Her fırsatta ehl-i keramet (ehl-i demokrat) olduğunu dillendiren adama; buyurun bize şu meşhur kerametlerinden birini göster demişler.
Tamam demiş adam ve nasıl bir keramet arzu edersiniz diye de eklemiş.
Mesela demişler, şuradaki ağacı çağır da yanına gelsin.
Kendinden gayet emin bir halde nida etmiş bizim ehl-i keramet (ehl-i demokrat):
-Hey ağaç. Buraya gel.
Herkes pür-dikkat kesildi bir an.
Bu kadar iddia sahibinin mutlaka bir bildiği vardır diye düşündüler.
Bekleyişin uzunu az koyma çorbanın tuzunu.
Herkes bir ağaca bakıyor, bir de ehl-i keramete (ehl-i demokrata).
Fakat yerinden zerre ırganmayan ağaç ve etrafındaki kütükler, topyekun bizim hödükler donakalmışlar adeta.
Durumun dumuriyetini fark eden bizim ehl-i keramet (ehl-i demokrat) hemen halden vaziyet çıkarıp ağaca doğru söylene söylene yürümeye başlamış:
-O gelmezse biz gideriz. Büyüklük de bizde kalır.
Fıkra burada biter.
Ama ibreti devam eder.
Suriye’ye demokrasi getirme kara sevdasıyla yollara düşen AKP hükümeti ve hususen onun Dışişleri Bakanı evdeki hesabın çarşıya pek uymadığını, bir başka ifadeyle Dimyat’a pirince giderken az kalsın evdeki canım bulgurdan olacağını anlayınca yepyeni bir çözüm üretti.
Suriye’ye yedi düvelin himmetlerine rağmen bir türlü gelmeyen demokrasiyi Suriyeli sığınmacıların kampında hayata geçirmeye karar verdi ve geçen hafta çadırkentte muhtarlık seçimi yaptırdı.
Sayın Dışişleri Bakanı her fırsatta “kamp çocuk ve kadınlardan” oluştu diye iddia etse de ekranlara yansıyan görüntüler Bakan’ı doğrulamıyor. Şöyle ki, fili kuyruğundan sevk ve idare edebilecek güçte insanların çadırlarda keyif çattığı ekranlara yansıyor.
Kendi insanına %3.5 zam verebilen hükümet şu ana kadar eski para ile 800 trilyon harcamış sığınmacılara.
Oysa zekât bile önce en yakın akrabaya verilir.
O çadır kentlerde nelerin döndüğü kullara kapalı Allah’a açık.
Kendisinde akıl izan olan azcık şüphelenmekte yerden göğe haklı.
Ülkemiz tam manasıyla yolgeçen hanı.
Agora meyhanesi.
Bir zamanlar İstanbul’un sadece belli semtlerinde dolaşabilen bu garip tipler artık her köşe başında karşınıza çıkabiliyor.
Konuya dönelim.
İsyanlarıyla meşhur bu çadırkentliler rivayete göre isyan hazırlığı içindeymişler.
İsyanın sebebi geç gelen demokrasi imiş.
Öyle dedi İbiş.
Biz demokrasi için yerimizi yurdumuzu terk ettik.
Yatak seçme hastalığımız yüzünden en yakın akrabamızın evinde bile bir akşamdan fazla kalamazken aylardır buradayız.
Bütün bu çilelere sadece, Tayyip amcamızın çok iyi şeydir dediği demokrasi için katlandık.
Aşık Neyanî’nin bir beytinde dediği gibi:
Ne efsunkâr imişsin ey demokrasi,
Kimini dimdik götürürsün kimini yamyassı.
Dimdik ya da yamyassı, ille de demokrasi ille de demokrasi.
Dile kolay bilinen rakamla 160 bin insan hep birden ayağını yere vursa Çankaya sallanır be.
Hemen çözüm bulundu.
Mini bir demokrasi provasına geçilme kararı çıktı.
Muhtar seçimi yapıldı.
Ne tuhaf bir şey!
Her halde dünyada bir ilktir bu.
Bundan sonra sıra çadırkent belediye başkanlığı seçimine gelir.
Siz dua edin de referanduma gideceğiz diye ayaklarını yere vurmaya başlamasınlar.
Olur mu?
Niye olmasın?
Baksanıza, her fırsatta: “Biz Irak’ın toprak bütünlüğünden yanayız” diyen AKP hükümeti Barzani ile petrol ticaretine başladı bile.
Kârlı iş.
Son bir fıkra daha.
Palavracının biri başına topladığı üç beş cahile karşı övünüp duruyormuş:
-Ben güçlü ve maharetli bir adamım. Halep’te bulunduğum sıralarda altmış arşın uzağa atlardım!
Oradan geçmekte olan Nasreddin Hoca palavracının yanına yaklaşıp:
-Yaa! Demek sen altmış arşın atlarmışsın. Haydi, atla da görelim. Adam hık mık etmiş.
- Ama demiş ben Halep’te iken atlardım.
Hoca kızmış:
-E canım, Halep oradaysa arşın burada.
Tamam demiş adam ve nasıl bir keramet arzu edersiniz diye de eklemiş.
Mesela demişler, şuradaki ağacı çağır da yanına gelsin.
Kendinden gayet emin bir halde nida etmiş bizim ehl-i keramet (ehl-i demokrat):
-Hey ağaç. Buraya gel.
Herkes pür-dikkat kesildi bir an.
Bu kadar iddia sahibinin mutlaka bir bildiği vardır diye düşündüler.
Bekleyişin uzunu az koyma çorbanın tuzunu.
Herkes bir ağaca bakıyor, bir de ehl-i keramete (ehl-i demokrata).
Fakat yerinden zerre ırganmayan ağaç ve etrafındaki kütükler, topyekun bizim hödükler donakalmışlar adeta.
Durumun dumuriyetini fark eden bizim ehl-i keramet (ehl-i demokrat) hemen halden vaziyet çıkarıp ağaca doğru söylene söylene yürümeye başlamış:
-O gelmezse biz gideriz. Büyüklük de bizde kalır.
Fıkra burada biter.
Ama ibreti devam eder.
Suriye’ye demokrasi getirme kara sevdasıyla yollara düşen AKP hükümeti ve hususen onun Dışişleri Bakanı evdeki hesabın çarşıya pek uymadığını, bir başka ifadeyle Dimyat’a pirince giderken az kalsın evdeki canım bulgurdan olacağını anlayınca yepyeni bir çözüm üretti.
Suriye’ye yedi düvelin himmetlerine rağmen bir türlü gelmeyen demokrasiyi Suriyeli sığınmacıların kampında hayata geçirmeye karar verdi ve geçen hafta çadırkentte muhtarlık seçimi yaptırdı.
Sayın Dışişleri Bakanı her fırsatta “kamp çocuk ve kadınlardan” oluştu diye iddia etse de ekranlara yansıyan görüntüler Bakan’ı doğrulamıyor. Şöyle ki, fili kuyruğundan sevk ve idare edebilecek güçte insanların çadırlarda keyif çattığı ekranlara yansıyor.
Kendi insanına %3.5 zam verebilen hükümet şu ana kadar eski para ile 800 trilyon harcamış sığınmacılara.
Oysa zekât bile önce en yakın akrabaya verilir.
O çadır kentlerde nelerin döndüğü kullara kapalı Allah’a açık.
Kendisinde akıl izan olan azcık şüphelenmekte yerden göğe haklı.
Ülkemiz tam manasıyla yolgeçen hanı.
Agora meyhanesi.
Bir zamanlar İstanbul’un sadece belli semtlerinde dolaşabilen bu garip tipler artık her köşe başında karşınıza çıkabiliyor.
Konuya dönelim.
İsyanlarıyla meşhur bu çadırkentliler rivayete göre isyan hazırlığı içindeymişler.
İsyanın sebebi geç gelen demokrasi imiş.
Öyle dedi İbiş.
Biz demokrasi için yerimizi yurdumuzu terk ettik.
Yatak seçme hastalığımız yüzünden en yakın akrabamızın evinde bile bir akşamdan fazla kalamazken aylardır buradayız.
Bütün bu çilelere sadece, Tayyip amcamızın çok iyi şeydir dediği demokrasi için katlandık.
Aşık Neyanî’nin bir beytinde dediği gibi:
Ne efsunkâr imişsin ey demokrasi,
Kimini dimdik götürürsün kimini yamyassı.
Dimdik ya da yamyassı, ille de demokrasi ille de demokrasi.
Dile kolay bilinen rakamla 160 bin insan hep birden ayağını yere vursa Çankaya sallanır be.
Hemen çözüm bulundu.
Mini bir demokrasi provasına geçilme kararı çıktı.
Muhtar seçimi yapıldı.
Ne tuhaf bir şey!
Her halde dünyada bir ilktir bu.
Bundan sonra sıra çadırkent belediye başkanlığı seçimine gelir.
Siz dua edin de referanduma gideceğiz diye ayaklarını yere vurmaya başlamasınlar.
Olur mu?
Niye olmasın?
Baksanıza, her fırsatta: “Biz Irak’ın toprak bütünlüğünden yanayız” diyen AKP hükümeti Barzani ile petrol ticaretine başladı bile.
Kârlı iş.
Son bir fıkra daha.
Palavracının biri başına topladığı üç beş cahile karşı övünüp duruyormuş:
-Ben güçlü ve maharetli bir adamım. Halep’te bulunduğum sıralarda altmış arşın uzağa atlardım!
Oradan geçmekte olan Nasreddin Hoca palavracının yanına yaklaşıp:
-Yaa! Demek sen altmış arşın atlarmışsın. Haydi, atla da görelim. Adam hık mık etmiş.
- Ama demiş ben Halep’te iken atlardım.
Hoca kızmış:
-E canım, Halep oradaysa arşın burada.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024