Kötü başladık!

Kötü devam etmesin inşallah!
"Gelen 2017, giden 2016 yılını aratmasın." dileğimle 2016'yı uğurlamaya niyetlenmiştim, dileğim akîm kaldı! 31 Aralık gecesi İstanbul'da 39 vatandaşımız katledildi, 65 vatandaşımız da yaralı!
Ölenlere rahmet, ailelerine ve milletimize sabır niyaz ediyorum!
Ya Rab! Beterin beterinden Sana sığınırız..
İnşallah son olsun..
Kötü başladık!
***
"Ayıp!" kavramı hayatımızdan çıktı çıkalı, düzen tutturamıyoruz! "Ayıp" kavramı, mahalle ve köylerimizle birlikte bitirildi yazık ki!
Köylerimiz bitirildiği için köylü kalmadı! Köylü bitirildiği için de, "Milletin efendisi"kalmadı!
Allah'tan korkmayanların, kuldan utanmalarını bekliyoruz!
Ayıplıyız maalesef!
Fazla geçmişte değil, Birinci 12 Eylül Kıyameti öncesi ülke nüfusunun % 60' ına tekabül eden köylü nüfusun "Netekim General"le başlayıp Tonton'lu ANAP'la ve sonra koalisyonlar sürecinde, sonrasında da AKP hükumetlerine Haçlı AB ve ABD'nin dikte ettirdiği "Gece-yarısı yasaları"yla % 10'a çekilme projesiyle sonunda  köy de kalmadı köylü de, milletin efendisi de, efendiliği de!
TÜİK verilerine göre; 2009 yılı itibariyle Ankara ve İstanbul'da toplam 17 milyon 565 bin 960 kişi yaşıyorken, ülke genelinde köy ve beldelerde 17 milyon 754 bin kişi ikamet ediyormuş!
Düz mantıkla mukayese ettiğimde, bugün sadece İstanbul'da yaşamaya çırpınan insanlar kadar bütün Türkiye'de köylü nüfus yok diyebilirim!
Köy yaşamını bilenler bilir diyerek başlayacaktım ama mantığım ve hafızam aklımı uyardı;"Köylü milletin efendisidir." denilen Ülkemde köylünün kalmadığını hatırladım!
Niyetim; çarıklı erkân-ı harb denilen köylülerimizin; "Atla katır tepişir, arada eşeğin canı çıkar!" ata sözüyle başlamaktı ama köy yok, köylü yok, atı ve katırı birbirinden ayıracak kimse yok veya eşeği atla katırın arasından çekip çıkaracak tecrübe yok!
Ortadoğu'da maalesef atla katır tepişmeye başladı, eşekler arada!
At kim, katır kim, eşekler kimler mi?
Arz etmeye çalışayım:
"Katıra kimin oğlusun? diye sormuşlar; "At benim dayım olur!" demiş.. Diye yeri geldiğinde kullandığımız çarıklı erkân-ı harb darbı meselini söylesem yetmez mi?
Veya köy kültüründen tamamen habersiz büyük kalabalığa biraz daha kolaylık sağlasın diye;
"Rusya nere, Rus kim?" Diye bir soru sorsam, sonra bu soruyu;
"Amerika nere, amerikan kim veya amerikan diye bir millet var mı?" Diye uyarlayarak sorsam; günümüzün at ve katırı belli olmaz mı?
Vietnam'dan sonra ikinci büyük yenilgisini Suriye'de yaşayan şımarık ABD, yenilgisinde suçu Rusya'ya attı! Rusya'nın bilgisayar korsanlığı yoluyla başkanlık seçimlerine müdahale ettiği gerekçesiyle Rusya'nın Washington Büyük elçiliği ve San Fransisco Konsolosluğunda çalışan diplomatlara ülkeyi terk etmeleri için 72 saat süre verdi.
Rusya'nın cevabı gecikmedi; Kremlin Sözcüsü "mütekabiliyet prensibine" göre karşılık verileceğini ve cevabın ne olacağına Devlet Başkanı Vladimir Putin'in karar vereceğini açıkladı. Sonra Rusya Duma Dış İlişkiler Komitesi Başkan Yardımcısı Aleksey Çepa ; "Bu gerçekten çok endişe verici bir haber. Tüm bunlar, Obama ekibinin can çekişmesini andırıyor. Trump'ın sonra aşmak zorunda kalacağı ek zorluklar yaratıyorlar!"  diyerek Trump'ı bekleyeceklerini açıklayarak diplomatik bir lisanla beklemeye geçtiklerini bildirdi.
Yani; at ile katır tepişmeye başladı, aradaki eşeklerin işi zor!
Atla katır tepişirken, İstanbul'da yıl başı kutlaması yapan siviller tarandı 39 vatandaşımızı kaybettik, 65 yaralı var!
Terörizm ve teröristin her türlüsüne lânet olsun!
Düşmanına bile teröristçe saldırana Allah lanet etsin!
***
Abdulhak Hamit; "Türk milleti söylemez, söylenir.." Demişti.. Biz erbab-ı kalem de bu söylentileri söze çevirerek söylemeye, ilgililere iletmeye çalışırız.
Yazmaya başladığımdan beri tebrik ve tenkit iletileri alırım. Aldığım -özellikle- tenkit iletilerinde, okunduğumu öğrenir, sesimi işitenler arasında duyanların da olduğunu hissederek öfkemi teselli ederim.
Şahsımı değil Türk milletini ve millî geleceğimizi konu alan iletileri ise paylaşmaktan zevk alırım ve bu düşünceleri duyurmaktan onur duyarım..
İşte o iletilerden biri, geneli ilgilendirmeyen bir iki özel cümleyi çıkardım:
"Hayırlı günler.  ...
Her zamanki gibi Haydar Baş Hocamı televizyondan takip ediyorum.
Haydar Baş Hocamın defalarca uyarmasına rağmen milletimiz her seferinde aynı hatayı yaptı ve bedel ödüyor!
Maalesef devleti yönetenler acz içinde. Bütün dünyaya rezil oluyorlar.
Ben Haydar Baş Beyimizin biran önce milletimizi toparlamasını istiyorum.
Milletimiz maalesef konuşmaktan anlamıyor. Yapılan somut bir icraatla kafasına dank ediyor!
Şu andaki en büyük sorun ekonomi ve işsizlik.
Bunu aşabilmek için pratik çözümler gerekiyor.
Bence tüm illerimizdeki orta büyüklükteki sanayicilerimiz ve iş adamlarımızla bağlantıya geçilmeli, özellikle hurda ve geri dönüşüm sanayisini ön plana alıp orta büyüklükteki yerel iş adamlarımızı bu alana yöneltip daha sonra aşama aşama bu yerel firmalar bölgesindeki diğer iş alanlarına yöneltilmelidir.
Yani devletin yapmadığını yapmaya çalışılmalıdır.
Bu yeni iş yerlerinde istihdam edilecek olan üniversitede okuyan öğrencilerimiz, özellikle de teknik bölümlerde okuyan gençlerimiz, önce ustaların yanında çırak olarak, daha sonra usta olarak ve diplomayı aldıklarında da piyasada çekirdekten yetişmiş bir mühendis idareci olarak ve verimlilikleri üst düzeyde olacak şekilde hazırlanmalıdır.
Şayet bu şekilde aktif bir hamleyi benimsersek hem ülkemizin toparlanmasına somut olarak katkı yapar, hem de üretken idareci sınıfının nasıl yetiştirileceğini ortaya koymuş oluruz.
Ayrıca milletimizce somut biçimde anlaşılabileceğini umuyorum.
Son olarak Haydar Baş Hocama ve size selamlar, saygılar.
M. Erdinç"
Bu tür iletileri önemsiyorum çünkü İkinci Kuvayı Milliyeciler' le eyyamcı kurnazların farkını ortaya koyuyor!
İktidara yağcılık-yalakalık yaparak nemalanmayı ilm-i siyaset(!) sayan eyyamcı kurnazlıkla şahsi sıkıntısının millî sıkıntıdan kaynaklı olduğunu ve milli sıkıntıyı gidermeden şahsi sıkıntıların da bitmeyeceğini bilerek çözüm üreten İkinci Kuvayı Milliyecilerin ve İcmal Gençliğin farkı, bu kadar açık ve net...
Hani hep deriz ya; "Baş, başa bağlı; Baş da Allah'a.." Budur işte..
"BİZ DÜNYAMIZI AHİRETİMİZ İÇİN YAŞARIZ." Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...