bana ulaşan lanet yeter. Baban sana geniş yetkiler tanımış.
Hayır, Allah'a yemin ederim ki, bir çocuğu babasından daha iyi hiç kimse tanıyamaz. Hayır, Allah'a yemin ederim ki, baban, bizim nezdimizde kıt akıllı ve zayıf görüşlü biri olarak bilinmiyordu.'
Abbâs kadıya dedi ki: 'Allah seni sâlih kılsın. Vasiyetnameyi yırt ve içinde neler yazıldığını oku.'
Ebû İmran dedi ki: 'Onu yırtamam. Babandan bugün bana ula-şan bunca lanet yeter.'
Abbâs, 'O hâlde ben yırtacağım' dedi.
Kadı, 'Sen bilirsin' dedi.
Abbâs vasiyetnamenin üzerindeki mührü yırttı. Gördü ki, vasiyette kendileri dışarı tutulmuşlar ve tek yetkili olarak Ali belirlenmiştir.
Kendileri de isteseler de, istemeseler de Ali'nin velâyeti altına alınmışlardır. Sadakalar ve başka gelirler üzerindeki tasarruf yetkisi kendilerinden alınmıştır. Böylece vasiyetnamenin açılması kendileri için bir utanç ve zillet, Ali (aleyhisselâm) için de bir hayır vesilesi olmuştu.
Abbâs'ın açtığı vasiyetnamenin altında şahit olarak şunların isimleri yazılıydı:
İbrahim b. Muhammed. İshak b. Ca'fer, Ca'fer b. Sâlih, Said b. İmran. Ümmü Ahmed'in de yüzünü, Kadı'nın meclisinde açtılar. Çünkü gelen kadının o olmayabileceğini, dolayısıyla yüzünün açılıp kimliğinin açıkça ortaya çıkmasını istediler.
Ümmü Ahmed bu olay üzerine şöyle dedi: 'Allah'a yemin ederim ki, efendim bunu bana haber vermişti, sen zorla evinden çıkarılacak ve meclislere götürüleceksin, diye.'
İshak b. Ca'fer onu tartakladı ve dedi ki: 'Sus! Çünkü kadınlar zayıftırlar. Onun böyle bir şey söylediğini sanmıyorum.'
Sonra Ali (aleyhisselâm), Abbâs'a döndü ve dedi ki:
'Ey kardeşim! Sizi böyle davranmaya iten şeyin üzerinizdeki borçlar olduğunu biliyorum. Ey Said, git ve onların ne kadar borcu varsa, hepsini tesbit et ve benim malımdan öde.
Hayır, Allah'a yemin ederim ki, ben yeryüzünde yürüdüğüm sürece size eşlik etmekten ve size iyilik etmekten ayrılmayacağım. İstediğinizi söyleyin.'
Abbâs dedi ki: 'Sen bize, mallarımızın fazlalık kısmından başka bir şey vermiyorsun. Bizimse, sendeki mallarımız bundan fazladır.'
Bunun üzerine dedi ki: 'İstediğinizi söyleyebilirsiniz. Benim onurum, sizin onurunuzdur. Eğer iyilik yaparsanız, bu, Allah katında sizin lehinize olacaktır. Eğer kötülük yaparsanız, biliniz ki, Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
Allah'a yemin ederim ki, bugün çocuklarımın ve sizden başka vârislerimin olmadığını biliyorsunuz.
Eğer sizden bir şey sakladığımı ve size vermediğimi sanıyorsanız, bu, sizindir ve ileride size dönecektir.
Allah'a yemin ederim ki, babanızın vefatından bu yana hiçbir malı kendime ayır¬mış değilim ve sizin uygun gördüğünüz şekilde harcama yaptım.'
Abbâs ileri atıldı ve dedi ki: 'Allah'a yemin ederim ki, böyle değildir. Allah senin görüşünün bizim üzerimizde etkin olmasını istememiştir.
Fakat babamız bizi kıskandı ve öyle bir şey istedi ki, Allah bunu, ne ona ne de sana nasip edecektir. Biliyorsun ki, ben, Kûfeli kumaş satıcısı Safvan b. Yahya'yı tanıyorum. Eğer sağ kalırsam, sen de onun yanındayken, onun yakasına yapışacağım.'
Ali (aleyhisselâm) dedi ki: 'La havle ve la kuvvete illa billâhi'l aliy-yi'l azim/Yüce ve büyük Allah'tan başka güç ve kuvvet sahibi yoktur.
Ey kardeşlerim! Ben, kardeşlerinin mutluluğuna düşkün bir kimseyim. Allah bunu biliyor. Allah'ım, eğer onların iyiliğini istediğimi, onlara karşı iyilik yapma amacında olduğumu, onlarla akrabalık bağlarımı sürdürdüğümü, onlara karşı şefkatli olduğumu, gece ve gündüz onların işleriyle ilgilendiğimi biliyorsan, bundan dolayı beni hayırla ödüllendir.
Eğer bunun aksi bir tavır üzereysem -ki Sen bütün gaybı en çok bilensin- o zaman da beni hak ettiğim şeyle cezalandır, hayırsa hayırla, şerse şerle karşılık ver. Allah'ım, onları ıslah et, onların işlerini de ıslah et.
Şeytan'ı bizden ve onlardan uzaklaştır. Sana yönelik itaatlerinde onlara yardım et. Sana doğru yol almaları hususunda onları başarılı kıl. Bana gelince, ey kardeşim! Sizin mutluluğunuza düşkünüm, sizin ıslahınız için çaba sarf edeceğim. Allah söylediklerimize vekildir.'
Abbâs dedi ki: 'Senin ne tatlı dilli biri olduğunu bilirim! Senin küreğinin belleyeceği balçık yoktur yanımda.'
Topluluk bu sözlerden sonra dağıldı. Allah'ın salâtı Muhammed'in ve Âl-i'nin (Ehl-i Beyt'inin) üzerine olsun." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)
Hayır, Allah'a yemin ederim ki, bir çocuğu babasından daha iyi hiç kimse tanıyamaz. Hayır, Allah'a yemin ederim ki, baban, bizim nezdimizde kıt akıllı ve zayıf görüşlü biri olarak bilinmiyordu.'
Abbâs kadıya dedi ki: 'Allah seni sâlih kılsın. Vasiyetnameyi yırt ve içinde neler yazıldığını oku.'
Ebû İmran dedi ki: 'Onu yırtamam. Babandan bugün bana ula-şan bunca lanet yeter.'
Abbâs, 'O hâlde ben yırtacağım' dedi.
Kadı, 'Sen bilirsin' dedi.
Abbâs vasiyetnamenin üzerindeki mührü yırttı. Gördü ki, vasiyette kendileri dışarı tutulmuşlar ve tek yetkili olarak Ali belirlenmiştir.
Kendileri de isteseler de, istemeseler de Ali'nin velâyeti altına alınmışlardır. Sadakalar ve başka gelirler üzerindeki tasarruf yetkisi kendilerinden alınmıştır. Böylece vasiyetnamenin açılması kendileri için bir utanç ve zillet, Ali (aleyhisselâm) için de bir hayır vesilesi olmuştu.
Abbâs'ın açtığı vasiyetnamenin altında şahit olarak şunların isimleri yazılıydı:
İbrahim b. Muhammed. İshak b. Ca'fer, Ca'fer b. Sâlih, Said b. İmran. Ümmü Ahmed'in de yüzünü, Kadı'nın meclisinde açtılar. Çünkü gelen kadının o olmayabileceğini, dolayısıyla yüzünün açılıp kimliğinin açıkça ortaya çıkmasını istediler.
Ümmü Ahmed bu olay üzerine şöyle dedi: 'Allah'a yemin ederim ki, efendim bunu bana haber vermişti, sen zorla evinden çıkarılacak ve meclislere götürüleceksin, diye.'
İshak b. Ca'fer onu tartakladı ve dedi ki: 'Sus! Çünkü kadınlar zayıftırlar. Onun böyle bir şey söylediğini sanmıyorum.'
Sonra Ali (aleyhisselâm), Abbâs'a döndü ve dedi ki:
'Ey kardeşim! Sizi böyle davranmaya iten şeyin üzerinizdeki borçlar olduğunu biliyorum. Ey Said, git ve onların ne kadar borcu varsa, hepsini tesbit et ve benim malımdan öde.
Hayır, Allah'a yemin ederim ki, ben yeryüzünde yürüdüğüm sürece size eşlik etmekten ve size iyilik etmekten ayrılmayacağım. İstediğinizi söyleyin.'
Abbâs dedi ki: 'Sen bize, mallarımızın fazlalık kısmından başka bir şey vermiyorsun. Bizimse, sendeki mallarımız bundan fazladır.'
Bunun üzerine dedi ki: 'İstediğinizi söyleyebilirsiniz. Benim onurum, sizin onurunuzdur. Eğer iyilik yaparsanız, bu, Allah katında sizin lehinize olacaktır. Eğer kötülük yaparsanız, biliniz ki, Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
Allah'a yemin ederim ki, bugün çocuklarımın ve sizden başka vârislerimin olmadığını biliyorsunuz.
Eğer sizden bir şey sakladığımı ve size vermediğimi sanıyorsanız, bu, sizindir ve ileride size dönecektir.
Allah'a yemin ederim ki, babanızın vefatından bu yana hiçbir malı kendime ayır¬mış değilim ve sizin uygun gördüğünüz şekilde harcama yaptım.'
Abbâs ileri atıldı ve dedi ki: 'Allah'a yemin ederim ki, böyle değildir. Allah senin görüşünün bizim üzerimizde etkin olmasını istememiştir.
Fakat babamız bizi kıskandı ve öyle bir şey istedi ki, Allah bunu, ne ona ne de sana nasip edecektir. Biliyorsun ki, ben, Kûfeli kumaş satıcısı Safvan b. Yahya'yı tanıyorum. Eğer sağ kalırsam, sen de onun yanındayken, onun yakasına yapışacağım.'
Ali (aleyhisselâm) dedi ki: 'La havle ve la kuvvete illa billâhi'l aliy-yi'l azim/Yüce ve büyük Allah'tan başka güç ve kuvvet sahibi yoktur.
Ey kardeşlerim! Ben, kardeşlerinin mutluluğuna düşkün bir kimseyim. Allah bunu biliyor. Allah'ım, eğer onların iyiliğini istediğimi, onlara karşı iyilik yapma amacında olduğumu, onlarla akrabalık bağlarımı sürdürdüğümü, onlara karşı şefkatli olduğumu, gece ve gündüz onların işleriyle ilgilendiğimi biliyorsan, bundan dolayı beni hayırla ödüllendir.
Eğer bunun aksi bir tavır üzereysem -ki Sen bütün gaybı en çok bilensin- o zaman da beni hak ettiğim şeyle cezalandır, hayırsa hayırla, şerse şerle karşılık ver. Allah'ım, onları ıslah et, onların işlerini de ıslah et.
Şeytan'ı bizden ve onlardan uzaklaştır. Sana yönelik itaatlerinde onlara yardım et. Sana doğru yol almaları hususunda onları başarılı kıl. Bana gelince, ey kardeşim! Sizin mutluluğunuza düşkünüm, sizin ıslahınız için çaba sarf edeceğim. Allah söylediklerimize vekildir.'
Abbâs dedi ki: 'Senin ne tatlı dilli biri olduğunu bilirim! Senin küreğinin belleyeceği balçık yoktur yanımda.'
Topluluk bu sözlerden sonra dağıldı. Allah'ın salâtı Muhammed'in ve Âl-i'nin (Ehl-i Beyt'inin) üzerine olsun." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.