Bir durakta otobüs bekliyoruz. Durak kalabalık. Ama beklenen otobüs bir türlü gelmiyor. Ortak payda da buluşuyoruz; böyle hizmet mantığı olmaz. Bu nasıl iş. Neden kimse görevini yapmıyor? Yaşlısı, kadını, çocuğu vs. var. Yazık değil mi? Ve otobüs geliyor. Az önce yaşlıdan, kadından, haktan bahseden insan, şimdi bir an önce araca binmek için önündekini adeta eziyor. Bu mantık hayatın her alanında kendini gösteriyor. Hastaneye gidiyorsun, tanıdık arıyorsun. Resmi daireye gidiyorsun, tanıdık arıyorsun. Hatta şimdilerde ilginçtir girilen sınavlarda bile tanıdık arar bir hale gelmiş toplum. (KPSS, YGS) Peki ama niçin?"Fert, kendi dünyasında düşündüklerini toplum denen meydanda uygulamaya koyar. O halde her toplum, kendini oluşturan insan veya insanlar demektir. Yani toplum, insanların iç dünyasının açığa çıktığı yerdir.Bugün hiç kimsenin toplumdan şikayet ederek, kendini müdafaa ve mesuliyetten kurtulması mümkün değildir. Hepimiz bu toplumda var olan kötülüklerden mesulüz. Bizler, bireyler olarak varlığımızda mevcut olan yanlışları, hataları düzeltmeye mecburuz. Birbirimize zarar veren duygu ve düşünceleri ıslah etmeliyiz ki toplumda yanlışlar olmasın. Zararlılık içten imkan bulmasın. O takdirde huzur ve barış ortamı meydana gelir. Ülkemiz huzur içinde olur ve kalkınır." (Prof. Dr. Haydar Baş İman ve İnsan s:226)Yani sorunun temeli bizim içimizde saklı. Aynı şikayetlerimizi siyaset sahnesinde de sergiliyoruz. Seçim dönemlerinde bizi hatırlıyorlar. Millet aç, kendileri lüks içinde yaşıyorlar. Bizim oğullarımız ayakkabı bulamazken, onların oğulları "gemicik" sahibi oluyor vs. bunlarda bizim söylemlerimiz, şikayetlerimiz. Bu noktada Allah Resulünün (sav) şu tespiti beni her zaman düşündürmüştür; "Nasıl yaşarsanız öyle idare olunursunuz" Yani sorun bizde.Ne yapılmalı? Bir kere fert bazında huzuru arıyorsak istikamet sahibi olmaya mecburuz. Devlet bazında da şu tespit ve çareye iyi kulak verip uygulamaya geçmeliyiz."Bütün doktrinler, sistemler şüphesiz insan içindir. İnsanı gündemine almayan bir doktrin olamaz. Teoride durum bu olmakla birlikte doktrinler, sistemlere dönüşüp, uygulamaya aksedince "insan için yola çıkanlar" birdenbire kendilerini insanın dışına, eşyanın maddi soğukluğunun hakim olduğu, insansız bir ortamda buluyor.Esasen bu sonuç kaçınılmazdır. Çünkü kendini, insana adadığını sanan beşeri doktrinler, insanı "hareket halinde bir eşya" olmaktan başka bir şekilde idrak edemiyorlar. Böyle olunca, eşyaya hakim olmak vasfındaki insan, bütün insani değerlerinden feragat ettirilerek "eşyanın mahkumu" haline dönüşüyor." (Prof. Dr. Haydar Baş İman ve İnsan sh: 221)Ne yapılmalı? Nasıl bir anlayış hayata geçmeli?"Bugün dünyada hür olabilmek, şahsiyetli ve de nüfus sahibi olarak kalabilmek için, iktisadi bağımsızlığı kazanmak ve güçlü olmak şarttır. Değişen dünya şartlarında, hürriyet için ilk şart iktisadi bağımsızlık olmuştur. Aksi halde hür kalmak mümkün değildir. O halde toplum, devlet esas alınarak insana değil; insan esas alınarak bunlara gidilmelidir. İnsan imar edilmeli, insan mutlu kılınmalı ki, dünya, özlenen kıvam ve düzene, dirlik ve esenliğe ulaşabilesin. İmam-ı Rabbani hazretlerinin; İslamiyet, insanların saadeti için çalışanları, kendini kurtarmaya çalışanlardan üstün tutmaktadır" buyurması boşuna değildir." (İman ve insan sh: 222)"İçinde yaşadığımız dünyanın maddi ve manevi birçok meselesi vardır. Bunlar siyasi, ticari, sanayi, hukuki, ahlaki vs. meselelerdir. Bizim kanaatimize göre dünyanın bu meselelerinin yanında asıl mesele, belki de bu meselelerin başlangıcı olan insanın, kendi meselesidir. Zira her insan yaşadığı toplumu, kendi iç dünyasında yani manevi dünyasında barındırır, taşır. Toplumda var olan siyasi, içtimai, hukuki, ahlaki vs. meseleler ve yine toplumun bünyesinde mevcut olan iyilikler, kötülükler, yardımlaşma, insanların birbirini koruması veya sayması, kıskanma, çekiştirme, anarşi, kavga, huzur ve barış? Bütün bunlar, insan denen varlığın kendine ait halleridir. Bütün bunlar insanlardan kaynaklanır. O halde toplum, insanların iç dünyasının görüntüsüdür denebilir. Başka bir ifade ile toplum, insan denen varlığın aynasıdır." (İman ve İnsan sh:225)
Akın Aydın / diğer yazıları
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024