Önceki gün KKTC'nin 20. kuruluş yıldönümüydü. Rakamsal olarak bakıldığında oldukça görkemli kutlanması gereken Yavru Vatan'ın 20. yıldönümü oldukça sönük kutlandı. Bu sönüklüğün sebebini sadece İstanbul'daki patlamalara bağlamak yanlış olur. Son yıllarda KKTC ve Denktaş'tan kurtulmak isteyen etkin lobinin etkin çabaları sonucunda KKTC'nin kuruluş yıldönümü etkinlikleri arzulanan şekilde kutlanamadı. Kutlamalardan bir gün önce bazı gazetelerin manşetten uydurdukları maksatlı bir haberde, kutlamalara katılacak Başbakan'ın Rum tarafına geçeceği bile yazıldı. Çok şükür ki, Başbakan onu yapmadı. Şayet onu da yapsaydı, KKTC'nin 20. kuruluş yıldönümü, KKTC'nin Rum'a hediye ediliş günü olarak hatırlanacaktı.
Kıbrıs, Türkiye için
ne anlama geliyor?
Bu soru son zamanlarda KKTC'den kurtulma lobisinin sıklıkla dile getirdiği bir soru. Bu soruyla, KKTC'nin Türkiye'nin AB'ye girişine engel olmaya değer bir toprak parçası olmadığı tezi işlenmeye çalışılıyor.
Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün geçtiğimiz günlerde verdiği demecinde KKTC'ye yüklediği stratejik-jeopolitik anlam, anlamsız bulunuyor bu lobi tarafından. Geçmiş yüzyıldan kalma olarak değerlendirilen Özkök'ün askeri-stratejik bu çıkarımları İngiliz sömürge döneminin mantığına göre hazırlanmakla aşağılanıyor. Unutulan şu; İngiliz sömürge mantığı bugün AB ve ABD marifetiyle devam ettiriliyor. KKTC'nin o gün ifade ettiği anlam, bugün bir kaç kat daha artmış durumda.
Aslında KKTC'nin Türkiye için ifade ettiği önemi anlamak için fazla söze gerek yok. Benim çok sık yaptığım gibi, bölge ile ilgili haritalara uzun süre, hiç kıpırdamadan ve başka bir işle meşgul olmadan sadece bakın. Kafanızda eğer bir art niyet yoksa, Kıbrıs'ın Türkiye için ne anlama geldiğini, sadece bu bakmalar sayesinde kendinizce çıkarabilirsiniz. İşte o zaman, "Kıbrıs Türkiye için herşeydir"i çok daha rahat anlar ve etrafınıza tekrar etmeye başlarsınız.
Rahmetli Fahri Korutürk'ün dediği gibi, "Kıbrıs düşman eline geçerse Türkiye denizlere açık bir ülke olmaktan çıkar". Zaten Özkök'ün açıklamalarının önemli bir kısmı da bu noktayı vurguluyordu. KKTC elimizden çıktığı takdirde, Türkiye'nin hiçbir noktası düşmanın menzili dışında kalmıyor. Türkiye'nin doğusu, güneyi, batısı zaten rahat değil. En az sıkıntıılı olduğumuz bölge Akdeniz olduğu için, KKTC Türkiye'nin nefes borusu vazifesini görüyor, Türkiye Akdeniz'den nefes alıyor.
Kıbrıs konusunda Türkiye çok önemli bir dönüm noktasında. Önümüzdeki aylarda Rum Kesimi'nin AB'ye üye olacak olması ve bu minvalde Türkiye'ye AB tarafından yapılan "ya AB, ya KKTC" yönlü baskılar ve bunlardan da önemlisi Aralık'ta KKTC'de yapılacak seçimlerde Denktaş'ın ayağını kaydırma girişimleri, bu dönüm noktasının en kilit hadiseleri. 2004'te dananın kuyruğu kopacak ve bu yıl Türkiye için kader yılı olacak.
Kıbrıs, Türkiye için
ne anlama geliyor?
Bu soru son zamanlarda KKTC'den kurtulma lobisinin sıklıkla dile getirdiği bir soru. Bu soruyla, KKTC'nin Türkiye'nin AB'ye girişine engel olmaya değer bir toprak parçası olmadığı tezi işlenmeye çalışılıyor.
Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün geçtiğimiz günlerde verdiği demecinde KKTC'ye yüklediği stratejik-jeopolitik anlam, anlamsız bulunuyor bu lobi tarafından. Geçmiş yüzyıldan kalma olarak değerlendirilen Özkök'ün askeri-stratejik bu çıkarımları İngiliz sömürge döneminin mantığına göre hazırlanmakla aşağılanıyor. Unutulan şu; İngiliz sömürge mantığı bugün AB ve ABD marifetiyle devam ettiriliyor. KKTC'nin o gün ifade ettiği anlam, bugün bir kaç kat daha artmış durumda.
Aslında KKTC'nin Türkiye için ifade ettiği önemi anlamak için fazla söze gerek yok. Benim çok sık yaptığım gibi, bölge ile ilgili haritalara uzun süre, hiç kıpırdamadan ve başka bir işle meşgul olmadan sadece bakın. Kafanızda eğer bir art niyet yoksa, Kıbrıs'ın Türkiye için ne anlama geldiğini, sadece bu bakmalar sayesinde kendinizce çıkarabilirsiniz. İşte o zaman, "Kıbrıs Türkiye için herşeydir"i çok daha rahat anlar ve etrafınıza tekrar etmeye başlarsınız.
Rahmetli Fahri Korutürk'ün dediği gibi, "Kıbrıs düşman eline geçerse Türkiye denizlere açık bir ülke olmaktan çıkar". Zaten Özkök'ün açıklamalarının önemli bir kısmı da bu noktayı vurguluyordu. KKTC elimizden çıktığı takdirde, Türkiye'nin hiçbir noktası düşmanın menzili dışında kalmıyor. Türkiye'nin doğusu, güneyi, batısı zaten rahat değil. En az sıkıntıılı olduğumuz bölge Akdeniz olduğu için, KKTC Türkiye'nin nefes borusu vazifesini görüyor, Türkiye Akdeniz'den nefes alıyor.
Kıbrıs konusunda Türkiye çok önemli bir dönüm noktasında. Önümüzdeki aylarda Rum Kesimi'nin AB'ye üye olacak olması ve bu minvalde Türkiye'ye AB tarafından yapılan "ya AB, ya KKTC" yönlü baskılar ve bunlardan da önemlisi Aralık'ta KKTC'de yapılacak seçimlerde Denktaş'ın ayağını kaydırma girişimleri, bu dönüm noktasının en kilit hadiseleri. 2004'te dananın kuyruğu kopacak ve bu yıl Türkiye için kader yılı olacak.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012