İnsanoğlu hayatı boyunca acı, tatlı pek çok olayla karşılaşıyor.
İmtihan maksadıyla dünyaya gönderilmiş olmasına rağmen Allah'tan uzak yaşayışı ve başına gelen hadiseler onu kader gerçeğinden ve gerçek failden, imtihan kastından da uzaklaştırır.
Varlık adına her şey Allah'a aittir. Yegane Halik, Fail ve Mürid olan Allah'tır. Hür irademizin dahi küllî iradenin içinde olduğu unutulmamalıdır. Her şeyi kuşatan küllî iradenin neticesi olan takdir-i ilahi hakkında söz söylemek korkunç bir hatadır.
Hz. Peygamber Efendimiz (sav) de, kader gerçeği ile ilgili sahabeleri ileri geri konuşmaktan men etmişlerdir.
Resûlullah (sav) zamanında kader konusu takdir-i ilahi gerçeği ile değerlendirirken sonraki dönemlerde Hıristiyan ve Yahudi kültürleri ile temaslar ve misyoner faaliyetler ile bu konu orjinalliğini yitirmiştir.
Oysa Mü'min için asıl olan her iyilik veya belada Allah'ın iradesini gözlemlemeyi ve bu iradeye ram olmayı, oluşa iştirak etmeyi, o küllî kader çizgisinde yine yüce Allah'ın belirlediği noktaya doğru seyrederek orada yer almayı isteyebilmektir.
Kader gerçeğine böyle bakabilmek kulun yaşayışını da kolaylaştıracaktır:
1. Cenab-ı Hakk'ın koyduğu irade sınırına tecavüz edilerek hataya düşülmemiş olur.
2. Kötü sıfatların Allah'a, iyi sıfatların kula izafesiyle düşünülen sorumsuzluk ve kibirden emin olunur.
3. Bu mantık Mü'mine, her güzelliği yaşama, her çirkinlikten uzak durma gayretini verir.
Bu da Rıza-i Bari ile sonuçlanacaktır.
4. Hakiki teslimiyet, Allah'a, dostlarına, kullarına karşı hata etmemek, Allah'ın takdir ettiği çizginin dışına çıkmamak halini kazandırır.
Bu güzel haller ancak kader gerçeğini Allah'ın esas fail ve küllî iradi sahibi olduğu hakikati ile kabulle olabilir.
Aksi ise, bencillik, kibir, hatta Allah'a isyana kadar Mü'mini götürecektir ki, bu hâl dünya ve ahiret hayatının mahvolmasına sebeptir.
Doğum, ölüm, fakirlik, hastalık, bela çile vs. sıkıntılar, sıkıntı olarak görsek de, bizim için hayırlara da vesile olabilir. Bunu bilen ise yalnızca Allah (cc)'tır.
Kula düşen, sabırlı olmak ve her halinde Allah'a sığınmaktır.
İmtihan maksadıyla dünyaya gönderilmiş olmasına rağmen Allah'tan uzak yaşayışı ve başına gelen hadiseler onu kader gerçeğinden ve gerçek failden, imtihan kastından da uzaklaştırır.
Varlık adına her şey Allah'a aittir. Yegane Halik, Fail ve Mürid olan Allah'tır. Hür irademizin dahi küllî iradenin içinde olduğu unutulmamalıdır. Her şeyi kuşatan küllî iradenin neticesi olan takdir-i ilahi hakkında söz söylemek korkunç bir hatadır.
Hz. Peygamber Efendimiz (sav) de, kader gerçeği ile ilgili sahabeleri ileri geri konuşmaktan men etmişlerdir.
Resûlullah (sav) zamanında kader konusu takdir-i ilahi gerçeği ile değerlendirirken sonraki dönemlerde Hıristiyan ve Yahudi kültürleri ile temaslar ve misyoner faaliyetler ile bu konu orjinalliğini yitirmiştir.
Oysa Mü'min için asıl olan her iyilik veya belada Allah'ın iradesini gözlemlemeyi ve bu iradeye ram olmayı, oluşa iştirak etmeyi, o küllî kader çizgisinde yine yüce Allah'ın belirlediği noktaya doğru seyrederek orada yer almayı isteyebilmektir.
Kader gerçeğine böyle bakabilmek kulun yaşayışını da kolaylaştıracaktır:
1. Cenab-ı Hakk'ın koyduğu irade sınırına tecavüz edilerek hataya düşülmemiş olur.
2. Kötü sıfatların Allah'a, iyi sıfatların kula izafesiyle düşünülen sorumsuzluk ve kibirden emin olunur.
3. Bu mantık Mü'mine, her güzelliği yaşama, her çirkinlikten uzak durma gayretini verir.
Bu da Rıza-i Bari ile sonuçlanacaktır.
4. Hakiki teslimiyet, Allah'a, dostlarına, kullarına karşı hata etmemek, Allah'ın takdir ettiği çizginin dışına çıkmamak halini kazandırır.
Bu güzel haller ancak kader gerçeğini Allah'ın esas fail ve küllî iradi sahibi olduğu hakikati ile kabulle olabilir.
Aksi ise, bencillik, kibir, hatta Allah'a isyana kadar Mü'mini götürecektir ki, bu hâl dünya ve ahiret hayatının mahvolmasına sebeptir.
Doğum, ölüm, fakirlik, hastalık, bela çile vs. sıkıntılar, sıkıntı olarak görsek de, bizim için hayırlara da vesile olabilir. Bunu bilen ise yalnızca Allah (cc)'tır.
Kula düşen, sabırlı olmak ve her halinde Allah'a sığınmaktır.
Hüseyin Kibarlı / diğer yazıları
- Başlıksız... / 19.01.2003
- Küreselleşme milliliği bitirir / 17.01.2003
- Kıbrıs'ta milli bütünlük dini bütünlükten geçer / 16.01.2003
- Asıl hedef başka / 15.01.2003
- Ekonomide kalıcı çözüm için / 11.01.2003
- Türkiye güçlü olmaya mecburdur / 09.01.2003
- Türkiye, savaşı önleyebilecek güçtedir / 08.01.2003
- Yabancılara el açmaktan kurtulmalıyız / 24.11.2002
- Türkiye yol ayrımında / 23.11.2002
- IMF ile bu iş olmaz / 19.11.2002
- Küreselleşme milliliği bitirir / 17.01.2003
- Kıbrıs'ta milli bütünlük dini bütünlükten geçer / 16.01.2003
- Asıl hedef başka / 15.01.2003
- Ekonomide kalıcı çözüm için / 11.01.2003
- Türkiye güçlü olmaya mecburdur / 09.01.2003
- Türkiye, savaşı önleyebilecek güçtedir / 08.01.2003
- Yabancılara el açmaktan kurtulmalıyız / 24.11.2002
- Türkiye yol ayrımında / 23.11.2002
- IMF ile bu iş olmaz / 19.11.2002