Marabalar

AKP iktidarı, Türkiye'nin ekonomi tablosunu düzeltebilir mi, sorusu artık zait kalıyor.
Sadece iktidar değil; Meclis'in tamamı, ekonomi ve iş dünyası bir araya gelseler, yapabilecekleri bir şey yok? 
Bankalar aracılığıyla Batı'dan borç temin ederek ve Katar, Bileşik Arap Emirlikleri gibi Arap ülkelerinden sıcak para transfer ederek yürütülen ekonomi gemisi, gerçekten ciddi sinyaller veriyor.
Cumhurbaşkanı, Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası'nda, vaziyeti herkesin anlayacağı şekilde açıkladı: 
Geçen yıl Türkiye, yüzde 2,9 büyürken; bankalar yüzde 40 civarında kâr artışı elde etmiş.
Bunun anlamı şu, devlet-millet kürek mahkumları gibi faiz lobisine çalışıyor.
2003'den 2017 yılına kadar olan 14 yıllık sürede bütçeden yapılan faize yapılan toplam ödeme 710.5 milyar TL'dir.
2016 sonu itibariyle Türkiye'nin 450.5 milyar dolar dış borcu, 540 milyar TL iç borcu
bulunuyor.
2000-2016 yılları arasında ise her yıl yaklaşık 2,5 milyon kişi olmak üzere toplam 39 milyon kişi göç etmiştir. Bunun 14.6 milyonu köyden kentlere gitmiş!
İşsizliğe dair resmi oranlar yüzde 12-13'lerde dolanırken; reel işsizlik denilen gayr-ı resmi oran yüzde 23-24'lerde, gençler arasında ise yüzde 29'larda geziniyor.
Prof. Dr. Haydar Baş, Salı günkü köşesinde "Tarımsız Türkiye"yi tahlil etti. Türkiye, son on yılda tarım arazilerinin yüzde 8.2'sini kaybettiğine dikkat çekti, meselenin çözümünü yeniden hatırlattı.
Tarımın, toplam istihdam içindeki payı 2002 yılında yüzde 34,9 iken bu pay 2016 yılında yüzde 19,9'a gerilemiş.
Son 14 yıllık Türkiye, dünyadan kuru fasulyeden mercimeğe kadar toplam 126.5 milyar dolarlık tarım ürünü ithal etmiştir.
Türk çiftçisinin bankalara olan borcu ise 90 milyar TL'yi aşmıştır.
Zar-zor ayakta duran son çiftçi-köylü kesimi de Cumhurbaşkanı'nın Trabzon'da dediği gibi, bankalara marabalık yapmaktadır.
15 yıllık koca iktidar, işçiye-memure, değil kefen parası, sigara parası bile etmeyen yüzde 4 zam verebiliyor.
Kavun-karpuz üreticisi karpuzları tarlada çürütüyor, sokaklara döküyor. Fındık üreticisi on-on beş sene önceki fiyata talim ediyor.
Çay, mısır, buğday, elma, incir, zeytin üreticisi? vs. hepsi öyle!
Çiftçi ne yapmış-ne etmiş üretmiş; devlet ise altın gibi ürüne para bulamıyor. Çiftçi ya çöpe döküyor yahut tarlada çürütüyor.
Bu paradoksu çözecek ortada akıl yok? Ekonomi yönetimi, hazır ürünün karşılığı para basmadığı gibi, kafası da basmıyor!
Ekonomideki kapitalist anlayışla iktidar, muhalefet veya bir başkası bu tabloyu
değiştiremez.
Türk ekonomisini düzlüğe çıkarmanın, şahlandırmanın adı Prof. Dr. Haydar Baş'tır, Milli Ekonomi Modeli'dir? BRICS ülkeleri başta olmak üzere dünyanın 4 milyarlık nüfusu bu gerçeğe şahittir.
Hatırlarsanız, 9-10 ay önce milli para filan lafları dolanıyordu Ankara'da? Ne oldu? Kimsede ses yok, adım atacak takat ve donanım yok. Milli para konusunda siyasetin ve jöleli yeniyetmelerinin mumu yatsıya bile varamadı, söndü.
Çünkü milli para, Milli Ekonomi Modeli'nin para formülüdür.
Prof. Dr. Baş'ın modelinde para, emeğin, üretimin, hizmetin ve bilginin, yani GSMH'nın karşılığıdır. 
Köylünün ürününün, işçinin-memuru emeğinin, öğretmenin bilgisinin, hizmet sektörünün hizmetinin karşılığı Türk devletinin bağımsızlığıdır, senyoraj hakkıdır? Yoksa Arab'ın sıcak parası veya Haçlı sermayedarlarının faizli kredisi değil!
Türk milleti, ne zaman Milli Ekonomi Modeli'ni iktidar eder, Prof. Dr. Baş'ı işbaşına getirir; işte o zaman emeğinin, üretiminin, hizmetinin, alın terinin karşılığını adam gibi alır.
Millet şimdi de hak ettiğini alıyor: Küresel kapitalizmin iflah olmaz İslamcı taşeronlarını işbaşına koymuş, alçak sürünmeye, Yahudi para babalarına köle olmaya, bankalara ve faiz lobilerine marabalık yapmaya devam ediyor, edecek? Aklımız başımıza gelene kadar!