Bana Hızır'ı göster!..
Kanûni Sultan Süleyman, Yahya Efendi'yi sık sık ziyaret ederdi.
Yahya Efendi'nin Hızır aleyhi's-selam ile dost olduğunu duyan padişah, Hızır aleyhi's-selam'ı görmek istiyordu.
Bir gün, birlikte Boğaz'da kayıkla gezinti yapmaya çıkmışlar. Yahya Efendi'nin yanında, dergahta iken kendisiyle sohbet etmekte olduğu güzide bir misafiri de bulunuyormuş.
Gezinti sırasında, Yahya Efendi'nin yanındaki misafir, Kanûni'nin dikkatinden kaçmamış. Kim olduğunu da soramamış. Misafirin (Hızır aleyhi's-selam), kendi parmağındaki süslü yüzükle ilgilendiğini gördükçe merâkı büsbütün artmış. Bir ara misafir, padişaha:
"Sultanım! Parmağınızdaki yüzüğünüz çok hoşuma gitti. Yakından incelememe izin verir misiniz?" diye sormış. Padişah da yüzüğü parmağından çıkartıp vermiş. Çok kıymetli bir yüzük olmasına rağmen, Hızır aleyhi's-selam, hiç kıymeti yokmuş gibi elinde evirip, çevirmiş ve sonra da kayığın kenarından suların içine bırakıvermiş. Kanûni hiddetlenmiş, fakat Yahya Efendi'nin hatırını kırmamak için bir şey de dememiş.
Nihayet sahile yanaşmışlar. Tam inmeye hazırlandıkları sırada. Yahya Efendi'nin misafiri olan zat, elini suyun içine sokarak, daha önce denize fırlattığı yüzüğü almış ve bir avuç su ile birlikte padişaha uzatarak:
"Hünkârım, buyurun yüzüğünüzü!" demiş.
Padişah elini uzattığnıda ortalıkta ne misafirden bir eser vardır, ne de bir iz! Bir anda kaybolur. Kanûni, avucunu açınca ışıl ışıl parlayan yüzüğünü görür, bu misafirin kim olduğunu anlar. Yahya Efendi'ye, niçin kendisini daha önce Hızır aleyhi's-selam ile tanıştırmadığı için şikayette bulunmak ister. Yahya Efendi, ellerini yana açarak:
"O, kendisini tanıtmak için çok uğraştı, fakat sen oralı bile olmadın, ben ne yapayım!" der.
Kanûni Sultan Süleyman, Yahya Efendi'yi sık sık ziyaret ederdi.
Yahya Efendi'nin Hızır aleyhi's-selam ile dost olduğunu duyan padişah, Hızır aleyhi's-selam'ı görmek istiyordu.
Bir gün, birlikte Boğaz'da kayıkla gezinti yapmaya çıkmışlar. Yahya Efendi'nin yanında, dergahta iken kendisiyle sohbet etmekte olduğu güzide bir misafiri de bulunuyormuş.
Gezinti sırasında, Yahya Efendi'nin yanındaki misafir, Kanûni'nin dikkatinden kaçmamış. Kim olduğunu da soramamış. Misafirin (Hızır aleyhi's-selam), kendi parmağındaki süslü yüzükle ilgilendiğini gördükçe merâkı büsbütün artmış. Bir ara misafir, padişaha:
"Sultanım! Parmağınızdaki yüzüğünüz çok hoşuma gitti. Yakından incelememe izin verir misiniz?" diye sormış. Padişah da yüzüğü parmağından çıkartıp vermiş. Çok kıymetli bir yüzük olmasına rağmen, Hızır aleyhi's-selam, hiç kıymeti yokmuş gibi elinde evirip, çevirmiş ve sonra da kayığın kenarından suların içine bırakıvermiş. Kanûni hiddetlenmiş, fakat Yahya Efendi'nin hatırını kırmamak için bir şey de dememiş.
Nihayet sahile yanaşmışlar. Tam inmeye hazırlandıkları sırada. Yahya Efendi'nin misafiri olan zat, elini suyun içine sokarak, daha önce denize fırlattığı yüzüğü almış ve bir avuç su ile birlikte padişaha uzatarak:
"Hünkârım, buyurun yüzüğünüzü!" demiş.
Padişah elini uzattığnıda ortalıkta ne misafirden bir eser vardır, ne de bir iz! Bir anda kaybolur. Kanûni, avucunu açınca ışıl ışıl parlayan yüzüğünü görür, bu misafirin kim olduğunu anlar. Yahya Efendi'ye, niçin kendisini daha önce Hızır aleyhi's-selam ile tanıştırmadığı için şikayette bulunmak ister. Yahya Efendi, ellerini yana açarak:
"O, kendisini tanıtmak için çok uğraştı, fakat sen oralı bile olmadın, ben ne yapayım!" der.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.