Küllenmişken yeniden gündeme gelen "Kanal İstanbul" projesi şu soruları davet etmektedir:
1- 2011 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "çılgın proje" olarak nitelendirdiği tasarımın aradan geçen bunca yıldan sonra tekrar gündeme oturması/oturtulmasının nedeni ne?
2- Proje, Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni nasıl etkiler?
3- Kanal İstanbul, ülke içinde olmasına rağmen uluslararası ulaşım bakımından önemi nedeniyle uluslararası bir rejimin konusu olabilir mi?
Yanıtlamaya çalışalım;
1- ABD, ezelden beri Karadeniz'e çıkış yolu aramaktadır. Yürürlükteki uluslararası Montrö Boğazlar Sözleşmesi, ABD ve NATO'nun Karadeniz'e yerleşmesini engellemektedir. Zira Montrö, Türkiye'nin ve Karadeniz'e kıyısı olan başta Rusya olmak üzere diğer kıyı ülkelerinin güvenliğini sağlamaktadır. Kanal İstanbul Projesi ile Montrö Antlaşması bypass edilerek ABD ve NATO'nun Karadeniz'e konuşlanmasının yolu açılmış olacaktır.
13 Kasım 2019'da Beyaz Saray Oval Ofis'te Erdoğan-Trump görüşmesi, "Kanal" projesini de içermiş olabilir. Bu nedenledir ki, Proje yeniden gündeme getirilmiştir, denilebilir.
Bir başka neden de, Türkiye'nin asıl gündemi olan ekonomik krizi perdelemek ve gündemi değiştirmek adına bu yola başvurulmuş olma ihtimalidir.
2- Kanal İstanbul, hangi nedenle gündeme getirilmiş olursa olsun, biz işin hukuki boyutlarını yoklamak istiyoruz.
İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının hukuki statüsü, halen yürürlükte olan 1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile belirlenmiştir.
Sözleşmeye göre: Boğazlar gece ve gündüz, herhangi bir bayrak altında ve herhangi bir yükle geçen tüm gemilerin hiçbir formalite olmaksızın ücretsiz geçişine açıktır.
Savaş zamanında Türkiye savaşan taraf değilse yine geçiş serbestisi vardır. Savaşan taraf isek yabancı gemiler, düşmana yardım etmemek koşulu ile boğazlardan gündüz geçebilirler.
Savaşta (seferde), savaşan taraf değilsek savaşan devletlerin savaş gemileri boğazlardan geçemez.
Karadeniz'e kıyısı olmayan devletlerin Karadeniz'deki toplam tonajı 30 bin tonu geçemez. Savaş gemileri bu denizde 21 günden fazla kalamaz.
Barış zamanında (hazarda), savaş gemileri diplomatik kanallardan 8 gün önce Türkiye'ye haber vermek koşulu ile geçebilir.
Boğazlardan geçen savaş gemilerinin toplam tonajı 15 bin tonu geçemez ve tek seferde 9 gemiden fazla tekne geçemez.
Bu hükümlere göre hem Türkiye'nin hem de Karadeniz'e kıyısı olan devletlerin güvenliği sağlanmaktadır.
Kanal İstanbul Projesi, Montrö'nün amaçladığı güvenliği sarsacak boyutta bir girişimdir.
3- Kanallar, iki denizi birleştiren insan yapısı dar suyollarıdır. Kanallar hukuki rejimleri bakımından ikiye ayrılır; ulusal kanallar ve uluslararası kanallar. Süveyş, Panama, Kiel gibi kanallar uluslararası kanallardır.
Kanal İstanbul ise ulusal kanaldır ve mekânsal konumu Türkiye'nin egemenliği altındadır. Ancak uluslararası ulaşım açısından önemi nedeniyle uluslararası bir rejimin konusu olabilir. Üstelik bir tarafta boğazların tabi olduğu Montrö ve sınırlamaları dururken, Kanalın açılmasıyla sağlanacak geçiş serbestisi Karadeniz'e kıyısı olan devletlerin güvenliğini tehlikeye sokacaktır.
Proje, tek bir devletin yani Türkiye'nin egemenlik sahasında kalan "ulusal kanal" niteliği görüntüsü verse de, hem uluslararası suyolu olması hem de Karadeniz kıyısındaki devletlerin güvenlik stratejileri bakımından uluslararası bir uzlaşmayı gerekli kılmaktadır.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023