Bu sene 14–20 Nisan tarihleri arasında kutlanan Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinde yapılan konuşmalar, verilen mesajlar, birlik beraberlik ve kardeşlik hukuku ile alakalı olarak geçti.
Özellikle de Başbakanımızın yaptığı konuşma içi doldurulduğu ve gereğinin yerine getirildiği takdirde çok önemsenmesi gereken bir konuşmadır.
Yaptığı konuşmada; Bu sene kutlu doğum haftasının kardeşlik hukuku olarak seçilmesinin önemine dikkat çektiler. Bölgemizdeki İslam ülkelerinde cereyan eden kardeş kavgalarından ve dökülen kardeşkanlarından dem vurdular. Yaşanan olayların kardeşlik hukukunun hiçe sayıldığından kaynaklandığını dile getirdiler. Peygamberimizin ve Onun Ehl-i Beytinin ayak bastığı ve kabirlerinin bulunduğu topraklarda şimdi kan ve gözyaşı olduğunun altını çizdiler. Kardeşler arasındaki husumetlerin neticesinde bu olayların meydana geldiğini, çözümün de ancak kardeşlik hukukunun tekrar tesis edilmesiyle gerçekleşebileceğini dile getirdiler…
Sayın Başbakanımızın yaptığı konuşmaya itiraz etmek asla mümkün değildir. Gerçekten de görünen tablo bu vaziyette… Çözüm de gerçekten kardeşlik hukukunun tesisindedir…
Buraya kadar evet ama insanın şu soruları sormak gibi bir şey aklına gelince manzara değişiyor tabi ki: Bu topraklarda kardeş kavgasını kimler çıkarttı? Kardeşi kardeşe kim düşman etti? Bazı kesimler kimler tarafından kışkırtıldı? Kim kimin emellerine, kirli oyunlarına taşeronluk etti? Özellikle Suriye ile olan akrabalık, komşuluk, dindaşlık, arkadaşlık ilişkilerimiz ne oldu da bizi onlara savaş bile açabilecek konuma getirdi? Suriye’nin askeri ile sivili, devleti ile milleti biri birinin kanını akıtırken, arabulmak yerine neden kendi topraklarımızda rejimlerini yıkmak faaliyetlerinde olanlara yardım toplantıları düzenliyoruz ve muhaliflere her türlü yardımda bulunabiliyoruz?
Bu soruları çoğaltmak kolay ama soruları çoğaltmanın dostluk ve kardeşlik hukukuna bir fayda sağlaması mümkün değildir. Fayda, Sayın Başbakanımızın konuştuklarını kendisinin muhasebe etmesinde ve gerçeği görmesindedir.
Sayın Başbakanımız, İslam’ın öngördüğü kardeşlik hukuku ile davrandığı, kardeşi kardeşe düşüren elin ABD ve haçlı batının olduğunu, sözde Arap Baharı yalanlarının asıl maksadının İslam ülkelerini BOP kapsamında bölmek ve parçalamak olduğunu gördüğü ve gereğini yerine getirdiği an; gerçekten hem ülkemize, hem bölgemize barış ve huzurun geleceği mutlaktır. Bu güç ve donanım Türkiye Cumhuriyeti Devletinde ve Sayın Erdoğan da vardır. Yeter ki doğru adımlar atılabilsin.
Özellikle de Başbakanımızın yaptığı konuşma içi doldurulduğu ve gereğinin yerine getirildiği takdirde çok önemsenmesi gereken bir konuşmadır.
Yaptığı konuşmada; Bu sene kutlu doğum haftasının kardeşlik hukuku olarak seçilmesinin önemine dikkat çektiler. Bölgemizdeki İslam ülkelerinde cereyan eden kardeş kavgalarından ve dökülen kardeşkanlarından dem vurdular. Yaşanan olayların kardeşlik hukukunun hiçe sayıldığından kaynaklandığını dile getirdiler. Peygamberimizin ve Onun Ehl-i Beytinin ayak bastığı ve kabirlerinin bulunduğu topraklarda şimdi kan ve gözyaşı olduğunun altını çizdiler. Kardeşler arasındaki husumetlerin neticesinde bu olayların meydana geldiğini, çözümün de ancak kardeşlik hukukunun tekrar tesis edilmesiyle gerçekleşebileceğini dile getirdiler…
Sayın Başbakanımızın yaptığı konuşmaya itiraz etmek asla mümkün değildir. Gerçekten de görünen tablo bu vaziyette… Çözüm de gerçekten kardeşlik hukukunun tesisindedir…
Buraya kadar evet ama insanın şu soruları sormak gibi bir şey aklına gelince manzara değişiyor tabi ki: Bu topraklarda kardeş kavgasını kimler çıkarttı? Kardeşi kardeşe kim düşman etti? Bazı kesimler kimler tarafından kışkırtıldı? Kim kimin emellerine, kirli oyunlarına taşeronluk etti? Özellikle Suriye ile olan akrabalık, komşuluk, dindaşlık, arkadaşlık ilişkilerimiz ne oldu da bizi onlara savaş bile açabilecek konuma getirdi? Suriye’nin askeri ile sivili, devleti ile milleti biri birinin kanını akıtırken, arabulmak yerine neden kendi topraklarımızda rejimlerini yıkmak faaliyetlerinde olanlara yardım toplantıları düzenliyoruz ve muhaliflere her türlü yardımda bulunabiliyoruz?
Bu soruları çoğaltmak kolay ama soruları çoğaltmanın dostluk ve kardeşlik hukukuna bir fayda sağlaması mümkün değildir. Fayda, Sayın Başbakanımızın konuştuklarını kendisinin muhasebe etmesinde ve gerçeği görmesindedir.
Sayın Başbakanımız, İslam’ın öngördüğü kardeşlik hukuku ile davrandığı, kardeşi kardeşe düşüren elin ABD ve haçlı batının olduğunu, sözde Arap Baharı yalanlarının asıl maksadının İslam ülkelerini BOP kapsamında bölmek ve parçalamak olduğunu gördüğü ve gereğini yerine getirdiği an; gerçekten hem ülkemize, hem bölgemize barış ve huzurun geleceği mutlaktır. Bu güç ve donanım Türkiye Cumhuriyeti Devletinde ve Sayın Erdoğan da vardır. Yeter ki doğru adımlar atılabilsin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Pardon süreci / 02.11.2025
- Atatürk, istismarcıların oyununu bozmuştur / 01.11.2025
- BTP Cumhuriyet Şöleni düzenledi / 31.10.2025
- Atatürk, Cumhuriyeti anlatıyor / 30.10.2025
- 102. yaşın kutlu olsun Cumhuriyet / 29.10.2025
- Gençler geleceğimizdir / 28.10.2025
- Geleceği savunmak kutsal bir görevdir / 27.10.2025
- ‘Geleceği Savunmak’ için Sivas’tayız -6- / 26.10.2025
- ‘Geleceği Savunmak’ için Sivas’tayız -5- / 25.10.2025
- ‘Geleceği Savunmak’ için Sivas’tayız -4- / 24.10.2025
- Atatürk, istismarcıların oyununu bozmuştur / 01.11.2025
- BTP Cumhuriyet Şöleni düzenledi / 31.10.2025
- Atatürk, Cumhuriyeti anlatıyor / 30.10.2025
- 102. yaşın kutlu olsun Cumhuriyet / 29.10.2025
- Gençler geleceğimizdir / 28.10.2025
- Geleceği savunmak kutsal bir görevdir / 27.10.2025
- ‘Geleceği Savunmak’ için Sivas’tayız -6- / 26.10.2025
- ‘Geleceği Savunmak’ için Sivas’tayız -5- / 25.10.2025
- ‘Geleceği Savunmak’ için Sivas’tayız -4- / 24.10.2025















































































