Sayın Cumhurbaşkanı Japonya'daki G-20 zirvesinde en önemli görüşmeyi S-400/F-35 ekseninde ABD Başkanı ile yapmıştı. Ama bir başka konu daha gündeme düştü, o da kadın üniversitesi… Erdoğan, Japonya'da 800 üniversite bulunduğunu, bunların içinde 80 adedinin kadın üniversitesi olduğunu, bu konuda YÖK (Yüksek Öğretim Kurumu) Başkanı'nın dikkatini çektiğini kamuoyuna açıkladı.
Erdoğan'ın verdiği işaret Türkiye'de de kadın üniversitesi kurulması yönünde. Sosyal medyada bu konunun, an itibariyle takipçi sayısı, 25 000'e ulaşmış bulunuyor. Yazımızın yayınlandığı tarihte sayı ne olur bilemem. Ve binlerce görüş paylaşılmaya devam ediyor. Dijital ortamdaki dalgalanma sürerken, bu köşede üniversite krizini öne sürelim istedik!
Sayın Erdoğan'ın fikrinin arka planında ne var, bilemiyoruz. Kendileri açıklamada bulunursa, değerlendirebilir ve görüşlerimizi paylaşabiliriz.
Şimdi değinmek istediğimiz ise, ülkemizde yaşanan üniversite sorunlarıdır.
Öğrencilerden başlayalım;
Öğrencilerimizin en büyük sıkıntısı ekonomik ve sosyal sıkıntılardır. Mali sorunların yanında barınma ihtiyaçları da var. Paranız olsa da, kalacağınız bir yurt yoksa veya size ev kiralamıyorlarsa siz yine büyük sıkıntı içinde bulunuyorsunuz demektir. Özellikle kız öğrenciler, hem güvenlik arıyorlar, hem de aileleri her yere göndermek istemiyor.
Sadece mali sıkıntılar da değil, seslerini duyuramamak da başlı başına sorun. Yaklaşık 50 yıldır üniversite çatısı altında yaşıyor olmanın birikimi ile şunu söyleyebilirim; Türkiye'de öğrenciler son yarım asırdır seslerini duyurmak istiyorlar. 28 Nisan 1960 üniversite öğrenci olaylarından itibaren tüm öğrenci olaylarını izleme imkânı buldum. Gerçi 28 Nisan olaylarında lise öğrencisi isek de okulumuz Vefa Lisesi'nin, olayların merkezi İstanbul Üniversitesi bahçesi ve Beyazıt Meydanı'na yakın oluşu, okul arkadaşımız Uğur Dündar'ın da aktivitesiyle kendimizi tam da olayların içinde buluveriyorduk. Sonrasında 27 Mayıs 1960 Devrimi geldi. 12 Mart 1971 Askeri Muhtırası'ndan sonra Deniz Gezmiş ve iki arkadaşının idamı; 1980 öncesi üniversite öğrenci olayları 12 Eylül 1980 darbesiyle bir süre durdu. Darbeciler, bütün 80 öncesi olaylardan üniversiteleri, öğretim üyelerini ve öğrencileri sorumlu tuttuğundan öğretim üyeleri sindirilirken, yaşı büyültülerek idam edilen çocuk-genç dramına ve nice melodrama tanık olduk.
Üniversite ile ilgili sorunların, Türkiye'deki olayların bel kemiği aslında siyasetti. 12 Eylül askeri darbesinin ardından öğrencilerin hak mücadelesi ve haksızlıklar sürüp giderken, öğrenciler siyasi soruşturmalara, gözaltılara, tutuklamalara maruz bırakılıyordu.
Bugün de bakıyoruz, öğrencinin harç sorunu var, yiyecek, yatacak sorunu var. Bir tek simitle akşamı eden öğrencilerim var. Kış kıyamette incecik ceketinden başka giyeceği olmayan öğrenciye, sırtından paltosunu çıkarıp veren hoca var. Isınmak için kaldığı odanın ampulünü çıkarıp avucunda tutarak uyumaya çalışan öğrencinin ıstırabına tanık olmuşluğum var.
Soruyorum: Hani biz sosyal devlettik!
Öğrencilerin dışında akademi dünyasının sorunları da var… Liyakat, akademik özgürlük, özerklik, hareketlilik ve akademik etik, üniversitelerin olmazsa olmazlarıdır.
Üniversiteler çökerse toplum çöker, ayrıca ulufe dağıtır gibi akademik unvan veren kurumlara üniversite denmez.