22 yıl önce ekranların, meydanların gündemi 3Y idi. Yasakları kaldıracaklardı. Yoksulluğu bitireceklerdi. Yolsuzluğu bitireceklerdi. 22 yıl geçti. Ekran ve meydanların gündemi yine aynı.
Haramın, yolsuzluğun, haksızlığın, rüşvetin, torpilin vs. partisi olmaz. Ama değerlerimiz öyle bir yetirdik ki artık haksızlığa, yolsuzluğa hatta zulme bile partizanca bakılıyor, vicdan mahkemeleri ona göre duruş gösteriyor.
İBB Başkanı iken hakkında açılan 10'dan fazla 'yolsuzluk' dosyalarında hakim yüzü görmeyen Sayın Erdoğan yanılmıyorsam 2008 yılında şöyle diyordu:
'Türkiye'nin mutlu ve müreffeh yarınlara emin adımlarla ilerlemesi için, İtalya'da 'Temiz Eller' operasyonu yapıldığı zaman 'Bizde bu ne zaman yapılacak?' diye hayran hayran bakanlar, ülkemizde bu adımlar atıldığı zaman niçin rahatsız oluyorlar?
Soğuk savaş yıllarından kalma yanlış alışkanlıklardan, gayri meşru arayışlardan, hukuk dışı yapılanmalardan Türkiye er ya da geç kurtulmak durumundadır."
Bu vurgulara katılmamak mümkün değil. Ama bu vurguların sahada hiçbir zaman karşılığını göremedik.
17-25 Aralık sürecinde hiç kimse bırak hakimi savcı karşısına bile çıkartılmadı.
'Metal yorgun' denilen altlarından koltukları alınan AKP'li 5 büyükşehir belediye başkanı savcı, hakim yüzü görmedi.
Erdoğan Bayraktar itirafçı oldu. Hiç kimse oralı bile olmadı.
Ankara ve İstanbul belediyeleri hakkında hazırlanan milyarlarca liralık yolsuzluk dosyalarına İçişleri Bakanı el koydu. Savcıya vermedi. Daha nice örnekler var.
Özetle AKP iktidarı, yolsuzluk, rüşvet, kamuyu zarar uğratma iddialarının muhatabı olunca: "hükümeti ve ekonomiyi zor duruma düşürmek için yapılan bir operasyon, mesnetsiz iftiralar, siyasi rekabetin çirkin bir oyunları, komplo, tuzak' gibi cümlelerle aklanma yoluna gitti, gidiyor.
Siyasi rakipleri konu olunca: 'heybedeki büyük turplar henüz ortaya dökülmedi, Belediyeler yolsuzluk çetelerinden temizlenecek, Beyt'ül Mala uzanan elleri kırarız, yetimin hakkını yedirmeyiz' vs.
Birkaç örnek vereyim
2014 yılında Gana'dan Atatürk havalimanına bir uçak indi. Gümrük memurları şüphe üzerine arama yaptı ve yaklaşık 1,5 ton külçe altın buldu. Uçak mühürlendi ve altınlar 15 gün gümrükte tutuldu.
15 gün mühürlü bekletildikten sonra tekrar kontrol edildi. Beyan edilen 1500 kg altın yerine 1283 kg brüt altın vardı. Yani 292 kg altın eksikti.
18 memur hakkında 'görevi kötüye kullanmak' suçundan başlatılan soruşturma takipsizlikle sonuçlandı.
Altınlar, AKP'den ödül alan ve 'iktidarın cari açığını kapatıyorum' diyen Reza Zarrab'a aitti.
İstanbul Valiliği, Zarrab ile ilgili soruşturma izni vermediği için sacı takipsizlik kararı verdi.
Çok taze örnek
8 yıl İletişim Daire Başkanlığı yapan, kendisinin, eşinin çoklu maaşlarıyla, lüks evleriyle gündeme gelen, aldığı 'huzur haklarını' 'tek bir kuruşuna dokunmadım, hayra hasenata harcadım" diyen Fahrettin Altun'un oğlu gündemde.
Küçük Altun, 20 yaşındayken 500 bin TL sermaye ile MBA Tarım şirketini kurmuş. 3 yılda bu şirket sermayesini 210 milyon TL'ye ulaştırmış. Müthiş bir başarı değil mi?
Gerçi biz bu başarıları Burak ve Bilal Erdoğan'dan, Erkam Yıldırım'dan, Muammer Güler'in oğlundan daha nice bakan ve vekillerin çocuklarından çokça gördük. Ama insan yine de şaşırıyor.
Bu ülkede şehit paraları bile kayboldu
15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası başlatılan kampanyada hayatını kaybeden vatandaşlarımız yakınlarına yardım için 20 Ocak 2017 itibarıyla 309 milyon TL toplandığı resmi olarak açıklandı.
Aylar, yıllar geçti ve bu paraların akıbeti soruldu. Bin bir cevaptan sonra faize yatırdık, 2 Ocak 2019 itibarıyla 338.97 milyon TL'ye ulaştı, dediler.
Evet, AKP, şehitler için toplanan paraları vermek yerine faize yatırdığı açıkladı.
Bir başka şehit parası haberi
10 Aralık 2016'da Beşiktaş'taki bombalı terör eyleminde 46 şehit verdik. 46 kişi için başlatılan yardım kampanyada 52 milyon TL toplandı.
Katliamda hayatını kaybeden tıp öğrencisi Berkay Akbaş'ın babası Salim Akbaş, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) iki yıl sonra bağışların durumunu sordu.
Bakanlığın 'Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı'nın cevap vermesinin daha uygun olacağı' cevabını verdi.
Bunlar gibi nice örnekler varken bu örneklerin muhataplarını alkışlayanların, sahip çıkanların bir başka partiyi yolsuzlukla, rüşvetle suçlamasını benim vicdan terazim kabul etmiyor.
Siz, garibanın sırtından kazanan vicdansızlarsınız
AKP'nin eski belediye başkanlarından ve medyadaki hızlı isimlerinden Savcı Sayan geçtiğimiz günlerde uzun bir mesaj yayınladı. Mesajı CHP'ye yönelik değil AKP'ye yönelikti. Bakın ne diyordu:
"Vicdansızsınız! Siz bir kişi değil, koskoca bir güruhsunuz.
Yüzyılda bir Allah'ın bu millete bahşettiği bir lider var, ama siz onun ayağına pranga olmuşsunuz.
Siz, garibanın sırtından kazanan vicdansızlarsınız!
Emeği sömürdünüz, alın terini çaldınız; sonra da soluğu Havai/Dubai'de tatilde, Amerika'da, İngiltere'de yatırımda aldınız.
Bu topraklarda doğup büyüyüp bu topraklara ihanet ettiniz.
Ama artık yeter! Anadolu çocukları susmayacak, izin vermeyecek.
Sizi liderimizin etrafından söküp atacağız. Ballı börek günleriniz bitecek.
Uçaklarınız, yatlarınız, katlarınız, medyanız, sahte diplomalarınız, taptığınız yeşil paralarınız da artık sizleri kurtaramayacaktır…
Çaldıklarınızı yiyemeyeceksiniz, kusacaksınız…"
Haramın, yolsuzluğun, haksızlığın, rüşvetin, torpilin vs. partisi olmaz. Ama değerlerimiz öyle bir yetirdik ki artık haksızlığa, yolsuzluğa hatta zulme bile partizanca bakılıyor, vicdan mahkemeleri ona göre duruş gösteriyor.
İBB Başkanı iken hakkında açılan 10'dan fazla 'yolsuzluk' dosyalarında hakim yüzü görmeyen Sayın Erdoğan yanılmıyorsam 2008 yılında şöyle diyordu:
'Türkiye'nin mutlu ve müreffeh yarınlara emin adımlarla ilerlemesi için, İtalya'da 'Temiz Eller' operasyonu yapıldığı zaman 'Bizde bu ne zaman yapılacak?' diye hayran hayran bakanlar, ülkemizde bu adımlar atıldığı zaman niçin rahatsız oluyorlar?
Soğuk savaş yıllarından kalma yanlış alışkanlıklardan, gayri meşru arayışlardan, hukuk dışı yapılanmalardan Türkiye er ya da geç kurtulmak durumundadır."
Bu vurgulara katılmamak mümkün değil. Ama bu vurguların sahada hiçbir zaman karşılığını göremedik.
17-25 Aralık sürecinde hiç kimse bırak hakimi savcı karşısına bile çıkartılmadı.
'Metal yorgun' denilen altlarından koltukları alınan AKP'li 5 büyükşehir belediye başkanı savcı, hakim yüzü görmedi.
Erdoğan Bayraktar itirafçı oldu. Hiç kimse oralı bile olmadı.
Ankara ve İstanbul belediyeleri hakkında hazırlanan milyarlarca liralık yolsuzluk dosyalarına İçişleri Bakanı el koydu. Savcıya vermedi. Daha nice örnekler var.
Özetle AKP iktidarı, yolsuzluk, rüşvet, kamuyu zarar uğratma iddialarının muhatabı olunca: "hükümeti ve ekonomiyi zor duruma düşürmek için yapılan bir operasyon, mesnetsiz iftiralar, siyasi rekabetin çirkin bir oyunları, komplo, tuzak' gibi cümlelerle aklanma yoluna gitti, gidiyor.
Siyasi rakipleri konu olunca: 'heybedeki büyük turplar henüz ortaya dökülmedi, Belediyeler yolsuzluk çetelerinden temizlenecek, Beyt'ül Mala uzanan elleri kırarız, yetimin hakkını yedirmeyiz' vs.
Birkaç örnek vereyim
2014 yılında Gana'dan Atatürk havalimanına bir uçak indi. Gümrük memurları şüphe üzerine arama yaptı ve yaklaşık 1,5 ton külçe altın buldu. Uçak mühürlendi ve altınlar 15 gün gümrükte tutuldu.
15 gün mühürlü bekletildikten sonra tekrar kontrol edildi. Beyan edilen 1500 kg altın yerine 1283 kg brüt altın vardı. Yani 292 kg altın eksikti.
18 memur hakkında 'görevi kötüye kullanmak' suçundan başlatılan soruşturma takipsizlikle sonuçlandı.
Altınlar, AKP'den ödül alan ve 'iktidarın cari açığını kapatıyorum' diyen Reza Zarrab'a aitti.
İstanbul Valiliği, Zarrab ile ilgili soruşturma izni vermediği için sacı takipsizlik kararı verdi.
Çok taze örnek
8 yıl İletişim Daire Başkanlığı yapan, kendisinin, eşinin çoklu maaşlarıyla, lüks evleriyle gündeme gelen, aldığı 'huzur haklarını' 'tek bir kuruşuna dokunmadım, hayra hasenata harcadım" diyen Fahrettin Altun'un oğlu gündemde.
Küçük Altun, 20 yaşındayken 500 bin TL sermaye ile MBA Tarım şirketini kurmuş. 3 yılda bu şirket sermayesini 210 milyon TL'ye ulaştırmış. Müthiş bir başarı değil mi?
Gerçi biz bu başarıları Burak ve Bilal Erdoğan'dan, Erkam Yıldırım'dan, Muammer Güler'in oğlundan daha nice bakan ve vekillerin çocuklarından çokça gördük. Ama insan yine de şaşırıyor.
Bu ülkede şehit paraları bile kayboldu
15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası başlatılan kampanyada hayatını kaybeden vatandaşlarımız yakınlarına yardım için 20 Ocak 2017 itibarıyla 309 milyon TL toplandığı resmi olarak açıklandı.
Aylar, yıllar geçti ve bu paraların akıbeti soruldu. Bin bir cevaptan sonra faize yatırdık, 2 Ocak 2019 itibarıyla 338.97 milyon TL'ye ulaştı, dediler.
Evet, AKP, şehitler için toplanan paraları vermek yerine faize yatırdığı açıkladı.
Bir başka şehit parası haberi
10 Aralık 2016'da Beşiktaş'taki bombalı terör eyleminde 46 şehit verdik. 46 kişi için başlatılan yardım kampanyada 52 milyon TL toplandı.
Katliamda hayatını kaybeden tıp öğrencisi Berkay Akbaş'ın babası Salim Akbaş, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) iki yıl sonra bağışların durumunu sordu.
Bakanlığın 'Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı'nın cevap vermesinin daha uygun olacağı' cevabını verdi.
Bunlar gibi nice örnekler varken bu örneklerin muhataplarını alkışlayanların, sahip çıkanların bir başka partiyi yolsuzlukla, rüşvetle suçlamasını benim vicdan terazim kabul etmiyor.
Siz, garibanın sırtından kazanan vicdansızlarsınız
AKP'nin eski belediye başkanlarından ve medyadaki hızlı isimlerinden Savcı Sayan geçtiğimiz günlerde uzun bir mesaj yayınladı. Mesajı CHP'ye yönelik değil AKP'ye yönelikti. Bakın ne diyordu:
"Vicdansızsınız! Siz bir kişi değil, koskoca bir güruhsunuz.
Yüzyılda bir Allah'ın bu millete bahşettiği bir lider var, ama siz onun ayağına pranga olmuşsunuz.
Siz, garibanın sırtından kazanan vicdansızlarsınız!
Emeği sömürdünüz, alın terini çaldınız; sonra da soluğu Havai/Dubai'de tatilde, Amerika'da, İngiltere'de yatırımda aldınız.
Bu topraklarda doğup büyüyüp bu topraklara ihanet ettiniz.
Ama artık yeter! Anadolu çocukları susmayacak, izin vermeyecek.
Sizi liderimizin etrafından söküp atacağız. Ballı börek günleriniz bitecek.
Uçaklarınız, yatlarınız, katlarınız, medyanız, sahte diplomalarınız, taptığınız yeşil paralarınız da artık sizleri kurtaramayacaktır…
Çaldıklarınızı yiyemeyeceksiniz, kusacaksınız…"
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- ‘Paranın dini olmaz’ dediler yolsuzlukları patlattılar / 30.10.2025
- Tek adam vesayetinin bittiği gün / 29.10.2025
- Suriye’de kim, kime entegre oluyor / 27.10.2025
- Yoksullukla mücadele gününde yoksulluğu inkar ettiler / 26.10.2025
- Numan Kurtulmuş, Numan Beyi hatırlar mı? / 25.10.2025
- Hamas kazandı mı, kaybettirdi mi, ne diyecek? / 24.10.2025
- Erdoğan satınca muhalefet hatırlıyor / 23.10.2025
- Kıbrıs’ta tufan / 22.10.2025
- Sayın Erdoğan’ın bahsettiği emperyalistler kim? / 20.10.2025
- Bugün tarımdan bahsedelim / 19.10.2025
- Tek adam vesayetinin bittiği gün / 29.10.2025
- Suriye’de kim, kime entegre oluyor / 27.10.2025
- Yoksullukla mücadele gününde yoksulluğu inkar ettiler / 26.10.2025
- Numan Kurtulmuş, Numan Beyi hatırlar mı? / 25.10.2025
- Hamas kazandı mı, kaybettirdi mi, ne diyecek? / 24.10.2025
- Erdoğan satınca muhalefet hatırlıyor / 23.10.2025
- Kıbrıs’ta tufan / 22.10.2025
- Sayın Erdoğan’ın bahsettiği emperyalistler kim? / 20.10.2025
- Bugün tarımdan bahsedelim / 19.10.2025


















































































