Bağımsız Türkiye Partisi (BTP), Yozgat ve Çankırı'dan sonra Kırıkkale'de de bir miting düzenledi. Cumhuriyet Meydanını dolduran Kırıkkaleliler, 2. Kuvay-ı Milliye'nin önderi ve BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'tan, Türkiye'yi sürüklendiği ekonomik çöküntüden, insanımızı namerde muhtaç halden kurtaracak, dünyanın lideri bir kâinat devletine dönüştürecek, umudun bittiği yerde geleceğe umutla bakmayı sağlayacak projeleri dinleme imkanı buldular. "Türkiye'nin beklediği lider bu" diyerek, Yozgat ve Çankırı'da olduğu gibi, "işte lider işte başbakan", "bu vatan bu millet seni bekliyor" tezahüratında bulundular.
Vatan pazarılk konusu olunca
Kırıkkale'de yaptığı konuşmada, vatanın içine düştüğü durumdan dolayı müdafaa silahına sarılmak boynuna borç olduğu için siyasete girdiğini söyleyerek konuşmasına başlayan Prof. Dr. Haydar Baş, "AB Türkiye Cumhuriyetini ve vatanını parçalamak, IMF de milleti sömürüp kanını emmek için elinden geleni ardına koymuyor. Ben ne yaptığını bilen bir insanım. Beni hepiniz tanırsınız. 10 milyon küsur eserim Türkiye'de okunuyor. Benim geldiğim bir yer var. Ben bu itibarımı hiç bir şöhrete, şana satmam. Ama benim vatanım pazarlık konusu olunca her şeyi yere attım, ortaya çıktım" dedi.
Seçmenden gizlenen hakikatler
Ayasofya, İstanbul Suriçinde bir ortodoks din devleti, Kıbrıs, Ege, Kardak Adası, sözde Ermeni soykırımı meselesi, Güneydoğu gibi konularda Avrupa Parlamentosunun kararlarını hatırlatarak AB'ye karşı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, BTP haricinde hiç bir siyasi partinin bu hakikatleri anlatmayıp gizlediklerini belirterek gizlenen bir başka hakikati daha şöyle gözler önüne serdi:
"Dinlerarası Diyalogun ne olduğunu biliyor musunuz? Dinlerarası diyalogun asıl maksadı Türk milletini hıristiyanlaştırmaktır. Bunu çok iyi bilesiniz. Bu Vatikan'ın aldığı bir karardır ve Avrupa tarafından hayata geçirilmektedir. Avrupa, 'Eğer Türkler müslüman olarak kalırsa onları istediğimiz gibi evirip çeviremeyiz. Onun için dinlerinden çevirmemiz şarttır' diyor. Benim B parti liderim de, Of'a gidiyor, 'Dört tane hak din vardır. Biz onların memleketinde cami yapıyoruz. Onlar bu memlekette kilise yapsa ne olur' diyor. Biz orada cami yapıyoruz. Doğru. Ama kim yapıyor? Müslümanlar yapıyor. İhtiyacı var, cami açıyor. İhtiyacı olmayan şeyi açıyor mu? Açmıyor. Peki buradaki kiliseyi kim açıyor? Sen müslüman Türk'e açtırıyorsun? Kendi ellerinle açıyorsun. Bununla 'Ey Türk vatandaşı gel sen de hıristiyan ol' diyorsun. Santa Maria Kilisesinin papazı, '2,5 sene içerisinde biz 10 bin insanı Trabzon'da vaftiz ettik' diyor. Yazıklar olsun! Bundan sonraki adım nedir biliyor musunuz? Santa Maria kilisesinin papazı söylüyor. 'Ey ayine gelen cemaat! Sizin aslınız nedir biliyor musunuz?' diyor. Bundan sonraki adım, 'Madem ki sizin aslınız Türk değildir, Rum ve Ermenidir, bu topraklar da size aittir'dir. Bu noktaya gidiyorlar. Hala uyuyor muyuz? Nedir bu hal? Allah belamızı verir. Ayıkalım. Ben işte bunları görerek Türk siyasetine adım attım. Allah'ın izniyle bütün bunlara dur diyeceğiz. Hep beraber göğüs gereceğiz. Var mısınız? Okyanus ötesinden emir alarak memleketin ve milletin huzuruna çıkanları eğer siz kucaklarsanız bunun hesabını hiç bir zaman veremezsiniz."
Mahpuslar vicdan azabından kurtulacak
Prof. Dr. Haydar Baş, devamla, tarım, hayvancılık, ormancılık, denizcilik, sanayi, esnaf kesimini; KOBİ'leri, emeklileri, ev hanımlarını, evsizleri, özürlüleri, şehit ailelerini, kimsesiz yaşlıları, işçiyi, memuru, çiftçiyi, öğrencileri, çocukları, parasızlıktan evlenemeyenleri, nakliyecileri, otobüs-taksi-minibüs şoförlerini, hastane kapılarında çile çekenleri, kısacası üreten ve tüketen bütün toplum kesimlerini ilgilendiren, insanımızı onurlu-başı dik, yarınından emin hale getirecek, Türkiye'yi ayağa kaldıracak, sosyal, kültürel, iktisadi projelerini açıkladı. Mezardakiler ve eşkıyaları bile kapsayan projesinde Prof. Dr. Haydar Baş, mahkumlar için yapılacakları da şöyle dile getirdi:
"Bu kardeşlerimiz bir takım yanlışlar münasebetiyle cezaevlerine düştüler. Bizim cezaevlerimiz maalesef içler acısı. Cezaevlerinden maksat gireni temizlemek ve onu kazanmaktır. Hem kendi, hem milletinin yararına kazanmaktır. Ama biz ne yapıyoruz? Hırsız, yolsuz, adam vuran, üç kağıtçıyı bir araya koyuyoruz. Bir de bakıyorsun ki katil, hırsızlığı hırsızdan öğreniyor. Hırsız, adam öldürmeyi katilden öğreniyor. Hepsi sanki tedrisat yapıp bir numaralı hırsız, katil olmuş vaziyette hapishaneden çıkıyorlar. Eğitilmek, temizlenmek yerine çok daha fazla azgınlaşarak çıkıyorlar. Geçtiğimiz günlerde af ile dışarıya çıkanların çoğu tekrar cinayet işlediler. Çünkü eğitilmediler. İçeriye giren diğer arkadaşından farklı bir yanlışı öğrenerek dışarıya çıktı. Biz, hapishaneleri bir eğitim ve öğretim yeri olarak görüyoruz. Orada onlar eğitilecekler. Evvela kendi yararlarına kazanılacaklar. Sonra da milletin, vatanın, devletin yararına kazanılacaklar. Onları eğiteceğiz, sanatkar yapacağız. Öğrendikleri sanat dalında iş imkanı temin edeceğiz. Kazandıkları parayı ailesine gönderecek, böylece vicdan azabından kurtulacaklar."
Bir dönek için istenen vekalet
Bütün bunları yapabilmek için milletten, diğer partileri nadasa bırakıp sadece bir dönem için vekalet istediğini söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, bu isteğin "niçin"ini şöyle izah etti:
"Bakınız Oğuz Kağan ne diyor: 'Gökkubbe çadırım, güneş bayrağımdır' diyor. Bir, bu azamete, ufka, ideale; bir de şimdiki siyasetçilere bak. Şimdiki siyasetçiler ne diyor? 'Avrupa olmazsa aç kalırız' diyor. Yazıklar olsun! Bizim soframızın artıkları on tane Avrupa bakar. Ama yeter ki çalışalım. Onun için sadece bu döneme mahsus olmak üzere sizden vekalet istiyorum. Bu dönemde, 2 sene içinde Avrupa'yı, üç sene içinde Amerika'yı yakalamaya, 4. senede dünya liderliğine, kainatın liderliğine soyunuyoruz. İşte biz bunu yapacağız. Var mısınız?"
Vatan pazarılk konusu olunca
Kırıkkale'de yaptığı konuşmada, vatanın içine düştüğü durumdan dolayı müdafaa silahına sarılmak boynuna borç olduğu için siyasete girdiğini söyleyerek konuşmasına başlayan Prof. Dr. Haydar Baş, "AB Türkiye Cumhuriyetini ve vatanını parçalamak, IMF de milleti sömürüp kanını emmek için elinden geleni ardına koymuyor. Ben ne yaptığını bilen bir insanım. Beni hepiniz tanırsınız. 10 milyon küsur eserim Türkiye'de okunuyor. Benim geldiğim bir yer var. Ben bu itibarımı hiç bir şöhrete, şana satmam. Ama benim vatanım pazarlık konusu olunca her şeyi yere attım, ortaya çıktım" dedi.
Seçmenden gizlenen hakikatler
Ayasofya, İstanbul Suriçinde bir ortodoks din devleti, Kıbrıs, Ege, Kardak Adası, sözde Ermeni soykırımı meselesi, Güneydoğu gibi konularda Avrupa Parlamentosunun kararlarını hatırlatarak AB'ye karşı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, BTP haricinde hiç bir siyasi partinin bu hakikatleri anlatmayıp gizlediklerini belirterek gizlenen bir başka hakikati daha şöyle gözler önüne serdi:
"Dinlerarası Diyalogun ne olduğunu biliyor musunuz? Dinlerarası diyalogun asıl maksadı Türk milletini hıristiyanlaştırmaktır. Bunu çok iyi bilesiniz. Bu Vatikan'ın aldığı bir karardır ve Avrupa tarafından hayata geçirilmektedir. Avrupa, 'Eğer Türkler müslüman olarak kalırsa onları istediğimiz gibi evirip çeviremeyiz. Onun için dinlerinden çevirmemiz şarttır' diyor. Benim B parti liderim de, Of'a gidiyor, 'Dört tane hak din vardır. Biz onların memleketinde cami yapıyoruz. Onlar bu memlekette kilise yapsa ne olur' diyor. Biz orada cami yapıyoruz. Doğru. Ama kim yapıyor? Müslümanlar yapıyor. İhtiyacı var, cami açıyor. İhtiyacı olmayan şeyi açıyor mu? Açmıyor. Peki buradaki kiliseyi kim açıyor? Sen müslüman Türk'e açtırıyorsun? Kendi ellerinle açıyorsun. Bununla 'Ey Türk vatandaşı gel sen de hıristiyan ol' diyorsun. Santa Maria Kilisesinin papazı, '2,5 sene içerisinde biz 10 bin insanı Trabzon'da vaftiz ettik' diyor. Yazıklar olsun! Bundan sonraki adım nedir biliyor musunuz? Santa Maria kilisesinin papazı söylüyor. 'Ey ayine gelen cemaat! Sizin aslınız nedir biliyor musunuz?' diyor. Bundan sonraki adım, 'Madem ki sizin aslınız Türk değildir, Rum ve Ermenidir, bu topraklar da size aittir'dir. Bu noktaya gidiyorlar. Hala uyuyor muyuz? Nedir bu hal? Allah belamızı verir. Ayıkalım. Ben işte bunları görerek Türk siyasetine adım attım. Allah'ın izniyle bütün bunlara dur diyeceğiz. Hep beraber göğüs gereceğiz. Var mısınız? Okyanus ötesinden emir alarak memleketin ve milletin huzuruna çıkanları eğer siz kucaklarsanız bunun hesabını hiç bir zaman veremezsiniz."
Mahpuslar vicdan azabından kurtulacak
Prof. Dr. Haydar Baş, devamla, tarım, hayvancılık, ormancılık, denizcilik, sanayi, esnaf kesimini; KOBİ'leri, emeklileri, ev hanımlarını, evsizleri, özürlüleri, şehit ailelerini, kimsesiz yaşlıları, işçiyi, memuru, çiftçiyi, öğrencileri, çocukları, parasızlıktan evlenemeyenleri, nakliyecileri, otobüs-taksi-minibüs şoförlerini, hastane kapılarında çile çekenleri, kısacası üreten ve tüketen bütün toplum kesimlerini ilgilendiren, insanımızı onurlu-başı dik, yarınından emin hale getirecek, Türkiye'yi ayağa kaldıracak, sosyal, kültürel, iktisadi projelerini açıkladı. Mezardakiler ve eşkıyaları bile kapsayan projesinde Prof. Dr. Haydar Baş, mahkumlar için yapılacakları da şöyle dile getirdi:
"Bu kardeşlerimiz bir takım yanlışlar münasebetiyle cezaevlerine düştüler. Bizim cezaevlerimiz maalesef içler acısı. Cezaevlerinden maksat gireni temizlemek ve onu kazanmaktır. Hem kendi, hem milletinin yararına kazanmaktır. Ama biz ne yapıyoruz? Hırsız, yolsuz, adam vuran, üç kağıtçıyı bir araya koyuyoruz. Bir de bakıyorsun ki katil, hırsızlığı hırsızdan öğreniyor. Hırsız, adam öldürmeyi katilden öğreniyor. Hepsi sanki tedrisat yapıp bir numaralı hırsız, katil olmuş vaziyette hapishaneden çıkıyorlar. Eğitilmek, temizlenmek yerine çok daha fazla azgınlaşarak çıkıyorlar. Geçtiğimiz günlerde af ile dışarıya çıkanların çoğu tekrar cinayet işlediler. Çünkü eğitilmediler. İçeriye giren diğer arkadaşından farklı bir yanlışı öğrenerek dışarıya çıktı. Biz, hapishaneleri bir eğitim ve öğretim yeri olarak görüyoruz. Orada onlar eğitilecekler. Evvela kendi yararlarına kazanılacaklar. Sonra da milletin, vatanın, devletin yararına kazanılacaklar. Onları eğiteceğiz, sanatkar yapacağız. Öğrendikleri sanat dalında iş imkanı temin edeceğiz. Kazandıkları parayı ailesine gönderecek, böylece vicdan azabından kurtulacaklar."
Bir dönek için istenen vekalet
Bütün bunları yapabilmek için milletten, diğer partileri nadasa bırakıp sadece bir dönem için vekalet istediğini söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, bu isteğin "niçin"ini şöyle izah etti:
"Bakınız Oğuz Kağan ne diyor: 'Gökkubbe çadırım, güneş bayrağımdır' diyor. Bir, bu azamete, ufka, ideale; bir de şimdiki siyasetçilere bak. Şimdiki siyasetçiler ne diyor? 'Avrupa olmazsa aç kalırız' diyor. Yazıklar olsun! Bizim soframızın artıkları on tane Avrupa bakar. Ama yeter ki çalışalım. Onun için sadece bu döneme mahsus olmak üzere sizden vekalet istiyorum. Bu dönemde, 2 sene içinde Avrupa'yı, üç sene içinde Amerika'yı yakalamaya, 4. senede dünya liderliğine, kainatın liderliğine soyunuyoruz. İşte biz bunu yapacağız. Var mısınız?"