Başta Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı olmak üzere devletin bazı kurum ve kuruluşlarının tabelalardaki Türkiye Cumhuriyeti yazısını kaldırma girişimleri, çok şükür ki, bitti-kalmadı denilen vatandaşımızın milli duyarlılığı neticesinde âkim kaldı.
Şu an Türkiye Cumhuriyeti olarak çok hassas ve sıkıntılı günlerden geçiyoruz. Devleti topyekun dönüştürme ve hatta tamamen değiştirme girişimlerinin had safhaya ulaştığı bir vasattayız.
Anayasa’nın ilk üç maddesinin, daha da önemlisi bu üç maddenin koruma kalkanı durumundaki dördüncü maddenin değiştirilmek istenmesi, devletin değiştirilme girişimlerinin kanıtı niteliğindedir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti devletini yok etmek için yapılacak ilk hamle ilk üç maddeyi değiştirmektir.
Devleti bir bina olarak düşündüğümüz zaman, Anayasa bu binanın taşıyıcı kolonu ve kubbesidir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası özelinde de ilk üç madde (ve onları koruyan dördüncü madde) taşıyıcı kolondur. Binayı yıkmak için de yapılacak en önemli darbe taşıyıcı kolonu yıkmaktır. Bugün yapılan da bundan farklı değildir. Hatta gözünüzde daha kolay canlandırın diye şöyle bir tasvir yapabiliriz: Önde Başbakan Erdoğan ve bakanları, yanında diğer muhalefet parti liderleri ellerinde balyozlarla devlet binasının kolonunu hep birlikte yıkmaya çalışıyorlar.
Geçmişte ağızlarına almaya cesaret edemeyip kapalı kapılar ardında ve ima yoluyla ifade ettikleri niyetlerini bugün açıktan yapıp, Anayasa’nın ilk dört maddesini değiştirmeyi teklif edebiliyorlar.
Anayasa bir ülke ve o ülkenin vatandaşları için namustur. Anayasa’ya göz dikmek o ülkenin vatandaşlarının namusuna göz dikmekten farklı bir eylem değildir.
Bazı devlet kurumlarının tabelalarından Türkiye Cumhuriyeti ifadesini kaldırma girişimleri de bu çirkin eyleme vatandaşı hazırlama, bir nevi nabız yoklama girişimidir.
İlk nabız yoklama girişimi akamete uğradı, vatandaş, özellikle de gençler sosyal medya üzerinden tahmin dahi edemedikleri bir tepki ve onurlu bir duruş ortaya koydu.
Anayasa’nın ve tabelalardaki TC ifadesinin kendi namusları olduğunu, koydukları onurlu duruşla dosta düşmana göstermiş oldular.
Maraş’ta Fransız askerinin Türk kadınının peçesine el atmasıyla, Sağlık Bakanlığı tabelalarından TC ifadesinin indirilmesi arasında hiçbir fark yoktur.
Sütçü İmam’ın “namusuma dokundurtmam” duruşuyla, sosyal medyadan ve sokaktan yükselen onurlu tepki arasında da hiçbir fark yoktur.
Vatansızlar veya uzun süre vatandaşlığına girecek ülke bulamayanlar pek algılayamasa da, onlar için önemsiz ve gereksiz bir detay gibi gelse de, Türk milleti her sabah yürüdüğü yolda gördüğü tabelanın üzerindeki TC ifadesiyle mutlu olur, kendini güvende hisseder. Tabelalardaki TC ifadesinin dalgalanan bayraktan, Anayasa’nın ilk dört maddesinden hiç ama hiç farkı yoktur.
Bütün bunlar kimliktir, karakterdir ve de namustur. Namusumuza dokundurtmayız, dokunan da yanar biline...
Şu an Türkiye Cumhuriyeti olarak çok hassas ve sıkıntılı günlerden geçiyoruz. Devleti topyekun dönüştürme ve hatta tamamen değiştirme girişimlerinin had safhaya ulaştığı bir vasattayız.
Anayasa’nın ilk üç maddesinin, daha da önemlisi bu üç maddenin koruma kalkanı durumundaki dördüncü maddenin değiştirilmek istenmesi, devletin değiştirilme girişimlerinin kanıtı niteliğindedir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti devletini yok etmek için yapılacak ilk hamle ilk üç maddeyi değiştirmektir.
Devleti bir bina olarak düşündüğümüz zaman, Anayasa bu binanın taşıyıcı kolonu ve kubbesidir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası özelinde de ilk üç madde (ve onları koruyan dördüncü madde) taşıyıcı kolondur. Binayı yıkmak için de yapılacak en önemli darbe taşıyıcı kolonu yıkmaktır. Bugün yapılan da bundan farklı değildir. Hatta gözünüzde daha kolay canlandırın diye şöyle bir tasvir yapabiliriz: Önde Başbakan Erdoğan ve bakanları, yanında diğer muhalefet parti liderleri ellerinde balyozlarla devlet binasının kolonunu hep birlikte yıkmaya çalışıyorlar.
Geçmişte ağızlarına almaya cesaret edemeyip kapalı kapılar ardında ve ima yoluyla ifade ettikleri niyetlerini bugün açıktan yapıp, Anayasa’nın ilk dört maddesini değiştirmeyi teklif edebiliyorlar.
Anayasa bir ülke ve o ülkenin vatandaşları için namustur. Anayasa’ya göz dikmek o ülkenin vatandaşlarının namusuna göz dikmekten farklı bir eylem değildir.
Bazı devlet kurumlarının tabelalarından Türkiye Cumhuriyeti ifadesini kaldırma girişimleri de bu çirkin eyleme vatandaşı hazırlama, bir nevi nabız yoklama girişimidir.
İlk nabız yoklama girişimi akamete uğradı, vatandaş, özellikle de gençler sosyal medya üzerinden tahmin dahi edemedikleri bir tepki ve onurlu bir duruş ortaya koydu.
Anayasa’nın ve tabelalardaki TC ifadesinin kendi namusları olduğunu, koydukları onurlu duruşla dosta düşmana göstermiş oldular.
Maraş’ta Fransız askerinin Türk kadınının peçesine el atmasıyla, Sağlık Bakanlığı tabelalarından TC ifadesinin indirilmesi arasında hiçbir fark yoktur.
Sütçü İmam’ın “namusuma dokundurtmam” duruşuyla, sosyal medyadan ve sokaktan yükselen onurlu tepki arasında da hiçbir fark yoktur.
Vatansızlar veya uzun süre vatandaşlığına girecek ülke bulamayanlar pek algılayamasa da, onlar için önemsiz ve gereksiz bir detay gibi gelse de, Türk milleti her sabah yürüdüğü yolda gördüğü tabelanın üzerindeki TC ifadesiyle mutlu olur, kendini güvende hisseder. Tabelalardaki TC ifadesinin dalgalanan bayraktan, Anayasa’nın ilk dört maddesinden hiç ama hiç farkı yoktur.
Bütün bunlar kimliktir, karakterdir ve de namustur. Namusumuza dokundurtmayız, dokunan da yanar biline...
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012