Bu yazıya, "Bu sabah mutlu bir güne uyandım. İçim sevinçle doluydu?" benzeri cümlelerle başlamayı çok isterdim. Ama ne yazık ki mümkün değil. Hala o gecenin şokundayım. İstanbul Esenyurt'ta oturan bir arkadaşımı ziyaretten dönerken kırmızı ışıkta durmuştum. Bir anda etrafımızı karşı sokaktan çıkan 30-40 kadar delikanlı sardı. Yaşlarının çok da büyük olmadığı her hallerinden belliydi. Belliydi diyorum çünkü bazısının kafasında kar maskeleri vardı, bazılarıysa bez parçaları sarmışlardı yüzlerine. Ellerinde taşlar, sopalar. Bir anda fırladılar karşı sokaktan ve bağırarak koşmaya başladılar. Bir an, bize mi saldıracaklar acaba diye bile düşündüm. Ama sanırım başka bir hedefe doğru koşuyorlardı ki pas geçtiler. İstanbul'un göbeğinde böyle bir manzarayla karşı karşıya kalmak bizi hayrete düşürmüştü. Ucuz atlattık diyerek eve döndük.Sabah evden çıktığımda önünden geçtiğim lisenin hemen yanındaki ağaçlık alanda sonradan okulun müdür yardımcısı olduğunu öğrendiğim bir beyle iki genç arasında geçen konuşmaya şahit oluyorum. Gençler baygın desem değiller. Akıllarının başlarında olduğunu söylemek de mümkün değil çünkü kendilerine yöneltilen sorulara saçma sapan biraz da küfürlü sözler içeren cevaplar veriyorlar. Yüz ifadeleri, bakışları bir tuhaf. Müdür yardımcısı oradan kalkmaları yönünde ikna edemeyince ailelerini arayacağını söyleyerek yanlarından ayrılıyor. Merakıma yenik düşüp çocukların nesi olduğunu soruyorum. Ve sorduğuma pişman oluyorum. "Bonzai içmişler! N'olacak?" O anda basından takip ettiğim haberler aklıma geliyor. O çocukların beyinlerinin aldığı hasar, 10 yıl içinde büyük ihtimalle ölümle karşı karşıya gelecekleri?Eve geri dönüyorum. Kafamı dağıtmak için televizyonu açıp kanallara bakıyorum. Çoğunda sabah haberleri var. Suriye'den atılan havan toplarının artık Türkiye topraklarına isabet etmeye başladığını, askerimizin sınırda konuşlandığını, teyakkuzda olduğunu görüyorum. Cumhurbaşkanı konuşma yapıyor bir yerlerde. Yine şaşırıyorum. "Birkaç gün önce tam tersini söylemiyor muydu?" diye? Bir başka kanalda TEOG sınavında istediği okula yerleşemeyenlerin isyanını görüyorum. İnatla iyi bir haber bulmak için başka kanala geçiyorum. Orada da Sağlık Bakanlığı'nın değişen uygulaması sonucu ilaç sorunu yaşayanların, fizik tedavi olamayan engelli vatandaşların isyanıyla karşılaşıyorum. Yine başka kanal... İşten atılıp cinnet geçiren ve karısını öldüren adamın haberiyle birlikte haber izlememe kararı alıyorum. Başka bir kanalda 3-5 yıl önce yayınlanan bir dizinin 100. tekrarını hemen atlıyorum. Son kez başka bir kanalı açtığımda bir bayanla bir erkek spikerin hararetli bir şekilde tartıştıklarını görüyorum. Çok önemli bir konu olduğunu sanıyorum. Aklımdan "HSYK seçimlerini mi konuşuyorlar" diye geçiyor. Ama bir de bakıyorum ki, iki ünlünün magazin gazetecilerine yakalanmamak için lokantadan nasıl kaçtıklarını tartışıyorlarmış. Ne kadar da önemli değil mi? O anda "Keşke yeni uyanmış olsam ve hepsi bir rüya olsa!" diyorum ama ne çare?
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020