Cumhuriyet dönemi dış politikasının temellerini anlayabilmek için Osmanlı İmparatorluğunun dış politikasını iyi anlamak gerekir.
Osmanlı İmparatorluğunun dış politika esasları gösterişli yükselişler ve gurur kırıcı düşüşler arasında gidip gelen ibret verici bir gidişat seyretmektedir. Öyle ki Kanuni Sultan Süleyman'ın, Fransa Kralı Fransuva'ya yazdığı mektup, İmparatorluğun azametli günlerini göstermekteyse de İmparatorluğun son dönemlerindeki gelişmeler; dış politikanın bir devletin gururunu nasıl incitebileceğini göstermektedir.
Osmanlı İmparatorluğu, yabancı ülkelere ve özellikle Avrupa ülkelerine, birtakım sebeplerden ötürü arasına mesafeler koymuştur. Dünyanın gidişatı hakkında doğru düzgün bilgi edinilemediği gibi Osmanlı İmparatorluğunun durumu da dış dünyaya hiçbir zaman doğru şekilde aktarılamamaktaydı. Bu durum içerisinde, Avrupalı devletlerin bilimsel ve iktisadi öne çıkışları, İmparatorluğun savaş alanlarında yenilgisine sebep olmuş ve Osmanlı İmparatorluğu dış politika esaslarını kökten değiştirmek zorunda kalmıştır. Bu değişimin sınırları İmparatorluğun içerisindeki sorunlarla çizilmiştir. İmparatorluğun içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar, nitelikli diplomatlardan yoksunluk ve devletin dünyadaki gelişmeleri izleyememesinin sonucu olarak faydalı bir dış politika izlenememiş ve İmparatorluk büyük yıkımlara sebep olan Rus Savaşları, Yunan İsyanı, Balkan Savaşları ve dahi Cihan Harbine; zayıf dış politikanın sürüklemesiyle maruz kalmıştır.
Osmanlı İmparatorluğunun dış politikadaki vaziyeti şüphesiz Cumhuriyetin kurucu kadrolarında derin izler ve öğretiler bırakmıştır. Kapitülasyonlar, gayrimüslimlerin hakları, iç isyanlar gibi meselelerde Avrupalı devletlerin, Osmanlı'ya nasıl zarar verdiklerini görmüş ve yaşamışlardır.
Atatürk, Samsun'a çıktığı günden beri medeni bir devlet kurmak için tam bağımsızlığın gerektiğini vurgulamıştır. Bu sebepledir ki Cumhuriyet Dönemi dış politikasının ilk esası tam bağımsızlık anlayışıyla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti'nin iç işlerine kimseyi karıştırmamak ve başka devletlerin de iç işlerine karışmamaktır. Osmanlı İmparatorluğu'nun iç işlerinin uluslararası kongrelerde görüşüldüğü, Osmanlı İmparatorluğu'nun iç işleri diye bir kavram kalmamasının temelinde yatan olgu, İmparatorluğun güçsüz ekonomik durumu ve buna bağlı olarak verilen kapitülasyonlardır.
Osmanlı böylesine ekonomik olarak yardıma muhtaçken nasıl olur da iç işlerinde bağımsız bir devlet olabilirdi? Atatürk, bu durumu görmüş ve dış politikadaki ikinci esasını "Türkiye Cumhuriyeti'ni hiçbir suretle dış yardıma muhtaç duruma düşürmemek" olarak uygulamıştır. Buna uygun olarak bütçe sıkı disiplin altına alınmış, yabancı borç yerine milli servetle yatırımlar yapılmış, milli servetin yetmediği durumlarda yabancı borçtan uzak durularak çeşitli takas anlaşmalarıyla yatırımlar yapılmış ve en önemlisi yüksek miktarlarda dış borçlanma yapılmamıştır.
Bir devletin dış politikasında, milli çıkarların emrettiği yolda yürümesi gerektiği ve bunun için de maceralardan uzak durularak gerçekçi bir anlayışla dış politika izlenmesi gerektiği Türkiye Cumhuriyeti'nin dış politikasındaki ilkelerden bir diğeridir. Atatürk, özellikle Batı Trakya, Musul ve Kerkük meselelerinde macera ile gerçek arasındaki sınırı iyi çizmiş ve Türkiye Cumhuriyeti'ni milli çıkarlarının aleyhine olacak bir duruma düşürmemiştir. Atatürk; sağlam bir dış politikanın, ekonomik ve askeri bir güce dayanması gerektiğini ve ancak bu gücün varlığı halinde bir devletin kendi menfaatlerine olan dış politika ilkelerini uygulayabileceğini bilmektedir. Cumhuriyetin ilk yıllarında, ekonomik zorluklar altında ordu hiçbir şekilde maceraya atılmamıştır. Ancak, Hatay meselesinde Atatürk, devletin toparlandığını ve dış politikada güçlü adımlar atabileceği gerçeğini görerek, meseleyi lehimize sonuçlandırmıştır.
Günümüzde de Türkiye Cumhuriyeti bu dış politika esaslarına dikkat etmelidir. Büyük miktarda bütçe açıklarının, yabancı borçlanmanın sonuçları tarih boyunca hep tam bağımsızlığın kaybıyla birlikte devletin iç işlerinde hakimiyetini yabancı devletlere kaybetmesi olmuştur. Dış politikanın, ekonomik güce dayanmaması halinde gerçekçi olamayacağı da aşikardır. Bu durumda Türkiye Cumhuriyeti'nin, sağlam bir ekonomik temele ihtiyacı vardır.
Bu temel bugün, Türk siyasi hayatında ekonomik tezi olan tek parti Bağımsız Türkiye Partisi'dir. Prof. Dr. Haydar Baş'ın bu tezi, Türkiye'nin gerçekçi bir dış politika uygulamasının tek koşuludur.
- Kadir gecesi / 30.04.2022
- Haydar Hoca büyük nimet / 19.04.2022
- Ramazan ayı / 13.04.2022
- Tarım / 28.03.2022
- Yarının Türkiye’si, Türkiye’nin yarınları / 27.03.2022
- At bi format / 26.03.2022
- Türkiye’nin sağlam bir ekonomik temele ihtiyacı var / 28.02.2022
- Barış ne büyük nimet / 27.02.2022
- Milli Devlet nedir? / 26.02.2022