IMFye borcu AKP değil sen ben ödedik

Erdoğan ve Bakanları aylar öncesinden narkoz vermeye başlamıştı; Geçmiş iktidarların açıklarını da biz kapatıyoruz, IMF’ye borcu bitiriyoruz, artık biz, IMF’ye borç verecek duruma getirdik ülkeyi vs. diye.Ve geçen hafta IMF’ye olan borç kapatıldı. Ardından AKP’li gençlerde, IMF için cenaze namazı kıldılar. Merak ettiğim ise haçlı ABD ve AB’ye her daim beli bükük, doğrulamayan bir anlayış, ayakta kılınan cenaze namazına nasıl niyet etti? Evet, IMF’ye borç bitti. Kim ödedi bu borcu? AKP mi? Hayır efendim. Sen, ben ödedik veya sana, bana ödettiler. Hani her fırsatta, biz yol yaptık, biz hastane yaptık, biz metro yaptık, biz Marmararay’ı bitiriyoruz… diyorlar ya, bu icraatların hiç birini AKP yapmadı. AKP’nin yaptığı beceriksiz satış temsilciliği ve muhasebeciliktir, başka bir şey değil. Bakın! 1999’dan beri vatandaştan deprem vergisi kesiliyor. 2012’ye kadar toplanan para 31 katrilyon. Nerde bu para? Bizzat Bakan itiraf etti; bu parayla yollar yaptık. Yapılan yolların maliyeti 8 milyar dolar civarı. Gerisi ne oldu? İşte AKP’nin senin, benim paramla bize karşı övünmesi oldu. Şimdi aynı kibir ve gurur karşımızda. Biz, IMF’ye borcu bitirdik. Nasıl? Kimin parasıyla bitirdiniz? 900 katrilyonu geçen iç ve dış borç kimin borcu? IMF’ye borcu bitirmekle övünenlerin, beceriksiz, basiretsiz diye itham ettikleri koalisyon hükümetinden devraldıkları iç ve dış borcu neredeyse 5 katına çıkarmaktan dolayı yüzleri kızarıyor mu? Hülasa sorular çok. IMF’ye borcu kim ödedi?Sen, ben ödedik kardeşim. Para basan devlet kurumlarını, hiç fiyatına birilerine iç ettiler. Bu kurumlar devletindi. Yani senin, benim, tüyü bitmemiş yetimindi. Sattılar. Toplam 38,5 milyar dolar ele geçti. IMF’ye 23 milyar dolar ödediler ve şimdi biz bitirdik, diyorlar. Kim bitti? Kim bitirdi?Hükümetin bitirme işlemleri bitmiyor. Bir bir kanunlar hazırlanıyor. Bunlardan biri de Danıştay ve Sayıştay’la ilgili kanunlar. Konunun uzmanları bu kanunlarla ilgili kurumların devre dışı bırakılacağını ifade ediyorlar. Siyasi uzmanlar ise hükümetin gelecek korkusuyla bu kanunları çıkararak, hesap vermekten kaçmayı amaçladığını belirtiyorlar. Ama bugüne kadar hesap vermekten kimse kaçamadı, kaçamayacakta…Öte yandan hem vatandaşın gazını almak, hem de yerel seçimlere hazırlık söylemlerini bakanlar tek tek dillendiriyor. Yandaş medya ise adeta holiganlık yapıyor. “Devrim niteliğinde kanun”, “Artık asgari ücretli ezilmeyecek” vs. diye. Neymiş o devrim gibi kanun? Asgari ücretliden kesilen vergiler artık kesilmeyecekmiş ve böylece asgari ücret otomatikman 250 TL daha artacakmış. Başka ne yapılacakmış? Sözleşmeli personele kadro verilecekmiş. Umut, fakirin ekmeği, ver verebildiğin kadar… Nasıl olsa masrafsız…Bir tarafta dünyaya damgasını vuran Milli Ekonomi Modeli ve sahibi Prof. Dr. Haydar Baş. Diğer tarafta ise umut tüccarları…Sayın Baş, dünyanın kabul ettiği tezinde asgari ücreti 3000 TL olarak açıkladı. Neden? Çünkü şu anda devletin resmi kurumlarının açıkladığı yoksulluk sınırı 3100 TL. Vatandaşlık maaşı, ev hanımlarına maaş, çocuk parası, bırak asgari ücretliden vergi alınmasını 100 bin TL altında geliri olandan da verdi alınmayacak gibi onlarca proje ile Sayın Baş dedi ki; “Ben, ülkemde yoksulluğu suç sayacağım.”Millet olarak Sayın Baş’a destek olup, suçsuzluğa merhaba diyecek yerde, kapitalizm âşıklarına aldanıp, suçlu olduk. Var mısınız? Bu suçu ülkemizden defetmeye…