Tüm Müslümanların şeytani sıfat ve özelliklere sahip olan şeytan evliyalarına çok dikkat etmeleri, her duyduklarına ve gördüklerine kanaat etmeden önce araştırma yapmaları gerekir. Zira insan olaylara basiret ile bakmaz ise aldatılması söz konusu olabilir. Hz. İmam Ali bu aldatılma konusunda şöyle buyuruyor; "İki yaşındaki deve gibi olunuz; zira onun sağılacak sütü ve binilecek sırtı yoktur."
İnsan olaylara, hadiselere ve faillerine takım tutma ruhu ile yaklaşırsa aldatılması ve yanlışa düşmesi söz konusu olabilir. Oysa İmam Ali bu veciz sözünde inananların bu alanlarda nasıl olmaları gerektiğini açık bir şekilde beyan buyurmuşlardır. Çinli bilge Sun Tzu ise şöyle demiştir; "Beni bir kez aldatırsan sana yazıklar olsun; beni iki kez aldatırsan bana yazıklar olsun."
Basiretli, şuurlu, hakka ve doğrulara taraf olan müminler için dini değerler; daha çok sorumlu olmanın, daha çok paylaşmanın, daha çok fedakârlığın yoludur. Şeytan evliyası olanlar için ise dini değerler başkalarından daha çok almanın, başkalarını daha rahat itham etmenin, dokunulmaz ve eleştirilmez olmanın kurumudur.
Bazı insanların doğruları ve doğru yapanları bildikleri halde, birilerine veya bir yerlere hoş gelsin diye her yapılana şaşı bakarak itiraz etmeleri, ihlâstan söz edip riyakârlığı karakter edinmeleri, birlik, beraberlik naraları atıp da girdiği yerlerde ihtilaf tohumu ekmeleri aldatma yaftasının bir yansımasıdır.
Gıybet etmek, çıkar için iftira atmak, töhmet vurmak, Allah'ın kullarına suç ve ayıp bulmak, en küçük bir kızgınlık anında onları cehenneme göndermek, kendi yaptıklarını din adına kabul edip, din alanında başkalarının yaptıkları hizmetleri yok kabul etmek yine aldatma veya dar görüşlülük versiyonudur.
Allah ile aldatan kimliklerin hak duyguları yok, ehliyet ve adalete saygıları yok, sadece menfaatleri icabı hakaretleri, iftiraları ve bu doğrultuda eylemleri var. Hakka, hukuka, çaba ve hizmete ancak kendi hesaplarına uygun düştüğünde saygı duymaktalar. Oysa ki hak düşmanında bile tecelli etse onu kabul etmek bir iman borcudur.
Allah ile aldatanlar eleştiri kabul etmez. Kabul ettiği anda kendini inkâr etmiş olur. Allah ile aldatanları eleştirdiğiniz anda dinsiz, fasık ilan edilirsiniz. Bu minvalde halka da büyük sorumluluklar düşmektedir.
Şems-i Tebrizi halk konusunda bir sözün de şöyle diyor: "Sana bir çift söz söyleyeyim: Bu halk nifak yoluyla konuşmaktan, iki yüzlülükten hoşlanır. Doğru sözden sıkılırlar. Birine desem ki "Sen çağımızın tek büyük adamı biricik şerefli insanısın" şüphe yok ki hoşuna gider ellerimi yakalayarak "Sizi çok özlemiştim, kusurum çoktur gibi iltifatlarda bulunur." Hâlbuki geçen sene onunla dosdoğru konuşmuştum bana düşman oldu. Bu şaşılacak bir şey değildir. Çünkü halk ikiyüzlülük yönünden geçinmek ister, taki onlarla birlikte hoşlukla vakit geçirsin. Ama doğruluk yolunu tuttun mu dağlara kırlara kaçmak gerekir." (Şems, Makaalât, 1/99-100)
İslam tarihi boyunca âlim-abid suretinde olan bu iblisler, İslam dininin mukaddes değerlerini malzeme ve araç edinerek, Müslümanları aldatmış ve sömürmüşlerdir. Ehl-i Beyt imamları her fırsatta inananları bu aldatmaya, sömürüye ve aldatanlara karşı uyarmış ve bunlara karşı koymuşlardır.
Allah adına aldatan din tüccarları genelde siyasetçi, ilim adamı, tüccar, abid olarak Müslümanların karşısına çıkarlar. Bu dört zümrenin her biri kendi iç dünyasında besledikleri şeytani arzulara kavuşmak için dini inançları hedefleri doğrultusunda malzeme ederler. Siyasetçi hedeflediği makama, tüccar amaçladığı maddi güce, ilim adamı amaç edindiği mevkie ve abit de toplum içerisinde kariyer bulma amacına ulaşmak için dini inançları vesile edinirler. Kimi zaman da bazı insanlar hem toplumda yer edinmek, makam bulmak ve hem de nefsanî ve şehevi mikropluklarına cevap vermek için dini inançları kullanırlar.
Selam ve dua ile...
İnsan olaylara, hadiselere ve faillerine takım tutma ruhu ile yaklaşırsa aldatılması ve yanlışa düşmesi söz konusu olabilir. Oysa İmam Ali bu veciz sözünde inananların bu alanlarda nasıl olmaları gerektiğini açık bir şekilde beyan buyurmuşlardır. Çinli bilge Sun Tzu ise şöyle demiştir; "Beni bir kez aldatırsan sana yazıklar olsun; beni iki kez aldatırsan bana yazıklar olsun."
Basiretli, şuurlu, hakka ve doğrulara taraf olan müminler için dini değerler; daha çok sorumlu olmanın, daha çok paylaşmanın, daha çok fedakârlığın yoludur. Şeytan evliyası olanlar için ise dini değerler başkalarından daha çok almanın, başkalarını daha rahat itham etmenin, dokunulmaz ve eleştirilmez olmanın kurumudur.
Bazı insanların doğruları ve doğru yapanları bildikleri halde, birilerine veya bir yerlere hoş gelsin diye her yapılana şaşı bakarak itiraz etmeleri, ihlâstan söz edip riyakârlığı karakter edinmeleri, birlik, beraberlik naraları atıp da girdiği yerlerde ihtilaf tohumu ekmeleri aldatma yaftasının bir yansımasıdır.
Gıybet etmek, çıkar için iftira atmak, töhmet vurmak, Allah'ın kullarına suç ve ayıp bulmak, en küçük bir kızgınlık anında onları cehenneme göndermek, kendi yaptıklarını din adına kabul edip, din alanında başkalarının yaptıkları hizmetleri yok kabul etmek yine aldatma veya dar görüşlülük versiyonudur.
Allah ile aldatan kimliklerin hak duyguları yok, ehliyet ve adalete saygıları yok, sadece menfaatleri icabı hakaretleri, iftiraları ve bu doğrultuda eylemleri var. Hakka, hukuka, çaba ve hizmete ancak kendi hesaplarına uygun düştüğünde saygı duymaktalar. Oysa ki hak düşmanında bile tecelli etse onu kabul etmek bir iman borcudur.
Allah ile aldatanlar eleştiri kabul etmez. Kabul ettiği anda kendini inkâr etmiş olur. Allah ile aldatanları eleştirdiğiniz anda dinsiz, fasık ilan edilirsiniz. Bu minvalde halka da büyük sorumluluklar düşmektedir.
Şems-i Tebrizi halk konusunda bir sözün de şöyle diyor: "Sana bir çift söz söyleyeyim: Bu halk nifak yoluyla konuşmaktan, iki yüzlülükten hoşlanır. Doğru sözden sıkılırlar. Birine desem ki "Sen çağımızın tek büyük adamı biricik şerefli insanısın" şüphe yok ki hoşuna gider ellerimi yakalayarak "Sizi çok özlemiştim, kusurum çoktur gibi iltifatlarda bulunur." Hâlbuki geçen sene onunla dosdoğru konuşmuştum bana düşman oldu. Bu şaşılacak bir şey değildir. Çünkü halk ikiyüzlülük yönünden geçinmek ister, taki onlarla birlikte hoşlukla vakit geçirsin. Ama doğruluk yolunu tuttun mu dağlara kırlara kaçmak gerekir." (Şems, Makaalât, 1/99-100)
İslam tarihi boyunca âlim-abid suretinde olan bu iblisler, İslam dininin mukaddes değerlerini malzeme ve araç edinerek, Müslümanları aldatmış ve sömürmüşlerdir. Ehl-i Beyt imamları her fırsatta inananları bu aldatmaya, sömürüye ve aldatanlara karşı uyarmış ve bunlara karşı koymuşlardır.
Allah adına aldatan din tüccarları genelde siyasetçi, ilim adamı, tüccar, abid olarak Müslümanların karşısına çıkarlar. Bu dört zümrenin her biri kendi iç dünyasında besledikleri şeytani arzulara kavuşmak için dini inançları hedefleri doğrultusunda malzeme ederler. Siyasetçi hedeflediği makama, tüccar amaçladığı maddi güce, ilim adamı amaç edindiği mevkie ve abit de toplum içerisinde kariyer bulma amacına ulaşmak için dini inançları vesile edinirler. Kimi zaman da bazı insanlar hem toplumda yer edinmek, makam bulmak ve hem de nefsanî ve şehevi mikropluklarına cevap vermek için dini inançları kullanırlar.
Selam ve dua ile...
Mehdi Aksu / diğer yazıları
- Eleştiri nedir ve nasıl olmalıdır? / 03.12.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012