'İyi çiftçi olamadık'

Toprak Mahsulleri Ofisi'nin (TMO) açıklamalarına göre 2017 yılında 1 kilogram ekmeklik buğday kalitesine göre alım fiyatı 80 ila 94 kuruş. Hâlihazırda 250 gramlık ekmek İstanbul'da 1.25 liradan satılıyor. Yani 1 kilo ekmek bugün 5 lira. Verilere göre bir çiftçi 1997 yılında 3 kg buğdayla 1 kg ekmek alabiliyordu. Aynı çiftçi, bugün 1 kg ekmek alabilmek için 6 kg buğday satmak zorunda.
1997 yılında 34 kg buğday satarak 12 kilogramlık bir tüpgaz alabilen çiftçi, bugün 85 liraya satılan 12 kilogramlık bir tüpgaz satın alabilmek için, 20 yıl öncesine göre 3 kat fazla, yani 90-100 kilo buğday satmalı.
1997 yılında 3.5 kg buğdayla 1 kilo şeker alabilen çiftçi, bugün 5.5-6 kilo buğday ile kilosu 5 liraya ulaşan 1 kg şeker alabiliyor.
1997 yılında 2.86 kg buğdayla 1 litre mazot alabilen Türk çiftçisi bugün traktörüne 1 litre mazot koyabilmek için 5.6 kg buğday satmalı.
Burada sayfalarca devam ettirebileceğimiz bu rakamlar, Salı günü yayınlanan makalesinin başlığını, 'Tarımsız Türkiye' olarak tercih eden Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifade ettiği gibi tarım ülkesi Türkiye'nin 'tarımsız' kaldığını gösteriyor.
Buna şaşırıyor muyuz?
Şaşırmıyoruz, çünkü Türkiye'yi yönetenler çiftçiye hiçbir söz vermedi.
Gelin hafızamızı şöyle bir zorlayıp, 2005 yılına gidelim.
O günlerde tarım bağlamında gündemde hatırı sayılır yabancı ülkelerin kendi çiftçisine sağladığı büyük destekler vardı. Türk çiftçisinin de desteklenmesi gerektiği seslendiriliyordu.
Bu konu o zaman başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sorulmuş.
Sayın Erdoğan aynen şu cevabı vermiş:
"Türkiye, şu anda gelişmiş ülkeler içinde ne bir ABD'dir ne de Avrupa'nın gelişmiş ülkelerinden bir tanesidir. Onların sağladığı sübvansiyonu aynı şekilde biz sağlayamayız."
Siyasiler tarıma destek vermeyeceklerini, Avrupa ve ABD gibi sübvanse etmeyeceklerini yıllarca net ifade ettiler, Sayın Erdoğan gibi.
Bundan dolayı gelinen nokta şaşırtıcı değil.
Tarım sektörünü diğer pek çok ülke gibi sübvanse etmeyeceğini ifade eden siyasilerin işbaşında olduğu yıllarda tarımda var olan sorunların büyümesi, yeni yeni sorunların eklenmesi, ülkede çiftçi sayısının azalması ve tarım arazilerinin yok olması karşısında şok olanlara şaşırmak lazım.
Oysa Prof. Dr. Haydar Baş, ABD ve Avrupa'nın çiftçisine sağladığı desteklerin kat be kat fazlasını bugün dünya çapında formülleri uygulanan Milli Ekonomi Modeli ile Türk çiftçisinin önüne serecekti. Ama Prof. Baş'ın projelerini istemedi çiftçilerimiz, bugün yaşadıklarını talep etti. Yani kendi etti, kendi buldu?
Madem arşivlerden eski kayıtlara bakıyoruz, o zaman biraz daha eskiye, 1923 yılına gitmeye ne dersiniz.
18 Mart 1923 günü Tarsuslu çiftçiler çok heyecanlıdır. Çünkü kente Atatürk gelmiştir.
O gün Atatürk şu konuşmayı yapar:
"... Hepinizin malumudur ki, milletin ekseriyeti sizlersiniz ve yine malumunuzdur ki, memleketimiz şu iki şeyin memleketidir biri çiftçi, diğeri asker. Biz çok iyi çiftçi ve çok iyi asker yetiştiren bir milletiz. İyi çiftçi yetiştir ki, çünkü topraklarımız çoktur, iyi asker yetiştirdik, çünkü o topraklara kasteden düşmanlar fazladır. O toprakları sürenler, o toprakları koruyan hep sizlersiniz. Bundan sonra daha iyi çiftçi ve daha iyi asker olacağız." 
Çok yazık değil mi, Atatürk'ün bir asır önce bu milletin önüne koyduğu hedef bu iken, biz bugün çiftçisi, köylüsü ve de tarımı yok olmuş bir Türkiye'yi konuşuyoruz.