Hz. Ali hakemeyn olayına itiraz eden Haricilere
Hz. Ali hakemeyn olayına itiraz eden Haricilerin yanına gelerek şöyle buyurdu
01.06.2025 15:29:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Hz. Ali hakemeyn olayına itiraz eden Haricilerin yanına gelerek şöyle buyurdu:
"Hepiniz, Sıffin'de bizimle birlikte miydiniz? "Olan da var olmayan da var" dediler. Şöyle buyurdu:
"İki kısma ayrılın; Sıffin'de bulunanlar bir yanda, bulunmayanlar da diğer yanda toplansın da her gruba kendine uygun olanı diyeyim."
Ardından halkı çağırdı ve şöyle buyurdu: "Konuşmanızı kesin, sözlerimi dinleyin, can kulağıyla dinleyin; şahitlik yapmanızı istediğimde herkes o konuda bildiğini söylesin."
Sonra onlara uzun bir konuşma yaptı. Bu cümleden şöyle buyurdu: "Onlar hile, aldatma, kandırma ve düzenle mushafları mızraklarının ucuna taktıkları zaman;
"Bunlar da dindaş ve kardeşlerimizdir, noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah'ın kitabına sığınarak geçmiş hatalarını bağışlamamızı diliyorlar. O halde onları kabul edelim ve kalplerinden hüznü uzaklaştıralım" diye söylemediniz mi?
Size, "Bu işin dış yüzü iman, iç yüzü düşmanlıktır; evveli merhamet, sonu ise pişmanlıktır. İşinize sarılın, yolunuzda yürüyün, dişinizi sıkın, savaşa devam edin. Uyulduğunda insanı sapıklığa götürecek; uyulmadığında zillete düşürecek çağmanın çağrısına iltifat etmeyin" dedim. Fakat o iş -hakemiyet meselesi- sonunda gerçekleşti ve ona razı oldunuz.
Allah'a andolsun kabul etmeseydim, bana hiç bir şeyi farz olmazdı. Allah ondan dolayı bana bir günah yüklemezdi. Ben kabul etseydim yine hak benimle olurdu ve bana itaat etmeniz gerekirdi.
Şüphesiz Kur'an benimledir, sahip olduğumdan beri ondan ayrılmadım. Resulullah'la birlikteyken öldürmek sadece babaların, oğulların, kardeşlerin, yakınların arasında dönerdi; her musibet ve güçlük ancak imanımızı daha fazla aratırdı; hak üzere sebat ederek, emre uyarak, yaraların acısına dayanırdık.
Fakat İslam'da kardeşler olduğumuz halde, İslam'a giren eğrilik, sapıklık, şüphe ve tevil yüzünden birbirimizle savaşmaktayız. Allah'ın aramızdaki ayrılığı giderip bizi uzlaştıracağı vesileye yapışmak ve onun dışındakilerden uzaklaşmaya çalışmalıyız."
Sıffin'de ashabına şöyle demiştir:
"Hangi biriniz, düşmanla karşılaştığında yüreğinde bir güçlülük duyar ve kardeşlerinden birinin zayıf düştüğünü görürse, kendisine ihsan edilen üstün cesaretle, nefsinden düşmanı defettiği gibi kardeşinden de defeder? Oysa Allah dileseydi, onu da kendisi gibi karar kılardı.
Ölüm haristir; ne oturan onun pençesinden kurtulur; ne de korkan onu acze düşürür. Ölümün en şereflisi (Allah yolunda) öldürülmektir. Ali b. Ebu Talib'in canı kudretinde olana andolsun, bana bin kılıç darbesiyle yaralanarak ölmek, Allah'a itaatsiz olarak yatakta ölmekten daha yeğdir.
...Kertenkelelerin izdiham anında derilerinden çıkan ses gibi sesler çıkardığınızı (bozguna uğradığınızı), görür gibiyim. Hiç bir hakkı almıyor, hiç bir zulmü gidermiyorsunuz. Bu siz, bu da açık yol! Kurtuluş, kendini (cesaretle) zor işlere atan kimsenin; helak ise, (zayıf bir yürekle) geride durup kalanındır."
Ashabını cihada teşvik etmektedir.
"Zırhsızları geriye, zırhlıları öne alın, dişinizi sıkın; çünkü bu, kılıcı insanın başından uzaklaştırır. Mızraklar karşısında zikzaklar çizin; böylesi düşman mızraklarından kurtuluş için daha tesirlidir.
Gözlerinizi kısın; bu size cesaret ve kalbinize huzur verir. Seslerinizi kısın, (temkinli olun); bu gevşekliği giderir. Bayrağınızı diktiğiniz yerde sabit tutup, başıboş bırakmayın; onu ancak içinizdeki yiğitlere verin.
Onlar, savunması gerekeni savunan, uğradıkları meşakkatlere direnen, sabreden, bayrağın etrafında dönüp duran, bayrağın önüne arkasına, sağma soluna geçip bayrağı koruyanlardır. Ne geri kalarak bayrağı düşmana teslim ederler ne de öne geçip yalnız bırakırlar.
Savaşta düşmanla karşılaşınca herkes rakibine yetsin, kardeşini de himaye etsin. Rakibini arkadaşına bırakmasın. Bu takdirde o iki rakip karşısında yalnız kalır; kendi rakibi ve kardeşinin rakibi.
Allah'a yemin olsun, dünya kılıcından kaçsanız da, ahiret kılıcından emanda olamazsınız. Siz Arabın büyükleri, ileri gelenleri, hamiyetlilerisiniz; savaştan kaçmak, Allah'ın gazabına uğramaya, zillete düşmeye sebep olur ve ebedi bir utançtır.
Kaçan kimse, ömrünü uzatmaz, kendisiyle ölüm günü arasına bir engel koyamaz. Suya koşan susuz kimse gibi, Allah'a doğru giden kimse kimdir? Cennet, mızrakların gölgeleri altındadır. Bugün haberler açıklanır, (iman iddialarının doğru olup olmadığı belli olur.)
Allah'a andolsun, düşmanların kendi diyarlarını özlediği kadar, ben de onlara kavuşmayı özlüyor, şevk duyuyorum. Allah'ım hakkı reddederlerse topluluklarını dağıt, ayrılığa düşür, suçlarına karşılık helak et onları.
Onlar, peş peşe vurulan mızrak darbeleriyle delik deşip olup deliklerinden hava çıkmadıkça, kafaları parçalanmadan, kemikleri kırılmadan, kolları ayakları kesilmeden yerlerinden kıpırdamazlar.
Grup grup askerler birbiri ardınca saldırmadıkça, yanlarında atlar ve develer bulunan askerler onlarla savaşmadıkça, peş peşe gelen büyük ordular beldelerini ele geçirip, atları bütün topraklarını, ekin ve tarlalarını çiğnemedikçe inatlarından vazgeçmezler." Nehc'ul Belaga 122-124 Hutbe
"Hepiniz, Sıffin'de bizimle birlikte miydiniz? "Olan da var olmayan da var" dediler. Şöyle buyurdu:
"İki kısma ayrılın; Sıffin'de bulunanlar bir yanda, bulunmayanlar da diğer yanda toplansın da her gruba kendine uygun olanı diyeyim."
Ardından halkı çağırdı ve şöyle buyurdu: "Konuşmanızı kesin, sözlerimi dinleyin, can kulağıyla dinleyin; şahitlik yapmanızı istediğimde herkes o konuda bildiğini söylesin."
Sonra onlara uzun bir konuşma yaptı. Bu cümleden şöyle buyurdu: "Onlar hile, aldatma, kandırma ve düzenle mushafları mızraklarının ucuna taktıkları zaman;
"Bunlar da dindaş ve kardeşlerimizdir, noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah'ın kitabına sığınarak geçmiş hatalarını bağışlamamızı diliyorlar. O halde onları kabul edelim ve kalplerinden hüznü uzaklaştıralım" diye söylemediniz mi?
Size, "Bu işin dış yüzü iman, iç yüzü düşmanlıktır; evveli merhamet, sonu ise pişmanlıktır. İşinize sarılın, yolunuzda yürüyün, dişinizi sıkın, savaşa devam edin. Uyulduğunda insanı sapıklığa götürecek; uyulmadığında zillete düşürecek çağmanın çağrısına iltifat etmeyin" dedim. Fakat o iş -hakemiyet meselesi- sonunda gerçekleşti ve ona razı oldunuz.
Allah'a andolsun kabul etmeseydim, bana hiç bir şeyi farz olmazdı. Allah ondan dolayı bana bir günah yüklemezdi. Ben kabul etseydim yine hak benimle olurdu ve bana itaat etmeniz gerekirdi.
Şüphesiz Kur'an benimledir, sahip olduğumdan beri ondan ayrılmadım. Resulullah'la birlikteyken öldürmek sadece babaların, oğulların, kardeşlerin, yakınların arasında dönerdi; her musibet ve güçlük ancak imanımızı daha fazla aratırdı; hak üzere sebat ederek, emre uyarak, yaraların acısına dayanırdık.
Fakat İslam'da kardeşler olduğumuz halde, İslam'a giren eğrilik, sapıklık, şüphe ve tevil yüzünden birbirimizle savaşmaktayız. Allah'ın aramızdaki ayrılığı giderip bizi uzlaştıracağı vesileye yapışmak ve onun dışındakilerden uzaklaşmaya çalışmalıyız."
Sıffin'de ashabına şöyle demiştir:
"Hangi biriniz, düşmanla karşılaştığında yüreğinde bir güçlülük duyar ve kardeşlerinden birinin zayıf düştüğünü görürse, kendisine ihsan edilen üstün cesaretle, nefsinden düşmanı defettiği gibi kardeşinden de defeder? Oysa Allah dileseydi, onu da kendisi gibi karar kılardı.
Ölüm haristir; ne oturan onun pençesinden kurtulur; ne de korkan onu acze düşürür. Ölümün en şereflisi (Allah yolunda) öldürülmektir. Ali b. Ebu Talib'in canı kudretinde olana andolsun, bana bin kılıç darbesiyle yaralanarak ölmek, Allah'a itaatsiz olarak yatakta ölmekten daha yeğdir.
...Kertenkelelerin izdiham anında derilerinden çıkan ses gibi sesler çıkardığınızı (bozguna uğradığınızı), görür gibiyim. Hiç bir hakkı almıyor, hiç bir zulmü gidermiyorsunuz. Bu siz, bu da açık yol! Kurtuluş, kendini (cesaretle) zor işlere atan kimsenin; helak ise, (zayıf bir yürekle) geride durup kalanındır."
Ashabını cihada teşvik etmektedir.
"Zırhsızları geriye, zırhlıları öne alın, dişinizi sıkın; çünkü bu, kılıcı insanın başından uzaklaştırır. Mızraklar karşısında zikzaklar çizin; böylesi düşman mızraklarından kurtuluş için daha tesirlidir.
Gözlerinizi kısın; bu size cesaret ve kalbinize huzur verir. Seslerinizi kısın, (temkinli olun); bu gevşekliği giderir. Bayrağınızı diktiğiniz yerde sabit tutup, başıboş bırakmayın; onu ancak içinizdeki yiğitlere verin.
Onlar, savunması gerekeni savunan, uğradıkları meşakkatlere direnen, sabreden, bayrağın etrafında dönüp duran, bayrağın önüne arkasına, sağma soluna geçip bayrağı koruyanlardır. Ne geri kalarak bayrağı düşmana teslim ederler ne de öne geçip yalnız bırakırlar.
Savaşta düşmanla karşılaşınca herkes rakibine yetsin, kardeşini de himaye etsin. Rakibini arkadaşına bırakmasın. Bu takdirde o iki rakip karşısında yalnız kalır; kendi rakibi ve kardeşinin rakibi.
Allah'a yemin olsun, dünya kılıcından kaçsanız da, ahiret kılıcından emanda olamazsınız. Siz Arabın büyükleri, ileri gelenleri, hamiyetlilerisiniz; savaştan kaçmak, Allah'ın gazabına uğramaya, zillete düşmeye sebep olur ve ebedi bir utançtır.
Kaçan kimse, ömrünü uzatmaz, kendisiyle ölüm günü arasına bir engel koyamaz. Suya koşan susuz kimse gibi, Allah'a doğru giden kimse kimdir? Cennet, mızrakların gölgeleri altındadır. Bugün haberler açıklanır, (iman iddialarının doğru olup olmadığı belli olur.)
Allah'a andolsun, düşmanların kendi diyarlarını özlediği kadar, ben de onlara kavuşmayı özlüyor, şevk duyuyorum. Allah'ım hakkı reddederlerse topluluklarını dağıt, ayrılığa düşür, suçlarına karşılık helak et onları.
Onlar, peş peşe vurulan mızrak darbeleriyle delik deşip olup deliklerinden hava çıkmadıkça, kafaları parçalanmadan, kemikleri kırılmadan, kolları ayakları kesilmeden yerlerinden kıpırdamazlar.
Grup grup askerler birbiri ardınca saldırmadıkça, yanlarında atlar ve develer bulunan askerler onlarla savaşmadıkça, peş peşe gelen büyük ordular beldelerini ele geçirip, atları bütün topraklarını, ekin ve tarlalarını çiğnemedikçe inatlarından vazgeçmezler." Nehc'ul Belaga 122-124 Hutbe
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.