M. Akif "Korkma" demişti Türk Milletine

Tarzanı bilirsiniz. Soluksuz izlerdik küçükken. Garibim! İnsanlarla beraber yaşamak varken hayvanları tercik etmiş, dağları, taşları, ormanları mekân tutmuştu. Hele o kalın sarmaşıklardan sırayla zıplayarak yol alması hayret ve hayranlığımızı arttırırdı. Nasıl daldan dala uçtuğunu, zıpladığını sormazdık. Heyecanla, alkışla izler, merakta etmezdik! Bu adam yollar varken, insanlar varken, neden dağlarda, ormanlarda yaşıyor, hayvanlarla dost oluyor, diye hiçte düşünmezdik?Teşbihte hata olmaz der büyüklerimiz; Benzer bir tabloya Türk (özellikle Türk diyorum) siyasetinde rastlıyorum. Sayın Başbakan! Önünde dost doğru yol dururken, dağdan, taştan söz ediyor. Daha öncesinden siyasetimize monte edilen kalın sarmaşıklara sarılarak, kendine yön tayin etmeye, doğru yolu bulmaya çalışıyor. Aradaki gürlemeleri, çıkışları ise kalabalıkları coşturmaya yarıyor.Erdoğan, emperyalist güçlerin daha öncelerden Türk siyasetine monte ettiği kalın sarmaşıkları kullanarak Diyarbakır'a gitti. Kuzey Irak dağlarından gelenlerde vardı. Yenildi, içildi. Sıra dağdan gelenlerle nasıl anlaştıklarını, kaynaştıklarını anlatmaya ve bu haklılıklarını millete kabullendirmeye gelmişti. Erdoğan, İstiklal marşımızın son bölümünü dile getirerek milli şairimiz rahmetli M. Akif Ersoy'a sığındı. "Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal."Sayın Erdoğan! M. Akif'in; "Hakka tapan" olarak tarif ettiği "millet", Türk Milletidir. Türk Milletinin tanımını Prof. Dr. Haydar Baş hocam bıkmadan, usanmadan her ortamda, yıllardır anlatıyor ve anlatacakta. Bizim coğrafyamızdaki Millet; İslam çatısı altında bir araya gelen halkların ortak adıdır ve bu millete Türk Milleti, denir. M. Akif, İstiklal Marşının son satırında "Hakka tapan" olarak hitap ettiği Türk milletine ilk hitabı "korkma" olmuştur;  "Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak" M. Akif Ersoy, Hakka tapan Türk Milletine, "korkma" dedikten sonra, bu Milletin bir özelliğini de şöyle dile getirmiştir; "Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!..."Aynı Mehmet Akif, kendi zamanına ve bugünlere hitap ederek, medeniyet, demokrasi, barış, bahar, BOP vs. kavramları adı altında, dünyayı kana bulayan, sömürgecileri ve onların uşaklarına göğsünü göstererek?"Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar; Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, "Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?"Bu milletin adının Türk Milleti olduğunu ve bu milletin, Atatürk önderliğinde kurduğu devletin, "ulus devlet" olduğunu, tek dişli, çok dişli, BOP dişli canavarlardan korkmamamız gerektiğini vurguluyor.  M. Akif, senden, benden ve her Türk evladından da bir isteği var; "Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana vaat ettiği günler Hakk'ın... Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın."Sayın Başbakan, Diyarbakır'da girdiği yolu, teröristle kucaklaşmasını, Barzaninin hayallerinin ötesine geçmesini haklı göstermek için bu sefer Ankara'dan, Atatürk'e sarıldı. 1. Meclis zabıtlarında "Kürdistan" kelimesinin geçtiğini vurgulayan Erdoğan, Atatürk'te, 1. Mecliste mi bölücüydü, diye sorarak, Büyük İsrail'e gidecek olan dört ayaklı Kürdistan'ı aklamaya çalıştı. Yedin mi? Adamın biri, Hz. İsa'ya (a.s) gelerek; Ey İsa (a.s)! Hastaları iyileştirdiği şu duayı bana da öğret, ver de benimde insanlara bir faydam olsun, diyor. İsa (a.s) duayı öğretiyor. Bir müddet sonra adam, kızgın bir şekilde geliyor. Ya İsa! Öğrettiğin dua hiçbir işe yaramadı, diyor.Hz. İsa (a.s) ise (artık adı neydiyse) Ey kişi! Okuduğumuz dua aynı dua. Ama okuyan ağız farklı, diye cevap veriyor? Atatürk ağzı nerde?