Kara Fatma: Cesaretin, direnişin ve vatan sevgisinin adı
Tarih, çoğu zaman erkek kahramanların hikâyeleriyle doludur. Ancak bazı kadınlar vardır ki, savaşın en kanlı cephelerinde, en zorlu zamanlarında öne çıkar; hem silah tutar hem umut taşır. Fatma Seher Erden, nam-ı diğer Kara Fatma, işte bu kadınlardan biridir
06.10.2025 13:42:00 / Güncelleme: 06.10.2025 13:45:19
Hasan Gündoğdu
Hasan Gündoğdu





Kara Fatma'nın hikâyesi, sadece bir kadının değil, bir milletin bağımsızlık mücadelesinin özüdür.
Kökeni ve ilk yılları
Fatma Seher, 1888 yılında Erzurum'da dünyaya geldi. Doğduğu topraklar, Osmanlı'nın doğu sınırlarında yer alan, savaşın ve göçün izlerini taşıyan bir bölgeydi.
Genç yaşta subay Ahmet Bey ile evlendi. Eşiyle birlikte Balkan Savaşları'na katıldı; bu, onun askerî hayata ilk adımıydı. I. Dünya Savaşı sırasında eşini Sarıkamış'ta kaybettiğinde, acısını vatan sevgisine dönüştürdü.

Kadınların savaşta yeri: Kara Fatma'nın mücadelesi
Fatma Seher, savaşın sadece erkek işi olmadığını kanıtladı. Edirne'de ailesinden ve çevresinden kadınları örgütleyerek cepheye çıktı. Bu, dönemin toplumsal normlarına karşı cesur bir duruştu.
1919'da Mustafa Kemal Paşa ile Sivas'ta bizzat görüşerek, aktif olarak mücadeleye katılmak istediğini bildirdi. Bu görüşme sırasında Mustafa Kemal ona "Kara Fatma" lakabını verdi — gözü karalığı, cesareti ve azmiyle bu ismi fazlasıyla hak ediyordu.

Kuvâ-yi Milliye ve cephelerde Kara Fatma
Kurtuluş Savaşı sırasında Kara Fatma, Batı Cephesi'nde milis müfreze komutanı olarak görev aldı. İstanbul'da kurduğu küçük çeteyle İzmit'e geçti, burada birliğini genişletti.
Zamanla emrinde 700 erkek ve 43 kadından oluşan bir birlik doğdu. Bu birlikle Rum ve Ermeni çetelerine karşı savaştı, İzmit'in kurtuluşunda aktif rol oynadı.
Daha sonra İznik cephesine geçti. 300 kişilik müfrezesiyle:
- I. ve II. İnönü Muharebeleri
- Sakarya Meydan Muharebesi
- Dumlupınar Meydan Muharebesi
gibi kritik savaşlarda yer aldı. Sakarya Savaşı sonrası Teğmen rütbesiyle onurlandırıldı.

Cesaretin ödülü: İstiklâl Madalyası
Kara Fatma, savaş boyunca sadece düşmanla değil, yoksullukla, önyargılarla ve zorluklarla da mücadele etti. Büyük Taarruz'un ilk günlerinde esir düştü ama kaçmayı başardı.
Bursa'nın Yunan işgalinden kurtuluşunda önemli rol oynadı. Onbaşı rütbesiyle başladığı askerlik hayatını Üsteğmen olarak tamamladı. Kendisine İstiklâl Madalyası verildi — bu, onun vatan için verdiği mücadelenin sembolüydü.
Savaş sonrası hayatı: Sessiz kahramanlık
Savaşın ardından Kara Fatma, İstanbul'a döndü. Emekli maaşını Kızılay'a bağışladı. İki oğlunu ve eşini savaşta kaybetmişti. Yeğeni küçük Fatma'ya ve onun çocuklarına sahip çıktı.
Hayatının son yıllarında Darülaceze'de yaşadı. 1954'te TBMM tarafından kendisine aylık bağlandı. 2 Temmuz 1955'te 67 yaşında hayata veda etti. Mezarı, İstanbul Kasımpaşa'daki Kulaksız Mezarlığı'ndadır.
Mirası: Unutulmuş kahramanları hatırlamak
Kara Fatma'nın hikâyesi, sadece bir askerî başarı öyküsü değil; aynı zamanda kadınların tarih sahnesindeki yerini hatırlatan bir direniş manifestosudur. O, silah tutan elleriyle değil; cesaretiyle, inancıyla ve kararlılığıyla bir milletin kaderini değiştirmiştir.
Bugün onun adı sokaklara, okullara, kitaplara verilse de; asıl mirası, Türk kadınının gücünü ve vatan sevgisini temsil etmesidir.
Kökeni ve ilk yılları
Fatma Seher, 1888 yılında Erzurum'da dünyaya geldi. Doğduğu topraklar, Osmanlı'nın doğu sınırlarında yer alan, savaşın ve göçün izlerini taşıyan bir bölgeydi.
Genç yaşta subay Ahmet Bey ile evlendi. Eşiyle birlikte Balkan Savaşları'na katıldı; bu, onun askerî hayata ilk adımıydı. I. Dünya Savaşı sırasında eşini Sarıkamış'ta kaybettiğinde, acısını vatan sevgisine dönüştürdü.

Kadınların savaşta yeri: Kara Fatma'nın mücadelesi
Fatma Seher, savaşın sadece erkek işi olmadığını kanıtladı. Edirne'de ailesinden ve çevresinden kadınları örgütleyerek cepheye çıktı. Bu, dönemin toplumsal normlarına karşı cesur bir duruştu.
1919'da Mustafa Kemal Paşa ile Sivas'ta bizzat görüşerek, aktif olarak mücadeleye katılmak istediğini bildirdi. Bu görüşme sırasında Mustafa Kemal ona "Kara Fatma" lakabını verdi — gözü karalığı, cesareti ve azmiyle bu ismi fazlasıyla hak ediyordu.

Kuvâ-yi Milliye ve cephelerde Kara Fatma
Kurtuluş Savaşı sırasında Kara Fatma, Batı Cephesi'nde milis müfreze komutanı olarak görev aldı. İstanbul'da kurduğu küçük çeteyle İzmit'e geçti, burada birliğini genişletti.
Zamanla emrinde 700 erkek ve 43 kadından oluşan bir birlik doğdu. Bu birlikle Rum ve Ermeni çetelerine karşı savaştı, İzmit'in kurtuluşunda aktif rol oynadı.
Daha sonra İznik cephesine geçti. 300 kişilik müfrezesiyle:
- I. ve II. İnönü Muharebeleri
- Sakarya Meydan Muharebesi
- Dumlupınar Meydan Muharebesi
gibi kritik savaşlarda yer aldı. Sakarya Savaşı sonrası Teğmen rütbesiyle onurlandırıldı.

Cesaretin ödülü: İstiklâl Madalyası
Kara Fatma, savaş boyunca sadece düşmanla değil, yoksullukla, önyargılarla ve zorluklarla da mücadele etti. Büyük Taarruz'un ilk günlerinde esir düştü ama kaçmayı başardı.
Bursa'nın Yunan işgalinden kurtuluşunda önemli rol oynadı. Onbaşı rütbesiyle başladığı askerlik hayatını Üsteğmen olarak tamamladı. Kendisine İstiklâl Madalyası verildi — bu, onun vatan için verdiği mücadelenin sembolüydü.
Savaş sonrası hayatı: Sessiz kahramanlık
Savaşın ardından Kara Fatma, İstanbul'a döndü. Emekli maaşını Kızılay'a bağışladı. İki oğlunu ve eşini savaşta kaybetmişti. Yeğeni küçük Fatma'ya ve onun çocuklarına sahip çıktı.
Hayatının son yıllarında Darülaceze'de yaşadı. 1954'te TBMM tarafından kendisine aylık bağlandı. 2 Temmuz 1955'te 67 yaşında hayata veda etti. Mezarı, İstanbul Kasımpaşa'daki Kulaksız Mezarlığı'ndadır.
Mirası: Unutulmuş kahramanları hatırlamak
Kara Fatma'nın hikâyesi, sadece bir askerî başarı öyküsü değil; aynı zamanda kadınların tarih sahnesindeki yerini hatırlatan bir direniş manifestosudur. O, silah tutan elleriyle değil; cesaretiyle, inancıyla ve kararlılığıyla bir milletin kaderini değiştirmiştir.
Bugün onun adı sokaklara, okullara, kitaplara verilse de; asıl mirası, Türk kadınının gücünü ve vatan sevgisini temsil etmesidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.