logo
21 HAZİRAN 2025

Başkalarının acısına bakmak

05.03.2020 00:00:00

Bundan birkaç yıl önce uykusunda vefat eden rahmetlik babaannemi ben bulmuştum yatağında. O zamana kadar arkadaşlarımın annesi olsun veya tanıdık başkaları olsun cenaze görmüşlüğüm, yıkanırken bulunmuşluğum vardı. Hatta arkadaşlarım çok soğukkanlı olduğumu söylerlerdi. Fakat iş kendisini çok sevdiğin bir yakınına gelince öyle olmuyormuş. Rahmetlik babaannemi görünce resmen donup kaldım, hareket bile edemedim. Evdekiler bağrışmaya, ağlamaya başladılar, ben hiçbir tepki veremedim, bakakaldım. Hiç kolay değilmiş.

Söyleyin lütfen! Kaçımız evladını şehit vermiş bir annenin acısını gerçekten anlıyoruz? Ben de anneyim. Gazetede şehit haberi okuyunca ya da TV'deki haberlerde bir şehit cenazesi gösterilirken gözlerim yaşarıyor, içim acıyor; arka arkaya şehit haberleri gelince gerçekten çok üzülüyorum, endişeleniyorum, tadım tuzum kalmıyor ama itiraf edeyim ki yine de hayatıma aynen devam ediyorum. Çarşıya çıktığımda bir şeylere bakıp beğenip satın alabiliyorum, canım bir şeyler çekiyor, yiyorum, hatta radyoyu açtığımda sevdiğim bir müzik çalıyorsa yine de neşelenebiliyorum.

Ta ki tekrar bir haber duyana kadar. O zaman tekrar üzülüyorum ama biraz sonra yine hayatıma devam ediyorum. Hepimiz aynını yapmıyor muyuz? 'Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar' diye boşuna dememiş atalarımız. Ya da 'Ateş düştüğü yeri yakar' diye. O yüzden herkes elini vicdanına koysun, öyle konuşsun. Oturduğumuz yerden konuşmak, başkasının acılarına uzaktan bakıp yorum yapmak çok kolay. Hele de evlat nedir bilmeyenlerin 'Yakalım, yıkalım, gidelim, orayı da alalım, burayı da alalım' nidaları öyle anlamsız ki. Bırakın artık şu savaş çığırtkanlığını!

Vatan elbette ki evlattan da kutsaldır. Bir saldırı, bir işgal olduğunda bütün evlatlarımız da feda olsun. Oldu da zaten. Çanakkale'de, Dumlupınar'da, Sakarya'da ne evlatlar verdik biz bu vatan uğruna. Allah şefaatlerine nail eylesin bizleri de. O zaman analar da ağlamaz zaten evladının ardından. Bu vatan bebeğinin battaniyesini üzerinden alıp top mermisine örterek evladını feda eden analar sayesinde kurtulmuştur zaten. Ama hani analar ağlamayacaktı? Öyle çıkmadık mı yola?

Açılım sürecinde Akiller kapı kapı dolaşıp bunu anlatmamış mıydı? Neredeler şimdi? Referandum öncesi yeni sistemin anaların ağlaması dursun diye geleceği söylenmemiş miydi hepimize? Hala analar ağlıyor. Evladını kaybediyor ağlıyor, evladı babasız kalıyor ağlıyor, evladı dağda teröristlerin elinde diye ağlıyor, ağlıyor da ağlıyor. Terörle mücadelede artık son noktayı koymamız lazım. Bu net. Bunca yıldır yaşadıklarımız, kaybettiklerimiz yeter. Ama nasıl?   

Yıllar önce, yıl 2002. Seçim öncesiydi. Prof. Haydar Baş bir konuşmasında 'Ben terörü bitiririm. Teröristin eline düşmüş gence iş veririm, aş veririm, kucaklarım, onu dağdan indiririm' demişti. Güneydoğu'yu ekonomik olarak kalkındıracağından, oradaki insanımızı mutlu edeceğinden bahsetmişti. Hatta 'Benim bir kolumu kesseniz Kürt kanı, bir kolumu kesseniz Türk kanı akar' demişti. Her birimize vatandaşlık maaşı, kadınlarımıza ayrıca ev hanımı maaşı, çocuklarımıza çocuk maaşı vereceğini söylemişti. Sınavsız üniversite sistemi getirerek İstanbul'daki, İzmir'deki gençle Hakkari'deki genç arasındaki imkan farkını ortadan kaldıracağını söylemişti. Vatandaş da devlet de ekonomik olarak güçlü olacak demişti.

İlk gez gerçekten umutlanmıştım. Ama toplumda karşılık bulmadı, oya dönüşmedi bu çözümler. BOP konusunda en büyük uyarıları yapan yine kendisiydi. En son ayağın Türkiye olacağını, Suriye'nin toprak bütünlüğünün bu yüzden çok önemli olduğunu, bizim toprak bütünlüğümüzün buna bağlı olduğunu defalarca söyledi. Sonraki süreçte Suriye ile sorunlar artmaya başladığında diplomatik olarak çözülmesi gerektiğini, komşu devletlerin birebir temasla çözemeyeceği sorun olmaması gerektiğini, hem kültür, hem tarih, hem din birliğimiz olduğunu ifade etmişti. Esad'ın Hüseyni bir duruş sergilediğini, vatanına sahip çıktığını söylemişti. Yine dinlemedik.

Gelinen noktada analar ağlamaya devam ediyor. Şu an artık Rusya devrede. Askerimiz İdlib'te, Serakib'de sıcak savaşta. Bizim ordumuza güvenimiz tam. Her türlü cephede muzaffer olacaklarından en ufak bir şüphemiz yok. Ama savaşların sonucu savaş bitip de masaya oturulduğunda belli olur. Unutmayalım ki Osmanlı Çanakkale'de büyük bir zafer kazandı ama sonrasında Sevr'i imzalamak zorunda kaldı. 

Peki, biz Suriye'de ne kazandık? Ne kaybettik? Maddeten, mânen? Suriye ne kazandı, ne kaybetti? Unutmayalım, savaşın kazananı olmaz. O yüzden askerlerin kanı üzerine siyaset inşa edilmemeli. Peki, bu süreçten en kârlı kim çıktı? PKK, PYD. İstedikleri gibi yayıldılar, yerleştiler. Öyleyse burada bir problem var. Ordumuz bir çekince olarak dursun, tehdit olarak düşmanlarımıza korku salmaya devam etsin. Ama lütfen çözümü diplomatik yollarda arayalım. N'olursunuz, artık analar gerçekten ağlamasın!

Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
 
Asude Havuzlu / diğer yazıları
Üniversite yolunda ilk sınav
Yaklaşık 2,5 milyon öğrenci katılıyor
"İsrail hepimiz için kirli iş yapıyor" demişti
Almanya Başbakanı hakkında suç duyurusu
Bazı ülkelerde büyükelçilerimiz değişti
Atama kararları Resmi Gazete'de
İsrail İran'ın Kum kentinde sivil bir binayı vurdu
16 yaşında bir çocuk öldü
İran'ın nokta atışları devam ediyor
Tel Aviv, Hayfa ve Beerşeba'daki askeri üsler vuruldu
Putin: 'Üçüncü dünya savaşının çıkma potansiyeli çok büyük'
'Hemen hemen her gün İranlı dostlarımızla temaslarımız var'
139 sanığın davasında ara karar açıklandı
Sanıkların adli kontrol tedbirleri kaldırıldı
İran'da yüzbinler sokaklara döküldü
'İran Gazze olmayacak, liderimizin arkasındayız'
ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Shea söylediğine inanamadı!
'İsrail hükümeti bölgede kaos, terör ve acı yaymıştır'
Çok konuşulacak Talat Paşa çıkışı
'Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yapılmış saldırıdır'
Netanyahu'ya Hitler benzetmesi
Erdoğan'dan İsrail'e tepki
4 bin 36 hakim ve savcının görev yeri değişti
HSK kararnamesi açıklandı
Pezeşkiyan'dan sert çıkış!
'Yanıtımız daha sert olacak'
UNICEF'ten Gazze uyarısı
Çocuklar susuzluktan ölecek
Tarihin en büyük veri ihlali!
16 milyar kişi tehdit altında
Üniversite yolunda ilk sınav
Yaklaşık 2,5 milyon öğrenci katılıyor
"İsrail hepimiz için kirli iş yapıyor" demişti
Almanya Başbakanı hakkında suç duyurusu
Bazı ülkelerde büyükelçilerimiz değişti
Atama kararları Resmi Gazete'de
İsrail İran'ın Kum kentinde sivil bir binayı vurdu
16 yaşında bir çocuk öldü
İran'ın nokta atışları devam ediyor
Tel Aviv, Hayfa ve Beerşeba'daki askeri üsler vuruldu
Putin: 'Üçüncü dünya savaşının çıkma potansiyeli çok büyük'
'Hemen hemen her gün İranlı dostlarımızla temaslarımız var'
139 sanığın davasında ara karar açıklandı
Sanıkların adli kontrol tedbirleri kaldırıldı
İran'da yüzbinler sokaklara döküldü
'İran Gazze olmayacak, liderimizin arkasındayız'
ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Shea söylediğine inanamadı!
'İsrail hükümeti bölgede kaos, terör ve acı yaymıştır'
Çok konuşulacak Talat Paşa çıkışı
'Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yapılmış saldırıdır'
Netanyahu'ya Hitler benzetmesi
Erdoğan'dan İsrail'e tepki
4 bin 36 hakim ve savcının görev yeri değişti
HSK kararnamesi açıklandı
Pezeşkiyan'dan sert çıkış!
'Yanıtımız daha sert olacak'
UNICEF'ten Gazze uyarısı
Çocuklar susuzluktan ölecek
Tarihin en büyük veri ihlali!
16 milyar kişi tehdit altında
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.