‘Kötülüğe karşı kendinizi oruca alıştırınız’
Kötülüğe karşı kendinizi daimî oruca alıştırınız. Akla uymayan kötü işlerden kurtulmak için öz varlığınızı daimî namaza yâni eksiksiz ve kesintisiz huzura alıştırınız. Ve bu uğurda sabrı hiçbir zaman elden bırakmayınız
27.04.2025 00:14:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Kötülüğe karşı kendinizi daimî oruca alıştırınız. Akla uymayan kötü işlerden kurtulmak için öz varlığınızı daimî namaza yâni eksiksiz ve kesintisiz huzura alıştırınız. Ve bu uğurda sabrı hiçbir zaman elden bırakmayınız.
Nefsinizi böylece eziniz, tabiî arzularınızı islâh ediniz, boş arzularınızı kırınız. Bir kula, nefsi boş arzudan almak ve tabiî isteklerini söndürmek nasip olunca, Mevlâ'sını o dem bulur.
Zahmet çekmeden O'nun rahmetine erer. Kalp olur, sır olur. Darlık ondan uzak olur. Afiyet daim olur. Hastalık yanaşamaz.
Akıllı olunuz, yararlı işler görünüz ve ihlâs sahibi olunuz.
Ey evlat! İlmi önce halktan öğren, sonra Halik'tan. Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurur: "Bir kimse bildiği ile amel ederse, bilmediğini de Allah verir."
İlâhî hüküm kâfidir. Bilgi ilk başta kullardan alınır, sonra Yaratıcı'dan. Buna "Ledünnî (Allah vergisi) ilim" denir.
Bu bilgi kalbi ilgilendirir. Bu bir sırdır ki, ancak varlığın özü ondan faydalanır.
Burası hikmet âlemidir. Hocasız hiçbir ilim elde edilemez. Tahsile başla, ötesini Hakk'a ısmarla. İlmi talep etmek herkes için farzdır. Allah'ın emridir. Peygamberimiz 'in ilim hakkında buyurduğu şu hadîs-i şerif ilmin değerini daha güzel anlatır: "İlim, Çin'de dahi olsa, arayınız."
Ey evlat! Nefisle cihad için yardımcı bul. Bu yardımı sana kim yapacaksa onunla arkadaş ol. Nefsinden yana olup seni yenecek kişi ile arkadaş olma. Sonra perişan olursun.
Kalbini imanla dolduran, olgunlaşır; dünyaya önem vermeden âhirete bakar. Vasfı anlatıldığı gibi olanların sohbetleri âhirete tahsis edilmiştir, dünyaya vakit ayırmazlar.
Bir ihtiyar (irade) var ki, nefse kapılmış, şahsî ve kötü arzularına hizmet eder, dünya arkadaşıdır.
Bir ihtiyar var ki, kalp sahibidir, feragat sahibi olmuştur, onun sevdiği âlem âhiret olur. İç âlemi zengin olur.
Keza bir başka ihtiyar (irade) ise, bizzat Mevlâ'sı ile sohbete devam eder. Asıl önemli olan bunlara katılabilmektedir.
Ey kendini onlara benzetmeye özenen kimse, yazık, bu hâlinle onlarla olamazsın. Nefsinle ve kötü arzularınla oldukça, dünyaya taptıkça onlara katılman kabil değildir.
Bari onlara zahmet verme. O halis kulları uygunsuz hâlinle üzme. Henüz sen, bu yolun çocuğu sayılırsın. Kendini temizle, sonra onlara karışırsın. O büyük insanlara karışmak kolay olmaz, bulması da hayli güçtür. Onlar bu âlemde yetişen ender şeylerdir. Azdan da azdır.
Bir nefis düşünün, dünyayı bırakacak, ama bu bırakış arzu ile olacak, zorla değil. Sonra kötü hâlini bırakıp kalbe uyacak. Bunu yapacak çok azdır. Böylesini kolayca bulmak mümkün olmaz. O hâle gelen nefis çok uzaklardadır.
Nefsin hak işlere boyun eğmesi kolay olmaz. Olgun olması için dünyayı görmeyecek, âhireti benliğinden silecek. Hak Teâlâ'dan başka hiçbir varlık bilmeyecek. Bunlar olursa, nefis islâh olur." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden)
Nefsinizi böylece eziniz, tabiî arzularınızı islâh ediniz, boş arzularınızı kırınız. Bir kula, nefsi boş arzudan almak ve tabiî isteklerini söndürmek nasip olunca, Mevlâ'sını o dem bulur.
Zahmet çekmeden O'nun rahmetine erer. Kalp olur, sır olur. Darlık ondan uzak olur. Afiyet daim olur. Hastalık yanaşamaz.
Akıllı olunuz, yararlı işler görünüz ve ihlâs sahibi olunuz.
Ey evlat! İlmi önce halktan öğren, sonra Halik'tan. Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurur: "Bir kimse bildiği ile amel ederse, bilmediğini de Allah verir."
İlâhî hüküm kâfidir. Bilgi ilk başta kullardan alınır, sonra Yaratıcı'dan. Buna "Ledünnî (Allah vergisi) ilim" denir.
Bu bilgi kalbi ilgilendirir. Bu bir sırdır ki, ancak varlığın özü ondan faydalanır.
Burası hikmet âlemidir. Hocasız hiçbir ilim elde edilemez. Tahsile başla, ötesini Hakk'a ısmarla. İlmi talep etmek herkes için farzdır. Allah'ın emridir. Peygamberimiz 'in ilim hakkında buyurduğu şu hadîs-i şerif ilmin değerini daha güzel anlatır: "İlim, Çin'de dahi olsa, arayınız."
Ey evlat! Nefisle cihad için yardımcı bul. Bu yardımı sana kim yapacaksa onunla arkadaş ol. Nefsinden yana olup seni yenecek kişi ile arkadaş olma. Sonra perişan olursun.
Kalbini imanla dolduran, olgunlaşır; dünyaya önem vermeden âhirete bakar. Vasfı anlatıldığı gibi olanların sohbetleri âhirete tahsis edilmiştir, dünyaya vakit ayırmazlar.
Bir ihtiyar (irade) var ki, nefse kapılmış, şahsî ve kötü arzularına hizmet eder, dünya arkadaşıdır.
Bir ihtiyar var ki, kalp sahibidir, feragat sahibi olmuştur, onun sevdiği âlem âhiret olur. İç âlemi zengin olur.
Keza bir başka ihtiyar (irade) ise, bizzat Mevlâ'sı ile sohbete devam eder. Asıl önemli olan bunlara katılabilmektedir.
Ey kendini onlara benzetmeye özenen kimse, yazık, bu hâlinle onlarla olamazsın. Nefsinle ve kötü arzularınla oldukça, dünyaya taptıkça onlara katılman kabil değildir.
Bari onlara zahmet verme. O halis kulları uygunsuz hâlinle üzme. Henüz sen, bu yolun çocuğu sayılırsın. Kendini temizle, sonra onlara karışırsın. O büyük insanlara karışmak kolay olmaz, bulması da hayli güçtür. Onlar bu âlemde yetişen ender şeylerdir. Azdan da azdır.
Bir nefis düşünün, dünyayı bırakacak, ama bu bırakış arzu ile olacak, zorla değil. Sonra kötü hâlini bırakıp kalbe uyacak. Bunu yapacak çok azdır. Böylesini kolayca bulmak mümkün olmaz. O hâle gelen nefis çok uzaklardadır.
Nefsin hak işlere boyun eğmesi kolay olmaz. Olgun olması için dünyayı görmeyecek, âhireti benliğinden silecek. Hak Teâlâ'dan başka hiçbir varlık bilmeyecek. Bunlar olursa, nefis islâh olur." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.