Türkçe olarak kaç defa söylendi, yazıldı, çizildi, seminerlerle, toplantılarla, brifinglerle Türk halkı aydınlatılmaya çalışıldı.Kimi anladı ayak değiştirdi, kimi hesabına gelmedi ayak oyunlarına saptı.Bazı aydınlar halkın umudunu Avrupa'ya monte ederek umut tacirliği yaptı bazı siyasiler bunlardan geri kalmayıp fakirin aşına Avrupa umudunu ekmek yaptı."Avrupa Yıkılıyor" diyenlere felaket teccalı ya da komplo teorisyeni gibi sıfatlar eklenirken aksini savunanlar ileri görüşlü olarak lanse edildi.Başlıkta "Avrupa'nın Yıkılışı"diye Türkçe bir giriş yapsaydık dikkat çekmez, klasik yazılardan biri olduğu ve aynı şeylerin yazılıp çizildiği fikri oluşabilirdi. "Farklı olanı farketmek" gibi bir toplumsal özelliğimiz olduğu için bazı toplumsal sorunlarda bu farklı yaklaşımlara girmek gerek arasıra.Dikkat çekmek için belli bir gayretimiz yok; ama ülkemizin önemli önceliklerinden olan Avrupa ve Avrupa'nın geleceği konusuna farklı açıdan bir vurgu yapmadan da edemezdik.Fransa'da yapılan AB anayasası referandumu %57'lik bir oranla Hayır'la sonuçlanmışsa, İngiltere, Hollanda ve Danimarka hatta Almanya'da dahi bu şok, halkları tedirgin ediyorsa bizim tedirgin olmamamız için neden yok.Avrupa ile yatan, Avrupa'yla kalkan, Avrupalı beyniyle düşünen, giyinen, yiyen, içen, hayatını onlar gibi dizayn etme mücadelesi veren Türkiye'nin bu konuya duyarsız kalması elbette beklenemez ve bunu da bizim bu satırlarda daha çarpıcı şekilde vermemiz anlamlı olmalı.Avrupa Birliği içerisinde Fransa başta olmak üzere bugün Avrupa ülkeleri kendilerine bu birliğin kendilerine ne kazandırıp kendilerinden ne kaybettirdiğini analiz etmekteler.Fransa'da sağ ve sol hükümetler Avrupa konusunda bölündüler.Hükümetler bu yüzden düşüyor, sokaklar bu yüzden psikolojik gerilimlere giriyor.Ve bu korku tüm Avrupa'da gelişerek büyüyor.Avrupa'yı içten içe kemiren bu korku karşısında Türkiye olarak Türk halkı olarak neler yapıyoruz peki?"Avrupa Yıkılıyor" demeye başlayan Avrupa siyasetçilerinin sözleri ortada iken bizim rahatça "Avrupa yıkılıyor mu?" sorgulaması yapmamız bizi bazılarının gözünde alçaltamaz.Avrupa'yı Avrupalı gibi değerlendiremediğimiz gibi, kendi görüş ve fikirlerimizi Avrupa'da temsil ettiremedeğimiz gibi, Türk örf ve adetleri ile kendi Türkçemizi Avrupa seviyesine taşıyamadığımız gib...Anlamsız işlerle uğraşırken, yazımızın başlığının Türkçe ya da Fransızca olması neyi değiştirir.Diller, kültürler o derece kaynaşmış, güzelim Türkçemiz o derece yokolmuş ki...Almanlar işsiz geziyor, İngilizler birbirinden ürküyor,Kuzey Avrupa ülkelerinde aileler dağılıyor, Akdeniz Avrupası'nda sosyal ve ekonomik dengeler kayıyor,Avrupa Birliği'nin çift motorundan Fransa "istop"ediyor."l'effondremend de l'Europe" ya da "Avrupa'nın Yıkılışı" size nasıl bir çağrışım yapıyor?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005