19 Şubat'ta başlayan görüşmelerde henüz esasa geçilemedi, özellikle Türk tarafının hassas olduğu bu konu, müzakerelerin bundan sonraki gidişatını da etkiliyor.
Genel ilke ve kurallardan sapma anlamına gelen derogasyonlar konusunda yeterli güvence alınmadan yapılacak bir anlaşmanın ömrünün kısa olacağı belirtiliyor.
Türk tarafı Kıbrıs'ta varılacak bir anlaşmanın AB temel hukukunun bir parçası olmasını isteyerek, derogasyonları güvence altına almaya ve Rumların ileride Avrupa mahkemelerine kişisel başvurular yoluyla bu derogasyonları ortadan kaldırmalarına engel olmaya çalışıyor.
Derogasyonlar çerçevesinde, kuzeye geçecek Rumlara konulan tavan, Rumlara iade edilecek emlakın belli yüzdelerle sınırlanması, Türk oluşturucu devletine yerleşecek Rumların federal seçimlere güneyden girmeleri gibi maddeler bulunuyor.
Rum kesimi ise Annan planının Avrupa müktesebatına uygun olması gerektiğini savunarak, kuzeye geçecek Rumların sayısının sınırlanmaması, bunların mal ve mülklerinin tümüne sahip olabilmeleri gibi Türklerin aleyhine uygulamaları garanti altına almaya çalışıyor.
"Birleşmiş Kıbrıs''ın kurucu anlaşmasının üye ülkelerin parlamentolarından geçmesi, AB temel hukukunun parçası olması açısından hayati önem taşıyor. Ancak Rum kesiminin AB ile imzaladığı katılım anlaşması, üye ülkelerin parlamentolarında onay sürecine girmiş bulunuyor.
AB'nin Kıbrıs'ta varılacak bir anlaşmayı Annan planının 9. ekine ve Birliğin kurucu anlaşmasına aykırı olarak, üye ülkelerin parlamentolarından geçirme konusunda zaman darlığı nedeniyle isteksiz davrandığı gözlenirken, bu sorunun AB Konseyi'nin onayı ile giderilmeye çalışılması Türk tarafını tatmin etmiyor.
Müzakerelerin başladığı sırada Ada'da her iki tarafla da temas kuran A Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Günter Verheugen'in Türk tarafına bu sorunu "AB Konseyi'nin yazılı güvencesi ile aşabiliriz'' mesajını verdiği, Türk tarafının ise buna karşılık "Bu gereklilik, Annan planında bulunuyor. Planın işlerlik kazanabilmesi için üye ülkelerin parlamentolarından geçmesi gerekiyor'' dediği belirtiliyor.
Annan Planı'nın
9. eki ne diyor?
Annan planının 9. ekinde Kıbrıs'ta varılacak anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi şu 6 önemli madde bulunuyor:
"-İki tarafta yapılacak referandumlarda kabul edilmesi.
-Ortak anayasada belirtilen Birleşmiş Kıbrıs bayrağı dışındaki bütün bayrakların indirileceği bir tören düzenlenmesi.
-Garantör ülkeler olan Türkiye, Yunanistan ve İngiltere ile varılacak anlaşmalar.
-Birleşmiş Kıbrıs'ın bayrağının BM binasına çekilmesi gibi BM nezdindeki değişiklik ve uygulamalar.
-Avrupa Konseyi nezdindeki değişiklik ve uygulamalar.
-Kurucu anlaşmanın AB tarafından olduğu gibi kabulü.'' Ancak AB, Annan planının 9. ekindeki kendi sorumluluk alanını kapsayan son maddeyi, üye ülkelerin parlamentolarına sunmakta isteksiz davranarak, bu sorunu AB Konseyi yoluyla halletmeye çalışıyor.
Diplomatik kaynaklar, AB'nin Alman vatandaşlarının Birliğe yeni üye olan Malta'dan ikinci bir emlak satın almalarına ilişkin derogasyonu bile üye ülkelerin parlamentolarına sunduğuna işaret ederek, Türklerin haklarını gözeten derogasyonlar için aynı uygulamanın yapılmak istenmediğini belirtiyorlar.
Aynı kaynaklar, anlaşmaya varılması durumunda, yeni kurulacak ortak devletin adının Annan planına göre "Birleşmiş Kıbrıs Cumhuriyeti'' olacağını söyleyerek, bu konuda bir başka hukuki noktaya daha dikkat çekiyorlar.
Rum kesiminin AB ile katılım anlaşmasını Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında imzaladığını hatırlatan kaynaklar, devletin isim değişikliğinin de üye ülkelerin parlamentolarının onayını gerektiren yeni bir unsur olduğunu vurguluyor.
Genel ilke ve kurallardan sapma anlamına gelen derogasyonlar konusunda yeterli güvence alınmadan yapılacak bir anlaşmanın ömrünün kısa olacağı belirtiliyor.
Türk tarafı Kıbrıs'ta varılacak bir anlaşmanın AB temel hukukunun bir parçası olmasını isteyerek, derogasyonları güvence altına almaya ve Rumların ileride Avrupa mahkemelerine kişisel başvurular yoluyla bu derogasyonları ortadan kaldırmalarına engel olmaya çalışıyor.
Derogasyonlar çerçevesinde, kuzeye geçecek Rumlara konulan tavan, Rumlara iade edilecek emlakın belli yüzdelerle sınırlanması, Türk oluşturucu devletine yerleşecek Rumların federal seçimlere güneyden girmeleri gibi maddeler bulunuyor.
Rum kesimi ise Annan planının Avrupa müktesebatına uygun olması gerektiğini savunarak, kuzeye geçecek Rumların sayısının sınırlanmaması, bunların mal ve mülklerinin tümüne sahip olabilmeleri gibi Türklerin aleyhine uygulamaları garanti altına almaya çalışıyor.
"Birleşmiş Kıbrıs''ın kurucu anlaşmasının üye ülkelerin parlamentolarından geçmesi, AB temel hukukunun parçası olması açısından hayati önem taşıyor. Ancak Rum kesiminin AB ile imzaladığı katılım anlaşması, üye ülkelerin parlamentolarında onay sürecine girmiş bulunuyor.
AB'nin Kıbrıs'ta varılacak bir anlaşmayı Annan planının 9. ekine ve Birliğin kurucu anlaşmasına aykırı olarak, üye ülkelerin parlamentolarından geçirme konusunda zaman darlığı nedeniyle isteksiz davrandığı gözlenirken, bu sorunun AB Konseyi'nin onayı ile giderilmeye çalışılması Türk tarafını tatmin etmiyor.
Müzakerelerin başladığı sırada Ada'da her iki tarafla da temas kuran A Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Günter Verheugen'in Türk tarafına bu sorunu "AB Konseyi'nin yazılı güvencesi ile aşabiliriz'' mesajını verdiği, Türk tarafının ise buna karşılık "Bu gereklilik, Annan planında bulunuyor. Planın işlerlik kazanabilmesi için üye ülkelerin parlamentolarından geçmesi gerekiyor'' dediği belirtiliyor.
Annan Planı'nın
9. eki ne diyor?
Annan planının 9. ekinde Kıbrıs'ta varılacak anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi şu 6 önemli madde bulunuyor:
"-İki tarafta yapılacak referandumlarda kabul edilmesi.
-Ortak anayasada belirtilen Birleşmiş Kıbrıs bayrağı dışındaki bütün bayrakların indirileceği bir tören düzenlenmesi.
-Garantör ülkeler olan Türkiye, Yunanistan ve İngiltere ile varılacak anlaşmalar.
-Birleşmiş Kıbrıs'ın bayrağının BM binasına çekilmesi gibi BM nezdindeki değişiklik ve uygulamalar.
-Avrupa Konseyi nezdindeki değişiklik ve uygulamalar.
-Kurucu anlaşmanın AB tarafından olduğu gibi kabulü.'' Ancak AB, Annan planının 9. ekindeki kendi sorumluluk alanını kapsayan son maddeyi, üye ülkelerin parlamentolarına sunmakta isteksiz davranarak, bu sorunu AB Konseyi yoluyla halletmeye çalışıyor.
Diplomatik kaynaklar, AB'nin Alman vatandaşlarının Birliğe yeni üye olan Malta'dan ikinci bir emlak satın almalarına ilişkin derogasyonu bile üye ülkelerin parlamentolarına sunduğuna işaret ederek, Türklerin haklarını gözeten derogasyonlar için aynı uygulamanın yapılmak istenmediğini belirtiyorlar.
Aynı kaynaklar, anlaşmaya varılması durumunda, yeni kurulacak ortak devletin adının Annan planına göre "Birleşmiş Kıbrıs Cumhuriyeti'' olacağını söyleyerek, bu konuda bir başka hukuki noktaya daha dikkat çekiyorlar.
Rum kesiminin AB ile katılım anlaşmasını Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında imzaladığını hatırlatan kaynaklar, devletin isim değişikliğinin de üye ülkelerin parlamentolarının onayını gerektiren yeni bir unsur olduğunu vurguluyor.