logo
18 NİSAN 2024

Yarının Türkiye’si, Türkiye’nin yarınları

27.03.2022 00:00:00

Uluslararası hukukta, "devam eden devlet" teorisi vardır, bu teoriye göre Türkiye Cumhuriyeti hukuken 1923'ten beri var olan bir devlet değil, 1000 yıla yakın bir süredir bu topraklarda Türkiye (İtalyanların koyduğu ismiyle: Turchia) olarak hukuken tanınan bir devlettir. Yani bu topraklarda 1000 yıldır bir Türk devletinin ve milletinin varlığı hukuken de tanınmaktadır.
Tabi Türk milletinin tarihi Atatürk'ün ifadesiyle "zaferleri ve mazisi insanlık tarihiyle başlayan" bir millet olmakla çok daha eskilere dayanır. Dolayısıyla Türklerin binlerce yıldır kesintisiz bir tarihi vardır diyebiliriz.
Bir milletin tarihle yaşıt olabilmesi ve hatta Anadolu gibi zorlu bir coğrafyada 1000 yıllık bir devlet kurabilmesi kolay bir iş değildir. Türk milleti ise bunu başarabilmiş yegâne millettir.
Fransızların ya da Almanların, hatta belki İngilizlerin tarihleri de eskilere dayanıyor ve bulundukları coğrafyalarda yüzlerce yıldır var oldukları biliniyor. Ancak tarihin vesikaları biraz daha kurcalandığında bu milletleri barbar zamanlarında bu topraklara kovalayanların da Türkler olduğu açık bir şekilde görülmektedir.
Avrupa'nın içlerinden Japonya'nın adalarına değin, hatta Atatürk'ün savunduğuna göre Amerika'daki yerlilere varıncaya kadar Türk milleti, her kıtada hüküm sürmüş bir millet olarak bu uzun ve başarılı geçmişini sadece tek bir şeye borçludur. Bunun cevabını Oktay Sinanoğlu, "Bir millet her nesilde yeniden doğar" argümanından yola çıkarak "Onun örfü, kültürü ve ananesiyle gencini kazanmasıdır" diye yanıtlamaktadır.
Gencini kazanabilmiş milletler ölümsüz olmayı başarırlar. Bu noktada Prof. Dr. Haydar Baş, "Genç kalmak, ancak ölümsüz bir inanca sahip olmakla mümkündür" demektedir. Ölümsüz bir inançla kuşanan nesiller bu inanç etrafında ölümsüz bir milletin de varisleri olacaklardır.
Ancak bu uzun geçmiş, her zaman da sorunsuz yaşanmamıştır. Mesela, Orta Asya'da göçebe bir hayat sürerken Türkler her daim bir Çin tehdidi altında yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Kuraklık sebebiyle bulundukları coğrafya yaşanmaz olunca önlerinde iki seçenek kalmıştı; ya Çin yönetimi altında asimile olacak ya da göç edip Türklüklerini muhafaza edeceklerdi, ki bugünkü biz Anadolu Türklerinin ataları da o gün Türklük uğrunda göç edenlerdir. Yani asimile olanlarımız da tarihte çoktur. Kendisi aslen Moğol olsa da bir Türk devletinin kurucusu olan Cengiz Han, "Türkler hiçbir savaşı kaybetmezlerdi, kendi ırkından kadınlarla evlenselerdi" diyerek Türk olmanın ve Türk kalabilmenin önemine vurgu yapmıştır.
O gün göç etmeyi tercih edenler, Ortadoğu'da ve Maveraünnehir bölgelerinde İslam ile tanışıp Türklüğü İslam sancağı altında savunmaya devam etmişlerdir. İslam, Türklerin Türklüklerini pekiştirmiş ve İslam'ı yaymak adına yola çıkan Türkler, o günden itibaren Viyana kapılarına kadar durdurulamamıştır. Ancak Viyana, yayılmanın sınırı olmakla beraber Türklük şevkinin de sınırı olmuştur.
Fatih'ten başlayarak Türkler, sahibi oldukları devletten uzaklaştırılmış, Yavuz ile birlikte tasfiyeleri hızlanmıştır. Kanuni zamanında ise artık Viyana, Türk azminin son damlalarının aktığı bir yer olmuştur. Artık bu noktadan itibaren yeni Türk nesillerinin kazanılması olayı da terk edilmiş ve devlet devşirmelerin tahakkümüne girmiş, Türk milleti ise başıboş bırakılmıştır.
Devletin çöküşüne kadar Türk milletine yönelik taarruzlar, eziyetler, katliamlar da durmaksızın devam etmiş, ancak Balkan Savaşında Osmanlıların elinde Türk'ten başka millet kalmayınca Osmanlı yeniden Türk'ün kapısına gelmiştir.
1. Dünya Savaşı'nda alınan hezimetten sonra ise Türk milleti, Atatürk'ün ifadesiyle, "Türk milletinin saltanatına el koymuş mütecavizlerin hadlerini bildirerek hakimiyet ve saltanatını, isyan ederek kendi eline bilfiil almıştır."
Arkasından Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin ilanıyla birlikte yepyeni bir dönemin kapısı böylece aralanmıştır.
Atatürk kurduğu Cumhuriyetin Türk milletinin karakterine en uygun olan yönetim biçimi olduğuna inanıyordu ve biliyordu ki bunun devamı, dolayısıyla Türk milletinin ebediyeti, ancak gençlerin bunu sürdürmesiyle mümkün olacaktı. O yüzden "Ey yükselen yeni nesil! Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yüceltecek olan sizlersiniz!" diyerek gelecek nesilleri istiklalin ve cumhuriyetin bekçisi kılmıştır.
Bugün, 100 yaşına dayanmış Cumhuriyetin, gelinen bu noktada büründüğü hâl ise içler acısıdır. İktidara sahip bulunanların bu ülkeye verdikleri zarar, sadece ekonomik olarak düşünülmemeli. En başta, bu milletin "gençleri kazanma davası" bir kez daha terk edilmiş, onların ellerinden inanacakları yarınlar alınmıştır.
Eğitim tarumar edilmiş, içi boş kalıpların ezberletilmesi usulü ile nesillerin geleceği adeta kumara bırakılmıştır. Gençlerin hayal kuracakları yarınlar ellerinden alınmakla da kalınmamış, onların hayal kurmalarına dahi izin verilmeyecek şekilde ülkenin ve milletin her kaynağı talan edilmiştir. İktidar sahipleri ise bu felakete kendi selametleri uğruna bizzat sebep olmuşlardır.
100 yıllık bir hayalin ardından gelinen nokta, yine bu hayalin mimarı olan Atatürk'ün işaret ettiği "memleketin dahilindeki iktidar sahipleri" eliyle onların "gaflet ve dalaleti"nin eseri olarak istiklalin korunmasını mecbur kılan noktadır.
Ancak bu noktada Türk gençliğinin umutsuz olmasına da gerek yok. "Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben umudumu asla kaybetmedim" diyen Atatürk'ün çizdiği yolda, gösterdiği hedefe yürüyerek bunların üstesinden gelebilir ve kendi geleceğimizi kendimiz inşa edebiliriz.
Bu yolda gidebilmek, bu yolda olanlarla beraber olmakla mümkündür. Bu konuda ise 20 Mart günü gerçekleştirilen BTP 8. Olağan Büyük Kongresi'nde konuşmasına "Birinci vazifem, Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir" sözleriyle başlayan BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, kiminle bu günlerin aşılacağını son derece net bir şekilde gösterdi.
Yarının Türkiye'si bugünün gençlerinindir ve Türkiye'nin yarınlarını inşa edecek olanlar da bugünün gençleri olmak mecburiyetindedir. Eski nesillerin mağduriyetiyle iktidar olanların ya da bu iktidar sahiplerinin güç kaybetmesinden kendi şahsına iktidar arayanların bu ülkenin yarınları hakkında söz söylemesi acınası bir trajikomedidir. Gençleri gençler bilir, gençlerin sorunlarını da yine en iyi gençler halleder. Dünümüzü ve bugünümüzü kaybettik ama yarınlarımızı hâlâ kazanabiliriz ve yarınları kazanmak için bugünden yola çıkmamız gerekmektedir.
Bugün Türk gençliğinin bu yolda ilerleyebilmesinin anahtar kavramı "umut" olmuşken Hüseyin Baş, elinde tuttuğu Milli Ekonomi Modeli'yle birlikte Türk gençliğinin üzerine bir güneş gibi doğmuş ve umut olmuştur. Hatta sadece gençlere umut olmakla kalmayıp Atatürk'ün "Bütün ümidim gençliktedir" dediği bütün gençler adına da umut, Hüseyin Baş olmuştur.

 
Abdülkadir Mısır / diğer yazıları
ABD'den İsrail'e Refah saldırısı için yeşil ışık
İran'a saldırmama şartı iddiası
Parçalanmışlık, rekabet gücü kaybı, yatırım yetersizliği...
AB Liderler Zirvesi başladı
Otomobil piyasasında canlanma başladı
İşte en kolay satılan otomobiller
TÜİK konut satış rakamlarını açıkladı
Martta konut satışı düştü
Şimşek'in temasları ve ABD'den gelen ziyaretçinin şifreleri
'Erdoğan teslim oldu'
3 kişinin cansız bedenine ulaşıldı
Define ararken mağarayı çökerttiler
' Enflasyonun düşürülmesi öncelikli hedefimiz'
ABD'de Türkiye ekonomisini anlattı
3 ilçede okullar tatil edildi
Tokat depremle sarsıldı
Katil İsrail'de siyasi kriz
'Savaş Kabinesi feshedilsin'
Öyle büyük bir bela ki
Kansere yakalanma oranını katlıyor
Hayır çeşmesi yaparken toprak kaydı
2 kişi hayatını kaybetti
Çinlilerden 5G çıkarması
Teknoloji avcıları İstanbul'da buluşacak
'Almanya bizi kıskanıyor mu' dediniz?
Türkiye enflasyonda Nijerya'yı ikiye katladı
CHP parlamenter sistem hedefinden vaz mı geçti?
Yeni anayasada kritik düğüm
3 kişi gözaltına alındı
İşletme belgesi iptal edildi
ABD'den İsrail'e Refah saldırısı için yeşil ışık
İran'a saldırmama şartı iddiası
Parçalanmışlık, rekabet gücü kaybı, yatırım yetersizliği...
AB Liderler Zirvesi başladı
Otomobil piyasasında canlanma başladı
İşte en kolay satılan otomobiller
TÜİK konut satış rakamlarını açıkladı
Martta konut satışı düştü
Şimşek'in temasları ve ABD'den gelen ziyaretçinin şifreleri
'Erdoğan teslim oldu'
3 kişinin cansız bedenine ulaşıldı
Define ararken mağarayı çökerttiler
' Enflasyonun düşürülmesi öncelikli hedefimiz'
ABD'de Türkiye ekonomisini anlattı
3 ilçede okullar tatil edildi
Tokat depremle sarsıldı
Katil İsrail'de siyasi kriz
'Savaş Kabinesi feshedilsin'
Öyle büyük bir bela ki
Kansere yakalanma oranını katlıyor
Hayır çeşmesi yaparken toprak kaydı
2 kişi hayatını kaybetti
Çinlilerden 5G çıkarması
Teknoloji avcıları İstanbul'da buluşacak
'Almanya bizi kıskanıyor mu' dediniz?
Türkiye enflasyonda Nijerya'yı ikiye katladı
CHP parlamenter sistem hedefinden vaz mı geçti?
Yeni anayasada kritik düğüm
3 kişi gözaltına alındı
İşletme belgesi iptal edildi
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.