Kimi örnek almalıyız?

Bugünlerde bir Türk evladı olmak çok zor bir hal aldı. İdeolojilerini, dinin kendisiymiş gibi zerkeden zehirli din bezirganlarının başımıza tünediği bir ortamda, milliyetçi unsurların da içi boş ideolojileri ile ne Türklüğe ne de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne katkı sağlayabildiğini görüyoruz. "Bir Türk evladı nasıl olmalıdır?" diye sorduğumuzda son çağın bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş Bey bu sorunun cevabını yıllar önce bizlere veriyor: 

"Dosdoğru bir Türk evladı olmak istiyorsanız, vatanına, milletine, devletine, özellikle bağımsızlık ruhuna sahip olmayı hayatında gaye edinen Mustafa Kemal Atatürk'ün yolundan gidin." 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk bizler için çok önemli ve güvenli limandır. O bir rehberdir. Bugünkü ortama baktığımızda siyasetten ziraata, bilimden sanata her şey normalden çok uzaklaşmış durumda. Sağımıza bakıyoruz ormanlarımız yanıyor. Solumuza bakıyoruz sınırlarımız delik deşik olmuş. Arkamıza bakıyoruz kadın ve çocuk cinayetleri, tacizler, tecavüzler. Önümüze baktığımızda ise her hangi bir gelecek hayali kuramayan gençler eğitimleri çökmüş, başarısız eğitim sisteminden bir şekilde çıkabilse dahi iş ve aş imkanına sahip olmayan, geleceğini Türkiye'de değil yurt dışında gören bir gençliğimiz var. Bütün bunlara baktığımızda bir şeylerin yanlış gittiğini görmemek her halde en hafif ifade ile ahmaklık olacaktır. 

Peki, bir şeyleri düzeltmek ve yoluna koymak için ne yapmalıyız? Yahut kimi örnek almalıyız? Bu soruyu sormaktaki maksadımız şu ki; bizler Türk gençleri olarak bir şey yaparken hep bir örnek olsun istiyoruz. Ne yapmamız gerektiği çok açık olmasına rağmen yine de uygulamalı olarak görmek istiyoruz ki tam tatmin olalım. Bu manada, her zaman olduğu gibi müşahhas örneklerle aramızdaki bağın çok sıkı olması gerekiyor. Bu bağlamda Mustafa Kemal'in fikri altyapısını nasıl oluşturduğu ile alakalı birkaç kelam etmek istiyorum.

Mustafa Kemal Atatürk yapmış olduğu devrimler ve ortaya koyduğu modern Türkiye Cumhuriyeti sebebiyle birçok yazar ve düşünür tarafından Fransız İhtilali'nden, Rousseau, Voltaire, Comte, Montesquieu gibi aydınlardan etkilendiği düşünülür. Fakat Atatürk'ün bağımsızlık fikri, Atatürk'ün fikri altyapısı bu aydınlardan çok daha farklıdır.

Mustafa Kemal, 1896-1898 seneleri arasındaki dönemde Manastır'dadır. O dönemin şartlarında Sırbistan ve Bulgaristan Slavları kendilerine çekmek için Kilise üzerinden ciddi mücadele veriyordu. Amerikan misyoner okulları vardı. Fener Rum Patrikhanesi Ortodoksların Bulgar ve Sırp kiliselerine kaymasını engellemeye çalışıyordu. Osmanlı İmparatorluğu'nda Hıristiyan inancı ön plana çıkartılıyor ve çözülmeler başlamıştı. Mustafa Kemal bir askeri lise öğrencisi olarak dönem arkadaşları ile çözülme sürecini değerlendiriyor ve bu çözülmenin çöküşe gidebileceği öngörüsü ile şu sözleri söylüyordu: 

"Altı yüz yıl kadar önce Anadolu'da doğan Osmanlı İmparatorluğu, 350 yılda Viyana kapılarına kadar ilerledi. İmparatorluğu güçlendiren manevî faktörler zayıfladığı için yavaş yavaş Viyana, Budapeşte, Belgrad elden çıktı. Artık bir avuç Rumeli toprağına sığındık."

Yine 14 Eylül 1931'de yaptığı bir konuşmada Mehmet Emin Yurdakul ile ilgili şunları söylemiştir: "...Şair Mehmet Emin Yurdakul'un ilk kez Manastır Askerî İdadîsinde öğrenciyken okuduğum 'Ben bir Türk'üm, dinim, cinsim uludur.' dizeleriyle başlayan manzumesinde bana ulusal benliğimin gururunu tattıran ilk anlatımı bulmuştum..." demiştir.

Bununla birlikte harp okulunda hürriyet fikri ile gece yatakhane buluşmaları, arkadaşları ile kurduğu meclisler, hocaları ile mücadeleleri, gazete çıkartma düşüncesi ve uygulaması gibi çalışmalarla bu fikriyatını beslemiş ve daima mücadele halinde olmuştur.

Atatürk bağımsızlık fikrini de, Cumhuriyet fikrini de çok erken vakitlerden beri "milli bir sır gibi vicdanımda sakladım" şeklinde ifade ediyor. 

Bugün biz Türk gençlerinin vazifesi Atatürk gibi olmaktır. O'nun daima mücadele içinde oluşunu hayatımızda tatbik etmeli, yanlışı sadece eleştirmemeli aynı zamanda karşısına geçip dimdik durabilmeli ve sürekli olarak aksiyon içerisinde olmalıyız. Haklarımız bellidir. Elimizde olan imkanlar da bellidir. Daima hukuk çerçevesinde asla hak olduğunu bildiğimiz davadan vazgeçmeden, Atatürk gibi olmaya gayret edip, Atatürk ile bir ve beraber olmak zorundayız. Geleceğimizin umutla dolması için, bir geleceğimizin var olması için O'nun yolunda, O'nun izinden giden insanlarla da beraber olmalıyız.

Bugünkü yazımı yazarken kaynak olarak bolca kullandığım Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in "Hoş Geldin Atatürk" eserini bir kere değil birden çok okumanızı ve O ruhu kavramanızı tavsiye ediyorum. Çünkü Atatürk'ün ruhunu kavrayabilen Türk gençlerinin yapamayacağı hiç bir şey yoktur. Bizlere O ruhu veren Prof. Dr. Haydar Baş Bey'dir. Bugün O'nu ve bugün kutlu davasını devam ettiren Hüseyin Baş'ı anlama ve destekleme günüdür. Saygı, sevgi ve muhabbetle…