İtiraf ederek haykırmalıyız?

İlk olarak, yaklaşık 250 yıldan bu tarafa dünyada uygulanmış ve uygulanmakta olan ekonomi sistemlerinin (Sosyalizm-Komünizm ve Kapitalizm) insanı mutlu etmediğini kendimize yüksek sesle itiraf etmeliyiz.
İkinci olarak, her pozitif ilim dalı, kendi alanında küçük veya büyük adımlarla daha iyiye gitmesine ve daha pozitif neticeler üretmesine rağmen aynı pozitif gelişmeyi ekonomi dalında göremiyoruz.
Tam tersine bireyin, hane halklarının ekonomisinin daha da kötüye gittiğini, istatistikî veriler önümüze koymaktadır. Dünyada uygulanan mevcut serbest piyasa ekonomileri, insanın en temel ihtiyaçlarına bile cevap üretememektedir. Yapılan ampirik çalışmalar ve istatistiksel veriler, bireyin ekonomik bağımsızlığının zamanla daha da kötüye gittiği gerçeğini ortaya koymaktadır. 
İngiltere merkezli bir yardım kuruluşu olan Oxfam'ın hazırladığı raporlar bu gerçeği çarpıcı bir biçimde ortaya koymaktadır. 2017 tarihinde yayınlanan rapora göre dünyanın en zengin 8 kişisinin serveti, dünya nüfusunun yarısını oluşturan 3.6 milyar nüfusun servetine eşittir. 
Ülke bazında gelir dağılımında adaletsizliğe göz atacak olursak: Kişi başına düşen gelir açısından en zengin 10 ve en yoksul 10 ülkenin karşılaştırılması da ilginç sonuçlar göstermektedir. En zengin 10 ülkede kişi başına düşen gelir ortalaması, en yoksul 10 ülkenin gelir ortalamasının 1960'da 92 katıyken bu oran 1970'de 113'e, 1980'de 129'a, 1990'da 151'e ve 2000'de 203 katına yükselmiştir.
Keza ülke içerisinde gelir dağılımı adaletsizliğine bakıldığında da zaman içerisinde en zengin ve en fakirler arasındaki gelir uçurumunun derinleştiği gözlemlenir. Bu olumsuz tabloları bireyin menfaatine değiştirip düzeltecek tek sistemin MEM (Milli Ekonomi Modeli) olduğunu insanlık adına haykırmalıyız.  
Üçüncü olarak bize ekonomiyi borsa, döviz ve faiz üçgeninde algılatıp yorumlayanlara anlamlı bir soru yöneltmek durumundayız. Bu üç parametre ile hayatını ikame eden dünya nüfusunun %10'u bile değilken, %90'ının kaderini nasıl oluyor da bu parametrelerle belirleyebiliyorsunuz? 
Kapitalizmin teorisi yanlış kurulmuştur. Bu yanlışlar; ekonomiye getirdiği tanımla başlar, piyasa mekanizmalarıyla devam eder, ülkelerin sahip oldukları kaynakları, uğruna savaşılacak unsur olarak görür, paraya yüklediği misyonla ise ülkeleri sömürüp işgal eder. 
Teorisi yanlış olan kapitalizmin uygulaması; dünya insanlığına savaşı, gözyaşını, işsizliği, yoksulluğu, gelir dağılımındaki adaletsizliği getirmiş. Sonuç olarak bireyler, şirketler, devletler borçlanmıştır. Tek kazanan kapitalizmin hizmet ettiği global sermaye sahipleri olmuştur. 
O halde, bize okullarda okutulan ve her devletin uygulaması zorunlu imiş gibi algı yaratılan kapitalizmden kurtulmak için yeni, orijinal, ezberleri bozan teze, bu yeni ekonomi modeline yüzümüzü çevirmek zorundayız. Yani yüzümüzü Prof. Dr. Haydar Baş Hoca'ya çevirmek zorundayız, onu görmek, onu fark etmek ve ondan hakkıyla istifade etmek zorundayız. Yüzünü ona çevirenler dünya liderliğini ABD'den geri aldılar. Onun tezini uygulayanlar dünyanın ekonomik ve siyasi dengelerini yeniden değiştirecek cazibe merkezi haline geldiler. Şimdi dünyaya meydan okuyor.
O halde yine yüksek sesle, Kapitalizmde ısrar etmenin manasının olmadığını, topyekûn dünya insanlığının MEM'e geçmesinin kendi menfaati için şart olduğunu haykırmalıyız.