logo
23 HAZİRAN 2025

Kendisiyle savaşmak için Basra'ya gidenler hakkında

İmam Ali (a.s): "Ey Allah'ım! Kureyş'ten ve onlara yardım edenlerden intikamımı almanı istiyorum. Çünkü akrabalık bağımı kestiler, (hak) bardağımı devirdiler. Başkalarından daha layık olduğum bir hak hususunda hepsi benimle çekişti

23.06.2025 13:45:00
Haber Merkezi
Kendisiyle savaşmak için Basra'ya gidenler hakkında
Kendisiyle savaşmak için Basra'ya gidenler hakkında
İmam Ali (a.s): "Ey Allah'ım! Kureyş'ten ve onlara yardım edenlerden intikamımı almanı istiyorum. Çünkü akrabalık bağımı kestiler, (hak) bardağımı devirdiler. Başkalarından daha layık olduğum bir hak hususunda hepsi benimle çekişti.

"Hakkı alabiliyorsan al; ama haktan mahrum kılınırsan ister keder içinde sabret, istersen üzgün olarak öl." dediler. Baktım da, Ehl-i Beyt'imden başka yardım edip destekleyen, hakkımı savunan ve yardım eden kimsenin olmadığını gördüm.

Onları ölüme sürüklemekten kaçındım. Böylece gözüme çer-çöp dolduğundan gözlerimi yumdum, boğazına kemik saplanan kimse gibi yavaş yavaş yutkundum. Bu işin zehirden acı olan, bıçaklarla doğranmaktan daha elem verici olan kederli öfkesine sabrettim.

Kendisiyle savaşmak için Basra'ya gidenler hakkında şöyle demiştir.

"Elimde olan beytülmalin hazinedarlarına, görevlilerine ve tümü bana itaat ve biat etmiş olan şehir halkına saldırdılar. Birliklerini bozup topluluklarını aleyhimde bozgunculuğa şevkettiler.

Taraftarlarıma saldırıp bir kısmını hileyle öldürdüler. Bir kısmı da onlara kılıçlarıyla karşı çıktı, doğrular olarak Allah'a kavuşuncaya değin direnişte bulundular."

Cemel günü öldürülmüş olan Talha ve Abdurrabman b. Attab b. Useyd'in yanından geçerken verdiği hutbedir.

"Kuşkusuz ki, Ebu Muhammed (Talha) bu yerde garip kalmıştır! Dikkat buyurun, vallahi Kureyş'in yıldızların altında öldürülmüş olmasını hoş görmüyordum!

Abdimenaf oğullarından intikamımı aldım. Ama Cumahoğulları'nın ileri gelenleri elimden kaçıp kurtuldular. Onlar, ehil olmadıkları bir işe (hilafete) boyunlarını uzattılar. Fakat ona ulaşmadan boyunları kırıldı."

Bu hutbede Allah yolunda yürüyenler nitelendirilmektedir.

"O, (seyr-u sülük ehli ilim ve fikirle donarak) aklını diriltmiş, şehvetlerini öldürmüş, böylece cismi incelmiş, katı kalbi yumuşamış, kendisi için ışığı kuvvetli bir meşale yakmış ve bununla önünü aydınlatarak doğru yolunu devam etmiştir.

Her çaldığı kapı onu esenlik ve karar kılacağı yere ulaştırmış, bedeninin sükûnuyla iki ayağı emniyet ve rahat içinde sabit kalmıştır. Böylece kalbini (aklını) kullanmış ve rabbini razı etmiştir..."

Bu hutbe "Çoklukla övünmek sizi o derece oyaladı ki, kabirleri dahi ziyaret ederek oradakileri de sayacak gibi oldunuz"(Tekasür: 1-2) ayetlerini okuduktan sonra irad ettiği hutbedir.

"Vay! Ne kadar uzak bir hedef, ne kadar gafil ziyaretçiler, ne kadar da büyük ve rüsva edici bir iş! Gidenlerin ibret noktası olan yerlerini bırakıp, kendilerinden çok uzaklardaki çürümüş ölülerle övünüyorlar. Atalarının me­zarlarıyla mı, yoksa ölülerini de kendilerine katarak çokluklarıyla mı övünüyorlar?!

Onlar adeta ruhsuz cesetlerin dönmesini ve durmuş cisimlerin harekete geç­mesini istiyorlar. Oysaki onlarla öğüneceklerine onlardan ibret almaları daha güzel olmaz mıydı? Onların durumunu gö­rünce tevazu göstermeleri, onlarla büyüklenmekten daha akıllıca bir iş olurdu!

Ama onlar atalarına iyi görmeyen gözlerle bakmaktalar ve onlar hakkında cehalet uçurumuna yuvarlandılar. Eğer, şu yıkılmış diyarlar ve şu boş evler, ataları hakkında konuşturulacak olsaydı; "Atalarınız yerin dibine sapık olarak gittiler, siz de peşlerinden cahilce koşturdunuz.

Onların başlarının üzerinde dolaşıyorsunuz. Cesetlerine ekinler ekiyorsunuz. Onların geride terk edip bıraktıklarını yiyorsunuz. Eskitip bıraktıkları yerlerde oturuyorsunuz. Kuşkusuz ki günler, sizinle onlar arasında ağlamakta ve sizin için çığlıklar koparıp dövünmektedir." derlerdi.

Onlar, sizin de sonunuz olan ölüme sizden önce koştular ve sizden önce kabir alemine ulaştılar. Onların yüksek yüksek makamları, övünecek vesileleri vardı. Kimisi sultandı; kimisi de halktandı, ama hepsi de kabir âleminde bir yola girdiler ve orada yeryüzü onlara musallat oldu.

Kabir toprağı ederini yedi, kanlarını içti; hepsi de kabirlerinin yarıklarında büyüyüp gelişmeyen cansızlar ve bulunamayan kayıplar haline geldiler. Onları ne belaların gelmesi korkutur, ne sıkıntıların basması hüzünlendirir.

Sarsıntılara aldırmıyorlar, gök gürültülerini duymuyorlar. Beklenilmeyen kayıplar, hazır bulunmayan şahitlerdirler. Hepsi bir arada idiler, ama darmadağın oldular, toplu idiler, ama parçalara bölündüler.

Onlardan bir haber gelmemesine ve diyarlarının sessizliğe bürünmesine ne asırların uzunluğu, ne de yerlerinin uzaklığı sebep oldu. Fakat onlara bir kadeh içirildi de o kadeh, konuşmalarını sessizliğe, işitmelerini sağırlığa ve eylemlerini hareketsiz­liğe dönüştürdü. İlk bakışta nitelendirmek istersek adeta yere düşmüş ve derin bir uykuya dalmış gibidirler.

Sanki ünsiyetleri olmayan komşular, birbirini ziyaret etmeyen dostlar, aralarındaki tanışıklık bağları yok olmuş yakınlar, kardeşlik bağları kopmuş kimseler gibidirler. Bir arada olmalarına rağmen hepsi yapayalnız ve yakın oldukları halde birbirinden uzaktırlar.

Ne geceye bir gündüz ve ne de gündüze bir gece tanırlar. Kabre girdikleri o gece veya gündüz, onlara ebedidir. O diyarın tehlikelerini, korktuklarından daha zor gördüler. Tahmin ettikleri delillerden daha büyüklerine şahit oldular.

Cennet de cehennem de kendilerine korku ve ümitle (havf ve reca) işledikleri ameller karşılığında ebedi karargah olarak sunulmuştur. Eğer orada gözle gördüklerini anlatmak isteselerdi, izah etmeye güçleri yetmez, aciz kalırlardı.

İzleri kaybolsa da, haberleri gelmese de, şüphesiz ibret alan gözler onları görmekte ve akıl kulakları seslerini duy­maktadır. Konuşma aracı olmaksızın (lisan-ı hal ile) şöyle derler: "Güzel yüzlerimiz çirkinleşti, nazik bedenlerimiz dağıldı, yırtık elbiseler giydik, kabir darlığı bize zor geldi, birbirimizden korkuyu miras aldık, üzerimize sessiz yerleşme merkezleri olan kabirler yıkıldı da bütün bunlar yüzünden cesetlerimizin güzelliği silindi.

Şekillerimizin belirgin özellikleri tanınmaz oldu. Korku diyarlarında kalmamız uzadı; ne sıkıntıdan bir çıkış, ne darlıktan bir genişlik bulabildik! Keşke, aklınla onları betimleyebilsen veya senin için onların üzerine örtülmüş örtüler kaldırılabilseydi de hallerinin nice olduğunu bir görebilseydin!

Kulaklarını kurtlar yemiş de duymaz olmuşlar, sürme yerine gözlerine toprak dolmuş da kör olmuşlar, işleyen diller ağızlardan kopup ayrılmış, uyanık kalpler göğüslerinde darmadağın olmuş, bütün azalarda (ölümün etkisiyle) bozulmalar olmuş, azalarını çirkin bir hale sokmuş ve yok olmayı kolaylaştırmıştır.

Hepsi teslim olmuşlardır. Ne onu savunacak bir elleri ne ağlayıp sızlayacak bir kalpleri vardır! Kalplerinin hüzünlendiğini ve gözlerinin çerçöp dolu olduğunu görürsün. Bütün bu işlerde onlar için değişmeyen bir özellik, aşılmayan bir zorluk vardır.

Yer nice değerli ve güzel renkli bedenleri yutmuştur. O, dünyada birçok çeşitli nimetlere sahipti, büyük makamları vardı. Kendisine bir musibet indiği zaman eğlenceyle oyalanır, oyun ve eğlencelerden taviz vermez, kendine teselli arardı. Umursamaz bir hayatın gölgesinde gülerken, dünya da ona gülüyordu.

Zaman o dikenini batırdığı, günler kuvvetini yok ettiği ve ölüm ona yakından baktığı zaman, kendisini bilmediği bir hüzün sardı, önceden haberdar olmadığı gizli dertlere duçar oldu, sağlığından emin olduğu bir anda hastalık belirtileri ortaya çıktı.

O bu haliyle, sıcağı soğukla ve soğuğu sıcakla tedavi eden doktorlara sığınmış; ama soğukla başarılmaya çalışılan sıcak arttıkça artmış, sıcakla tedavi edilmek istenen soğuk da artış kaydetmiştir.

Bu tedavi hastalığını iyileştirmedi, hatta hastalıkları daha da arttırdı. Uzmanlar bile onun derdine derman bulmaktan aciz kalmışlar, hastalığını soranlara hiç bir cevap verememişler, gizledikleri içler acısı haberi onun gıyabında tartışmışlardır.

Böylece birisi "O işte böyledir!" diyor; diğeri, tekrar sıhhatine kavuşması için ümit veriyor; bir diğeri ölümüne baş sağlığı dileyip ailesine, ondan önce ölüp gidenlerin ai­lelerini hatırlatıyordu.

Aynı şekilde o, dünyadan ayrılmak ve sevdiklerini terk etmek üzereyken bir anda boğazı tıkandı, şuuru kapandı, dili kurudu, bildiği birçok cevabı hatırladı da dilinde onları söyleyecek takati bulamadı.

Hürmet ettiği nice büyükten ve sevgi beslediği nice küçükten kalbine elem veren çağrılar işittiği halde onları işitmezlikten gelir. Kuşkusuz ki ölümün izah edilemeyen ve dünya ehlinin akıllarına hayallerine bile getirmeleri im­kansız olan daha nice zorlukları ve sıkıntıları vardır." Nehc'ul Belaga 217-221 Hutbe
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Altın fiyatları doludizgin koşuyor
Kilosu 4.4 milyona yaklaştı
Bilirkişi ekibi kaza yaptı
Batman'da feci kaza: 5 ölü
Avukatlar Çağlayan'dan seslendi
'Anayasaya saygıya çağırıyoruz'
Şehit sayısı 56 bini geçti
Gazze'de İsrail soykırım yapıyor
'Hiçbir gerekçesi olmayan, sebepsiz saldırganlık'
Putin Kremlin'de Erakçi ile görüştü
'Hiç kimse dokunulmaz değildir'
Bahçeli'den Fatih Altaylı'ya tepki
İsrail güdümlü Trump yönetiminden ilginç çıkış
'Geçmişteki aptal başkanlar...'
'Spekülasyonlara itibar etmeyin'
Şimşek'ten Hürmüz Boğazı açıklaması
Dolar 40 TL'ye göz kırpıyor
Yeni haftaya nasıl başladı?
Rusya temsilcisi ABD'nin saldırısını değerlendirdi
"Sorumsuz, tehlikeli ve kışkırtıcı"
İsrail'in destekçileri görüştü
Hem saldırıyor, hem 'müzakere' diyor
İran'ın BM Daimi Temsilcisi İravani
"ABD tarihinde kara bir leke"
"Her şey Filistinli çocukların bombalanmasıyla başladı"
Kolombiya Cumhurbaşkanı Petro
'Tehlikeli bir dönüm noktası'
BM: Müzakereye geri dönülmeli
Suriye'de kiliseye bombalı saldırı: 20 ölü
Şara hükümeti: 'Saldırıyı DEAŞ yaptı'
Altın fiyatları doludizgin koşuyor
Kilosu 4.4 milyona yaklaştı
Bilirkişi ekibi kaza yaptı
Batman'da feci kaza: 5 ölü
Avukatlar Çağlayan'dan seslendi
'Anayasaya saygıya çağırıyoruz'
Şehit sayısı 56 bini geçti
Gazze'de İsrail soykırım yapıyor
'Hiçbir gerekçesi olmayan, sebepsiz saldırganlık'
Putin Kremlin'de Erakçi ile görüştü
'Hiç kimse dokunulmaz değildir'
Bahçeli'den Fatih Altaylı'ya tepki
İsrail güdümlü Trump yönetiminden ilginç çıkış
'Geçmişteki aptal başkanlar...'
'Spekülasyonlara itibar etmeyin'
Şimşek'ten Hürmüz Boğazı açıklaması
Dolar 40 TL'ye göz kırpıyor
Yeni haftaya nasıl başladı?
Rusya temsilcisi ABD'nin saldırısını değerlendirdi
"Sorumsuz, tehlikeli ve kışkırtıcı"
İsrail'in destekçileri görüştü
Hem saldırıyor, hem 'müzakere' diyor
İran'ın BM Daimi Temsilcisi İravani
"ABD tarihinde kara bir leke"
"Her şey Filistinli çocukların bombalanmasıyla başladı"
Kolombiya Cumhurbaşkanı Petro
'Tehlikeli bir dönüm noktası'
BM: Müzakereye geri dönülmeli
Suriye'de kiliseye bombalı saldırı: 20 ölü
Şara hükümeti: 'Saldırıyı DEAŞ yaptı'
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.