İslam devlet yöneticilerinin İsrail ile bağları

Yahudiler tarih boyu hırs, kin, intikam duygularını hiç kaybetmeyen bir millettir. Bu özelliklerini inançlarından alırlar. Kendi elleriyle yazıp sonra Musa'ya gelen kitap budur, diye insanlara anlattıkları metinlerde hep kan vardır, kin vardır, intikam vardır.
Üstün ırk olduklarına inanırlar, kendilerini dünyanın sahibi olarak görürler ve mutlaka dünyaya hâkim olacaklarına inanırlar. 
Peygamberlerini katleden bir kavimdir. Peygamberlerine 'Allah'ın oğludur' diyen, peygamberlerine zulmeden, yalanlayan, yalnız bırakan bir kavimdir. 
Tarih boyu bulundukları toprak ve topluluklar içinde her zaman fitne kaynağı olmuşlar, bölücülük yapmışlardır. En önemli özellikleri ise her zaman bulundukları toplumlar içinde ticarette öne geçmiş ve parayı kontrolleri altına almışlardır. 
İşte bu kavim, 1948'de ilk kez resmi bir yapılanma gerçekleştirmiş ve devlet kurmuşlardır. Nerede? İslam coğrafyasının bağrında. Kutsal topraklarımızda. Peygamberimizin Miraç'a yükseldiği ve ahir zamanda gelecek olan Peygamberimizin evladı Hz. Mehdi'nin, Hz. İsa'ya namaz kıldıracağı Mescid-i Aksa'da. 
Araya not olarak şunu düşeyim ki, ilk Haçlı seferinde Haçlılar, Kudüs ve Filistin coğrafyasında bir tek Yahudi bırakmamış, hepsini öldürmüş veya sürmüşlerdir.
Sürgündeki Yahudiler ilk olarak Yavuz Selim ve Kanuni dönemlerinde (izin ve destekleriyle) Anadolu coğrafyasında toplanmaya başlamış, 2. Abdülhamid döneminde ise Filistin'de geniş topraklar satın almışlardı. 
Kurtuluş Savaşı ve Atatürk liderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti döneminde Yahudilerden ses çıkmamıştır. O dönemin Yahudi önderleri, Atatürk yüzünden devlet planlarını 50 yıl ertelemek zorunda kaldıklarını itiraf etmişlerdir. 
1948'de ABD sermayesini ve yönetimini elinde bulunduran güçler tarafında İsrail devleti kuruldu. Diğer ülkelerin çoğu tanıdılar. İslam Devletlerine gelince tablo utandırıcı, şaşırtıcı, güldürücü?
İlk tanıyan İslam ülkesi Türkiye. Cumhurbaşkanı İnönü. Başbakan Şemsettin Günaltay. İsrail'de ilk temsilcilik açan ve ilk ziyareti gerçekleştiren ise Adnan Menderes.  
1967 ve 69'da İsrail-Arap savaşı ve İsrail katliamları döneminde Türkiye ile İsrail ilişkileri sıfırlanmıştı. 
İsrail ile sıfırlanan ilişkileri tekrar başlatan Turgut Özal'dır. Turgut Özal aynı zamanda İsrail'deki temsilciliğimizi elçilik düzeyine çıkartan isimdir. 
İsrail ile ilk askeri anlaşma ve en çok anlaşma imzalayan başbakanımız ise Necmettin ERBAKAN'dır.
İsrail ile ilişkilerin doruk noktaya çıktığı, askeri, ekonomik, siyasi zirveler yaşandığı dönem ise AKP iktidarları dönemidir. 
Dünya ve İslam ülkeleri tarihinde ilk kez 'Yahudi üstün hizmet madalyası' alan tek başbakan ve Müslüman Erdoğan'dır. 
İsrail'in zulmü dünden bugüne hiç bitmedi. İsrail Cumhurbaşkanı 2008'de TBMM'de alkışlanmış, 2009 yılında ise ''one minute' çekilmişti. İlginçtir! 2014 yılında, TBMM'deki İsrail dostluk grubunda 247 AKP milletvekili, 52 MHP ve 7 CHP milletvekili üye vardı. 
Mavi Marmara, İsrail'e ihtiyacımız var, dostuz, Kürecik'teki hava savunma sistemi, İsrail'in NATO tatbikatlarına katılma izninin verilmesi gibi hayati konular daha dün yaşandı. Unutmamışınızdır herhalde.
İsrail'i ilk tanıyan Arap ülkesi ise Mısır'dır. ABD tarafından iktidara gelen Hüsnü Mübarek ilk icraat olarak İsrail'i tanımıştır. 
Aynı Mübarek, ABD tarafından kafeslenmiş ve yerine ABD vatandaşı Mursi seçilmişti. Mursi'nin dışişleri bakanının ilk açıklaması İsrail ile dostluk üzerineydi. Mursi, Gazze'nin dünyaya açılan tünellerini lağım suları pompalayarak kapatmıştı.
Mursi'nin ömrü de fazla sürmeden Sisi iktidara getirildi. Sisi'nin, İsrail duruşu zaten ortada.
Pehlevi dönemindeki İran'ın İsrail politikaları ise bugünkü Suud ile aynıdır. 79 devrimine kadar İran, ABD ve İsrail'in bölgedeki en sadık müttefikiydi.
Devrimden sonra bu müttefikliği Saddam devraldı. ABD tarafından ipinin çekileceğini anlayan Saddam, İsrail'i bombalayarak bir çıkış aradı ama ABD dostluğu onu ipe götürdü. 
Bölgedeki Katar, Bahreyn, BAE, Ürdün vs. hepsi Amerikan yörüngesindeki devletlerdir. ABD hop der, hoplarlar, yat der, yatarlar.
Eğer bugün İslam devletlerini yöneten lider ve anlayışlar, Hz. Peygamberin tebliğ ettiği ve Ehl-i Beyt'i ile yaşadığı İslam'ı algılayabilselerdi, bırak Kudüs'ün İsrail'in başkenti ilan edilmesini bir Filistinlinin burnunun kanamasına bile cesaret edemezlerdi.