İmam Zeynelabidin’in ilmî münazaraları
Hz. Peygamberin (s.a.v.) ahlakı sorulduğunda “O, canlı Kur’an’dı” demiştir, Hz.Aişe. O’nun soyundan gelenler de canlı Kur’an misali, Kur’an ahlakı üzere yaşamışlardır
15.12.2023 08:04:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak





Hz. Peygamberin (s.a.v.) ahlakı sorulduğunda "O, canlı Kur'an'dı" demiştir, Hz.Aişe.
O'nun soyundan gelenler de canlı Kur'an misali, Kur'an ahlakı üzere yaşamışlardır.
Her bir imam, kendinden öncekinden gelen ilme sahip ve bu konuda çağdaşları ile kıyaslanmayacak derecede doruk noktada idi.
Hal böyle iken, her biri, hilafet ve imametin ayrıldığı dönemlerde, imamet makamı için ciddi mücadeleler verseler de, toplumda ilimleri konusunda büyük bir saygınlığa sahiptiler.
Dönemin halifeleri dahi, onların ilmî zenginliğini ve faziletlerini kabul etmek zorunda kalmışlardır.
Mâsum imamlar, yaşadıkları dönemde bilinmeyenlerin öğrenildiği, sorunların halledildiği ilim kapıları olmuşlardır.
İmamların karşılaştıkları meselelerde bazen kasti sorular da karşılarına çıkmıştır. Böyle durumlarda hasımları denebilecek çevrelerle fikrî tartışmalara girmişlerdir. Her zaman Allah'tan gelen ilim, firaset ve edebî hitabetteki hâkimiyetle bu münazaralardan başarı ile ayrılmışlardır.
Bu münazaralar imanın küfrün karşısındaki zafer örnekleri olmuştur.
Oruç hakkında sorulan sorularla ilgili Zührî ile münazaraları
İlmî konulardaki faziletleri ve üstün birikimi çağdaşı her âlim tarafından kabul edilen İmam Zeynelâbidin (a.s.) ile saray âlimi Zührî arasında oruç konusunda şu konuşmalar geçmiştir:
Bilindiği gibi Zührî, İmam Ali b. Hüseyin (a.s.)'ın faziletini ve fıkhî üstünlüğünü kabul ederdi. Zührî'nin kendisi de hadis rivayet eden kişiler arasındaydı.
Zührî, bir grup fıkıh âlimiyle birlikte, İmam Zeynelâbidin (a.s.)'ın yanına girdi. İmam (a.s.), Zührî'ye hangi ilmî mesele ile ilgilendiklerini sordu.
Dedi ki: "Orucu müzakere ettik; ben ve arkadaşlarım Ramazan ayından başka vacip, farz oruç olmadığı konusunda görüş birliğine vardık."
İmam (a.s.) şer'i işlere ve dinî bilgilere dair bilgilerinin bu denli az olmasından dolayı hayıflandı ve onlara orucun kısımlarını açıklayarak şöyle dedi:
"Söylediğiniz gibi değildir; orucun kırk çeşidi vardır.
Bunlardan on tanesi tıpkı Ramazan orucu gibi vaciptir.
On çeşidini tutmak ise haramdır.
On dört çeşit oruç da vardır ki, bunları tutmak kişinin isteğine bırakılmıştır; dilerse tutar, dilerse tutmaz.
İzin orucu da üç çeşittir.
Tedip amaçlı oruç, mubah oruç, yolculuk ve hastalık orucu."
Zührî ve diğer fakihler, İmam (a.s.)'ın ilminin genişliği, dinin hükümlerini kuşatmışlığı karşısında hayranlıklarını gizleyemediler.
Zührî bu kısımları açıklamasını, izahını istedi.
İmam (a.s.) şöyle dedi:
"Vacip (farz ) olan oruçlar: Ramazan ayının orucu, kasten Ramazan ayında bir oruç yiyen kimsenin iki ay peş peşe tutmak zorunda olduğu oruç, bir insanı yanlışlıkla öldüren, buna karşılık azad etmekle yükümlü olduğu köleyi bulamayan kimsenin iki ay peş peşe tuttuğu oruç.
Nitekim, Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "… yanlışlıkla bir mü'mini öldüren kimsenin, köle azad etmesi ve ölenin ailesine teslim edecek bir diyet vermesi gereklidir... Bunları bulamayan kimsenin, iki ay peş peşe oruç tutması lazımdır"
Ziharın (cahiliye devrinde kalan bir boşanma şekli) kefareti olarak azad edecek köle bulamayan kimsenin iki ay peş peşe tutmakla yükümlü olduğu oruç.
Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Kadınların zihar ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin, karısıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberdar olandır. Bulamayan kimse, hanımıyla temas etmeden önce ard arda iki ay oruç tutar."
Üç gün oruç: "Bunları bulamayan, üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz takdirde yeminlerinizin kefareti işte budur."
Bütün bunlar peş peşe tutulan oruçlardır. Ayrı günlerde değil.
Başında rahatsızlık olan kimsenin (hac esnasında) tıraş olmasından dolayı yükümlü olduğu oruç da vaciptir.
Yüce Allah bu hususta şöyle buyurmuştur: "Sizden her kim hasta olursa, yahut başında bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir."
Bu hususta kişi serbesttir, ister üç gün oruç tutar, ister sadaka verir, ister kurban keser.
Temettü kurbanı orucu da kurban bulamayan kimselere vaciptir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmesi gerekir. Kurban kesmeyen kimse, hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman da yedi olmak üzere oruç tutar ki, hepsi tam on gündür."
İhramlı iken av yasağını çiğneyenin orucu da vaciptir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
"İçinizden kim, onu kasten öldürürse, öldürdüğü hayvanın dengi ona ceza verilir. Kâbe'ye varacak bir kurban olmak üzere içinizden adalet sahibi iki kişi hükmeder. Yahut fakirleri doyurmaktan ibaret bir kefarettir yahut onun dengi oruç tutmaktır..."
Sonra İmam (a.s.) şöyle buyurdu: "Ey Zührî! Sen bu orucun miktarının nasıl belirlendiğini biliyor musun?"
"Hayır" dedi.
İmam (a.s.) buyurdu ki: "Av için bir değer tespit edilir. Sonra bu değer buğday olarak belirlenir. Sonra bu buğday sa' ile ölçülür. Her yarım sa' için bir gün oruç tutulur."
Adak orucu da vaciptir, itikaf orucu da.
Haram olan oruç ise Ramazan Bayramı günü, Kurban Bayramı günü, teşrik günlerinin üç günü, şek günü oruç tutmak haramdır. Şek günü oruç tutmak hem bize emredilmiş, hem de yasaklanmıştır. Şaban ayından olmak üzere tutmamız emredilmiş ama bir kimsenin, insanların şüpheye düştüğü bir günde tek başına oruç tutması nehyedilmiştir."
Zührî, İmam (a.s.)'a dönüp şöyle dedi: "Sana kurban olayım, Şaban ayından hiç oruç tutmamışsa ne yapması gerekir?"
İmam (a.s.) ona şu cevabı verdi: "Şek gününün gecesinde Şaban ayının orucunu tuttuğuna niyet eder. Eğer o gün Ramazandan ise, bugün oruç tuttuğu için yeterli olur. Şayet Şaban ayından ise ona bir zarar vermez."
Zührî, bunda bir problem olduğunu sanarak İmam (a.s.)'a dedi ki:
"Bir insan gönüllü olarak, kendi tercihine bağlı olarak tuttuğu oruç, farz bir oruç yerine nasıl yeterli olur?"
İmam (a.s.) ona şu cevabı verdi:
"Bir kimse Ramazan ayı olduğunu bilmeden, gönüllü olarak Ramazan ayının bir gününü oruç tutsa, sonra bunun Ramazan ayının günü olduğunu bilse, bu onun için yeterli olur. Çünkü farz bizzat aynı o günde gerçekleşmiştir."
Ardından, İmam (a.s.), orucun kısımlarını açıklamaya yönelik sözlerini şöyle sürdürdü:
"Visal (gece-gündüz iftar etmeden aralıksız oruç tutmak) orucu, konuşmama orucu, günah üzere adanan adak orucu, ömür boyu orucu haramdır.
Kişinin tutup tutmamakta serbest olduğu oruçlara gelince; bunlar, Cuma, Perşembe ve Pazartesi günleri ile Biz günlerinin (her ayın on üç, on dört ve on beşinci günleri) orucudur.
Ramazan ayından sonra Şevval ayının ilk altı günü, Arefe Günü, Aşura Günü de öyle. Bu günlerde kişi serbesttir. İsterse oruç tutar, istemezse tutmaz.
İzin orucuna gelince kadın, kocasının izni olmadıkça nafile oruç tutamaz. Köle de efendisinin izni olmadan oruç tutamaz. Misafir, ev sahibinin izni olmadan nafile oruç tutamaz.
Resulûllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Bir kavme misafir olan kimse, onların izni olmadan nafile oruç tutamaz."
Tedip orucuna gelince: Ergenlik çağına giren çocuğa, farz olarak değil, tedip amacıyla oruç tutturulur. Ayrıca, bir kimse günün başında bir illetten dolayı orucunu bozarsa, sonra gücü yerine gelirse, günün kalan kısmında oruçlu olması farz olarak değil, tediben emredilir.
Yolcu olan kimse, günün başında orucunu bozarsa, aynı gün içinde ailesinin yanına ulaşırsa, günün geriye kalan kısmında farz olarak değil, edep olarak oruç tutması emredilir.
İbahe orucuna (mubah ve geçerli kılınan oruca) gelince, bir kimse kasıtlı olmamak şartıyla oruçlu iken yerse, içerse veya kusarsa, Allah, bunu ona mubah kılmıştır ve bu orucu onun için yeterli sayılır.
Yolculuk ve hastalık zamanında tutulan oruca gelince, bu hususta genel halk ihtilaf etmişlerdir. Bazıları yolcu ve hastanın oruç tutması gerekir, demişlerdir. Bazıları tutmaması gerekir, demişlerdir. Bazıları ise, ister tutar, isterse tutmaz, demişlerdir.
Biz ise şöyle diyoruz: Yolculukta da, hastalıkta da orucu tutmaması gerekir. Eğer yolculukta veya hastalıkta orucu tutarsa, sonra bile bu oruçları kaza etmesi gerekir.
Çünkü yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa, diğer günlerde kaza eder..." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Zeynelabidin eseriden)
O'nun soyundan gelenler de canlı Kur'an misali, Kur'an ahlakı üzere yaşamışlardır.
Her bir imam, kendinden öncekinden gelen ilme sahip ve bu konuda çağdaşları ile kıyaslanmayacak derecede doruk noktada idi.
Hal böyle iken, her biri, hilafet ve imametin ayrıldığı dönemlerde, imamet makamı için ciddi mücadeleler verseler de, toplumda ilimleri konusunda büyük bir saygınlığa sahiptiler.
Dönemin halifeleri dahi, onların ilmî zenginliğini ve faziletlerini kabul etmek zorunda kalmışlardır.
Mâsum imamlar, yaşadıkları dönemde bilinmeyenlerin öğrenildiği, sorunların halledildiği ilim kapıları olmuşlardır.
İmamların karşılaştıkları meselelerde bazen kasti sorular da karşılarına çıkmıştır. Böyle durumlarda hasımları denebilecek çevrelerle fikrî tartışmalara girmişlerdir. Her zaman Allah'tan gelen ilim, firaset ve edebî hitabetteki hâkimiyetle bu münazaralardan başarı ile ayrılmışlardır.
Bu münazaralar imanın küfrün karşısındaki zafer örnekleri olmuştur.
Oruç hakkında sorulan sorularla ilgili Zührî ile münazaraları
İlmî konulardaki faziletleri ve üstün birikimi çağdaşı her âlim tarafından kabul edilen İmam Zeynelâbidin (a.s.) ile saray âlimi Zührî arasında oruç konusunda şu konuşmalar geçmiştir:
Bilindiği gibi Zührî, İmam Ali b. Hüseyin (a.s.)'ın faziletini ve fıkhî üstünlüğünü kabul ederdi. Zührî'nin kendisi de hadis rivayet eden kişiler arasındaydı.
Zührî, bir grup fıkıh âlimiyle birlikte, İmam Zeynelâbidin (a.s.)'ın yanına girdi. İmam (a.s.), Zührî'ye hangi ilmî mesele ile ilgilendiklerini sordu.
Dedi ki: "Orucu müzakere ettik; ben ve arkadaşlarım Ramazan ayından başka vacip, farz oruç olmadığı konusunda görüş birliğine vardık."
İmam (a.s.) şer'i işlere ve dinî bilgilere dair bilgilerinin bu denli az olmasından dolayı hayıflandı ve onlara orucun kısımlarını açıklayarak şöyle dedi:
"Söylediğiniz gibi değildir; orucun kırk çeşidi vardır.
Bunlardan on tanesi tıpkı Ramazan orucu gibi vaciptir.
On çeşidini tutmak ise haramdır.
On dört çeşit oruç da vardır ki, bunları tutmak kişinin isteğine bırakılmıştır; dilerse tutar, dilerse tutmaz.
İzin orucu da üç çeşittir.
Tedip amaçlı oruç, mubah oruç, yolculuk ve hastalık orucu."
Zührî ve diğer fakihler, İmam (a.s.)'ın ilminin genişliği, dinin hükümlerini kuşatmışlığı karşısında hayranlıklarını gizleyemediler.
Zührî bu kısımları açıklamasını, izahını istedi.
İmam (a.s.) şöyle dedi:
"Vacip (farz ) olan oruçlar: Ramazan ayının orucu, kasten Ramazan ayında bir oruç yiyen kimsenin iki ay peş peşe tutmak zorunda olduğu oruç, bir insanı yanlışlıkla öldüren, buna karşılık azad etmekle yükümlü olduğu köleyi bulamayan kimsenin iki ay peş peşe tuttuğu oruç.
Nitekim, Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "… yanlışlıkla bir mü'mini öldüren kimsenin, köle azad etmesi ve ölenin ailesine teslim edecek bir diyet vermesi gereklidir... Bunları bulamayan kimsenin, iki ay peş peşe oruç tutması lazımdır"
Ziharın (cahiliye devrinde kalan bir boşanma şekli) kefareti olarak azad edecek köle bulamayan kimsenin iki ay peş peşe tutmakla yükümlü olduğu oruç.
Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Kadınların zihar ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin, karısıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberdar olandır. Bulamayan kimse, hanımıyla temas etmeden önce ard arda iki ay oruç tutar."
Üç gün oruç: "Bunları bulamayan, üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz takdirde yeminlerinizin kefareti işte budur."
Bütün bunlar peş peşe tutulan oruçlardır. Ayrı günlerde değil.
Başında rahatsızlık olan kimsenin (hac esnasında) tıraş olmasından dolayı yükümlü olduğu oruç da vaciptir.
Yüce Allah bu hususta şöyle buyurmuştur: "Sizden her kim hasta olursa, yahut başında bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir."
Bu hususta kişi serbesttir, ister üç gün oruç tutar, ister sadaka verir, ister kurban keser.
Temettü kurbanı orucu da kurban bulamayan kimselere vaciptir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmesi gerekir. Kurban kesmeyen kimse, hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman da yedi olmak üzere oruç tutar ki, hepsi tam on gündür."
İhramlı iken av yasağını çiğneyenin orucu da vaciptir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
"İçinizden kim, onu kasten öldürürse, öldürdüğü hayvanın dengi ona ceza verilir. Kâbe'ye varacak bir kurban olmak üzere içinizden adalet sahibi iki kişi hükmeder. Yahut fakirleri doyurmaktan ibaret bir kefarettir yahut onun dengi oruç tutmaktır..."
Sonra İmam (a.s.) şöyle buyurdu: "Ey Zührî! Sen bu orucun miktarının nasıl belirlendiğini biliyor musun?"
"Hayır" dedi.
İmam (a.s.) buyurdu ki: "Av için bir değer tespit edilir. Sonra bu değer buğday olarak belirlenir. Sonra bu buğday sa' ile ölçülür. Her yarım sa' için bir gün oruç tutulur."
Adak orucu da vaciptir, itikaf orucu da.
Haram olan oruç ise Ramazan Bayramı günü, Kurban Bayramı günü, teşrik günlerinin üç günü, şek günü oruç tutmak haramdır. Şek günü oruç tutmak hem bize emredilmiş, hem de yasaklanmıştır. Şaban ayından olmak üzere tutmamız emredilmiş ama bir kimsenin, insanların şüpheye düştüğü bir günde tek başına oruç tutması nehyedilmiştir."
Zührî, İmam (a.s.)'a dönüp şöyle dedi: "Sana kurban olayım, Şaban ayından hiç oruç tutmamışsa ne yapması gerekir?"
İmam (a.s.) ona şu cevabı verdi: "Şek gününün gecesinde Şaban ayının orucunu tuttuğuna niyet eder. Eğer o gün Ramazandan ise, bugün oruç tuttuğu için yeterli olur. Şayet Şaban ayından ise ona bir zarar vermez."
Zührî, bunda bir problem olduğunu sanarak İmam (a.s.)'a dedi ki:
"Bir insan gönüllü olarak, kendi tercihine bağlı olarak tuttuğu oruç, farz bir oruç yerine nasıl yeterli olur?"
İmam (a.s.) ona şu cevabı verdi:
"Bir kimse Ramazan ayı olduğunu bilmeden, gönüllü olarak Ramazan ayının bir gününü oruç tutsa, sonra bunun Ramazan ayının günü olduğunu bilse, bu onun için yeterli olur. Çünkü farz bizzat aynı o günde gerçekleşmiştir."
Ardından, İmam (a.s.), orucun kısımlarını açıklamaya yönelik sözlerini şöyle sürdürdü:
"Visal (gece-gündüz iftar etmeden aralıksız oruç tutmak) orucu, konuşmama orucu, günah üzere adanan adak orucu, ömür boyu orucu haramdır.
Kişinin tutup tutmamakta serbest olduğu oruçlara gelince; bunlar, Cuma, Perşembe ve Pazartesi günleri ile Biz günlerinin (her ayın on üç, on dört ve on beşinci günleri) orucudur.
Ramazan ayından sonra Şevval ayının ilk altı günü, Arefe Günü, Aşura Günü de öyle. Bu günlerde kişi serbesttir. İsterse oruç tutar, istemezse tutmaz.
İzin orucuna gelince kadın, kocasının izni olmadıkça nafile oruç tutamaz. Köle de efendisinin izni olmadan oruç tutamaz. Misafir, ev sahibinin izni olmadan nafile oruç tutamaz.
Resulûllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Bir kavme misafir olan kimse, onların izni olmadan nafile oruç tutamaz."
Tedip orucuna gelince: Ergenlik çağına giren çocuğa, farz olarak değil, tedip amacıyla oruç tutturulur. Ayrıca, bir kimse günün başında bir illetten dolayı orucunu bozarsa, sonra gücü yerine gelirse, günün kalan kısmında oruçlu olması farz olarak değil, tediben emredilir.
Yolcu olan kimse, günün başında orucunu bozarsa, aynı gün içinde ailesinin yanına ulaşırsa, günün geriye kalan kısmında farz olarak değil, edep olarak oruç tutması emredilir.
İbahe orucuna (mubah ve geçerli kılınan oruca) gelince, bir kimse kasıtlı olmamak şartıyla oruçlu iken yerse, içerse veya kusarsa, Allah, bunu ona mubah kılmıştır ve bu orucu onun için yeterli sayılır.
Yolculuk ve hastalık zamanında tutulan oruca gelince, bu hususta genel halk ihtilaf etmişlerdir. Bazıları yolcu ve hastanın oruç tutması gerekir, demişlerdir. Bazıları tutmaması gerekir, demişlerdir. Bazıları ise, ister tutar, isterse tutmaz, demişlerdir.
Biz ise şöyle diyoruz: Yolculukta da, hastalıkta da orucu tutmaması gerekir. Eğer yolculukta veya hastalıkta orucu tutarsa, sonra bile bu oruçları kaza etmesi gerekir.
Çünkü yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa, diğer günlerde kaza eder..." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Zeynelabidin eseriden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.