6. Askerî Hayat
Askerî hayat, İslâm muamelâtının önemli bir bölümünü oluşturur. Esasen İslâm muamelâtı açısından bütün müminler askerdir. Askerlik, Cenab-ı Hakk'ın cihad emrini yerine getirmek için bir sanattır. Bu cihad, en içteki ve en dıştaki bütün boyutları kuşatıcı bir gayret ve cehddir. İlâhî emirler, bu kuşatıcı mânâyı hep vurgular: "Bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette yollarımıza eriştireceğiz. Allah şüphesiz iyi davrananlarla beraberdir."
"(Ey inananlar!) Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın; çünkü onunla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz olarak ödenir; asla haksızlığa uğratılmazsınız." Gaye Hakk'ın hakimiyeti, bu gayeye ulaşmak için vasıta cihad olunca cihadın icrasına vesile olan askerlik sanatı da önem kazanmıştır. Bu sanata bağlı olarak İslâm'da harb hukuku gelişmiştir. Cihadın şartları, cereyan tarzı ve sonuçları İslâm muamelâtının önemli konuları arasındadır. Askerlik sanatı zahirdeki düşmana karşı icra olunur; zahirdeki düşman, hakkı boğmak, zulmü getirmek ister. Küfür ve zulüm ise hak yolunda, kulluk uğrunda en büyük engellerdir. Dış tabiattaki bu cihad, engelleri kaldırmak, yani kulluğun önünü açmak gayesine matuftur. Resûl-i Ekrem (sav) askerlik sanatına büyük önem vermiş, kendisi zaten ömrü boyunca pekçok hususiyeti yanında askerî bir komutan gibi yaşamıştır. Onüç yıllık Mekke döneminde takriben yüzelli kişi İslam'a gelirken, Vedâ Haccı'nda yüzbini aşkın müslüman er, Allah'ın askeri olarak kıyam etmiştir. Keza Peygamberimizin hayatı harplerle geçmiştir. Ancak bu noktada temel gerçek şudur; İslâm'da harp durup dururken bir taarruz değil, savunmaya yöneliktir ve cihad, tebliğin sonuçsuz kaldığı yerde başvurulan son çaredir. Bu haliyle cihad Allah'a gidişteki engelleri kaldırmak için yapılan mücadelenin adıdır. Sık sık belirttiğimiz gibi gaye Allah'a kulluktur; yoksa başkalarına bazı şeylerin zoraki kabul ettirilmesi değildir.
Prof. Dr. Haydar Baş
Askerî hayat, İslâm muamelâtının önemli bir bölümünü oluşturur. Esasen İslâm muamelâtı açısından bütün müminler askerdir. Askerlik, Cenab-ı Hakk'ın cihad emrini yerine getirmek için bir sanattır. Bu cihad, en içteki ve en dıştaki bütün boyutları kuşatıcı bir gayret ve cehddir. İlâhî emirler, bu kuşatıcı mânâyı hep vurgular: "Bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette yollarımıza eriştireceğiz. Allah şüphesiz iyi davrananlarla beraberdir."
"(Ey inananlar!) Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın; çünkü onunla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz olarak ödenir; asla haksızlığa uğratılmazsınız." Gaye Hakk'ın hakimiyeti, bu gayeye ulaşmak için vasıta cihad olunca cihadın icrasına vesile olan askerlik sanatı da önem kazanmıştır. Bu sanata bağlı olarak İslâm'da harb hukuku gelişmiştir. Cihadın şartları, cereyan tarzı ve sonuçları İslâm muamelâtının önemli konuları arasındadır. Askerlik sanatı zahirdeki düşmana karşı icra olunur; zahirdeki düşman, hakkı boğmak, zulmü getirmek ister. Küfür ve zulüm ise hak yolunda, kulluk uğrunda en büyük engellerdir. Dış tabiattaki bu cihad, engelleri kaldırmak, yani kulluğun önünü açmak gayesine matuftur. Resûl-i Ekrem (sav) askerlik sanatına büyük önem vermiş, kendisi zaten ömrü boyunca pekçok hususiyeti yanında askerî bir komutan gibi yaşamıştır. Onüç yıllık Mekke döneminde takriben yüzelli kişi İslam'a gelirken, Vedâ Haccı'nda yüzbini aşkın müslüman er, Allah'ın askeri olarak kıyam etmiştir. Keza Peygamberimizin hayatı harplerle geçmiştir. Ancak bu noktada temel gerçek şudur; İslâm'da harp durup dururken bir taarruz değil, savunmaya yöneliktir ve cihad, tebliğin sonuçsuz kaldığı yerde başvurulan son çaredir. Bu haliyle cihad Allah'a gidişteki engelleri kaldırmak için yapılan mücadelenin adıdır. Sık sık belirttiğimiz gibi gaye Allah'a kulluktur; yoksa başkalarına bazı şeylerin zoraki kabul ettirilmesi değildir.
Prof. Dr. Haydar Baş
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.