İnsanoğlu devamlı seyir halindedir
Hakk’a yolculuk başlı başına bir seyr-i âlemdir. Bir seyirdir. Öyle bir sefer ki, devamlı seyir halindesin. Yani, o gönül yolu. Her kalptan Allah’a bir yol gider
14.09.2024 17:59:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Hakk'a yolculuk başlı başına bir seyr-i âlemdir. Bir seyirdir. Öyle bir sefer ki, devamlı seyir halindesin. Yani, o gönül yolu. Her kalptan Allah'a bir yol gider.
İşte o seyir, o kalp yolculuğuna insanın çıkıp, Allah'a gitmesi yürümesi, o caddelerde koşması vesair budur.
Bunun ilk şartı Allah'ın emrettiklerini yerine getirmek, nehyettiklerinden yani, haram kıldıklarından kaçınmaktır.
Gönlünü bütün tutabilmen için dış tabiatta o dengeyi bozacak yani iç tabiatının dengesini bozacak hiçbir şeyi görmen, işitmen doğru olmuyor.
Onları kapatman lazım. Şimdi bazıları diyor ki Mevlana affedersiniz, çiftleşen hayvanları vesair gördüğü zaman üzerini örtermiş. Tabi niçin örttüğünün sırrını da bilmedikleri için efendime söyleyeyim; "böyle müsamahakâr olmak lazım" tarzında olayı yorumluyor.
Olay o değil. Mevlana diyor ki: "Ben bu kalpten bir yola çıktım. Bununla önümü kesme!" Onun için kapatıyor. Setrediyor.
Eğer sen o şehvet dünyasına dalarsan, buradan havanı alırsın.
Mevlana bu espriyle müthiş bir cevap veriyor. Ama anlayan kim? Yani, bütün bunları kendi kulvarımızda biz de "ya çok müsamahakâr." O değil elbette.
Müslüman insan müsamahakâr olacak ama bu manada ortaya konulan tavır, müsamahayla alakalı olan bir tavır değil. Kendi geleceği için önündeki bataklıkları örtme tavrı. Onu görmeyeyim, orda kaybolmayayım. Neticede Mevlana da insan.
Peygamber Efendimiz (s.a.a.) buyurmuyor mu ki: "Ben de, sizler gibi bir beşerim."
İnsan! E, Peygamber insan olduğuna göre; Ahmet'i, Mehmet'i, Mevlana'sı, Yunus'u onlar da insan. Onları Mevlana yapan, onları Yunus yapan, Hz. Muhammed (s.a.a.) yapan o tarafa meyletmemesi, bakmaması. Onun için de onları gizlemesi, setretmesi. Evvelemirde bu kendi için olması gereken. Saniyen, toplum için gereken. Onu gizliyor, diğerinden sakındırıyor. Değil mi? Diğeri de ona göre bir ölçü sahibi oluyor…
Haramlardan kaçacağız. İki; bir Burak lazım size. İbadet bu yolda bir Burak'tır. Binek, uçağın, otobüsün, gemin neyse o ibadetindir. Kalp yolculuğunda yürüyüşe insan ancak kalp ayağıyla ne vasıtasıyla gider? İbadetle gider. Bu nedir? İşte bildiğimiz namazdır. Beş vakit namaz.
"Esselâtu mirâc'ul mümin/Namaz müminin mirâcı."
Başını secdeye koyuyor. Şimdi şu hale bak! İnsanın başını secdeye koyması Allah'ın önünde tevazu değildir, köleliktir. Ben, senin kölenim ya Rabbi.
Kafanı kaldırdı mı "benden büyük yok." Öyle değil mi? Kafan kalkıyor, en büyük benim diyorsun. Onu aşağı indirmedin mi Firavun oluyorsun. İndirdiğin zaman da kul oluyorsun. Öyle değil mi? Ve o şey Rabbine oradaki teslimiyet o yolculuktaki birinci adım ve yola çıkıyorsun. "Ben"i devreden çıkartıyorsun. Neyle gidiyorsun orda ibadetle, ibadet Burağıyla beraber.
En kestirme yol da zikrullahtır.
"Vele zikrullahi ekber."
"En büyük ibadet zikirdir" değil mi? Veya "zikir en büyük ibadettir." Şimdi böyle gittiğin zaman nereye varacaksın? Geldiğin yere varacaksın…" (Prof. Dr. Haydar Baş Ramazan sohbetlerinden)
İşte o seyir, o kalp yolculuğuna insanın çıkıp, Allah'a gitmesi yürümesi, o caddelerde koşması vesair budur.
Bunun ilk şartı Allah'ın emrettiklerini yerine getirmek, nehyettiklerinden yani, haram kıldıklarından kaçınmaktır.
Gönlünü bütün tutabilmen için dış tabiatta o dengeyi bozacak yani iç tabiatının dengesini bozacak hiçbir şeyi görmen, işitmen doğru olmuyor.
Onları kapatman lazım. Şimdi bazıları diyor ki Mevlana affedersiniz, çiftleşen hayvanları vesair gördüğü zaman üzerini örtermiş. Tabi niçin örttüğünün sırrını da bilmedikleri için efendime söyleyeyim; "böyle müsamahakâr olmak lazım" tarzında olayı yorumluyor.
Olay o değil. Mevlana diyor ki: "Ben bu kalpten bir yola çıktım. Bununla önümü kesme!" Onun için kapatıyor. Setrediyor.
Eğer sen o şehvet dünyasına dalarsan, buradan havanı alırsın.
Mevlana bu espriyle müthiş bir cevap veriyor. Ama anlayan kim? Yani, bütün bunları kendi kulvarımızda biz de "ya çok müsamahakâr." O değil elbette.
Müslüman insan müsamahakâr olacak ama bu manada ortaya konulan tavır, müsamahayla alakalı olan bir tavır değil. Kendi geleceği için önündeki bataklıkları örtme tavrı. Onu görmeyeyim, orda kaybolmayayım. Neticede Mevlana da insan.
Peygamber Efendimiz (s.a.a.) buyurmuyor mu ki: "Ben de, sizler gibi bir beşerim."
İnsan! E, Peygamber insan olduğuna göre; Ahmet'i, Mehmet'i, Mevlana'sı, Yunus'u onlar da insan. Onları Mevlana yapan, onları Yunus yapan, Hz. Muhammed (s.a.a.) yapan o tarafa meyletmemesi, bakmaması. Onun için de onları gizlemesi, setretmesi. Evvelemirde bu kendi için olması gereken. Saniyen, toplum için gereken. Onu gizliyor, diğerinden sakındırıyor. Değil mi? Diğeri de ona göre bir ölçü sahibi oluyor…
Haramlardan kaçacağız. İki; bir Burak lazım size. İbadet bu yolda bir Burak'tır. Binek, uçağın, otobüsün, gemin neyse o ibadetindir. Kalp yolculuğunda yürüyüşe insan ancak kalp ayağıyla ne vasıtasıyla gider? İbadetle gider. Bu nedir? İşte bildiğimiz namazdır. Beş vakit namaz.
"Esselâtu mirâc'ul mümin/Namaz müminin mirâcı."
Başını secdeye koyuyor. Şimdi şu hale bak! İnsanın başını secdeye koyması Allah'ın önünde tevazu değildir, köleliktir. Ben, senin kölenim ya Rabbi.
Kafanı kaldırdı mı "benden büyük yok." Öyle değil mi? Kafan kalkıyor, en büyük benim diyorsun. Onu aşağı indirmedin mi Firavun oluyorsun. İndirdiğin zaman da kul oluyorsun. Öyle değil mi? Ve o şey Rabbine oradaki teslimiyet o yolculuktaki birinci adım ve yola çıkıyorsun. "Ben"i devreden çıkartıyorsun. Neyle gidiyorsun orda ibadetle, ibadet Burağıyla beraber.
En kestirme yol da zikrullahtır.
"Vele zikrullahi ekber."
"En büyük ibadet zikirdir" değil mi? Veya "zikir en büyük ibadettir." Şimdi böyle gittiğin zaman nereye varacaksın? Geldiğin yere varacaksın…" (Prof. Dr. Haydar Baş Ramazan sohbetlerinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.