Sanki bütün kavramlar mekanizmanın, suyu nereden alıp nereye döktüğünün insanlar tarafından anlaşılamaması için dizayn edilmiş. Sanki bu işleyişi kontrol etmekle görevli olup kendi çapında katkıda bulunanlar bile döngünün tamamını algılayamasınlar diye organizasyon, tek bir insanın fotoğrafın tamamını göremeyeceği genişlikte bir alana dağıtılmaya çalışılmış. Bu yüzdendir ki, dünyadaki bütün makro iktisatçılar, yanlış giden birşeyler olduğunu sezinleseler hatta kendi uzmanlık alanlarına düşen bölümünü teşhis etseler bile hiçbiri sahanın tamamını görebilecek kadar meseleye yukarıdan bakabilmeyi başarabilmiş değil.Piyasalarımızdaki, bazan anlamlı bazan anlamsız gözüken oranlar, veriler, büyüklükler ve bunların arasındaki ilişkilerin hepsi, kapitalizmin kendi şifrelerinin çözülmemesi için yaptığı rutin taktik değişikliklerden ibaret. Ekonomimizde yaşanan son iki büyük kriz, 1994 ve 2001 deki krizlerdi. Döviz krizi de denilen bu krizlere sıcak paranın katkılarını da unutmamak lazım. Bu krizler sonunda Türk Lirası, yabancı paralar karşısında önemli oranda devalüe edilmiş ve değerini yitirmişti. Ülke ekonomisine verdiği zarara paralel olarak, bu krizlerin damaklarımızda bıraktığı acı tadı, dövizin bir anda değer kazanmasıyla halkımızın maddi yükümlülüklerini yerine getiremediğinden dolayı yaşadığı mağduriyetler şeklinde özetleyebiliriz.Doların, avro karşısında değer kazanmayı sürdürürken, TL'ye karşı halen değerinin altında bir eşikte anlamsız gözüken bir şekilde çakılı durması, cari açığın bu yıl daha da artması kesin olan bir ülke için nasıl açıklanabilir? Bir krizden bahsedilebilmesi için, dövizde meydena gelecek bir artışın zorunlu olduğuna geçmişte acı bir şekilde inandırılmış halkımız, şu anda yaşadığı mağduriyete, bu sebeple bir isim bulabilmiş değil. Aynı olansa, geçim durumunun, daha önce erişilmemiş bir hızla baş aşağı gittiği. Yani herşey değişse de bir şey değişmiyor. Paraların bizim cebimizden başka ceplere gidiyor olması. Soros ve çıraklarının IMF yardımıyla bu sefer uyguladıkları metod aslında basit. Sıcak para, yüksek reel faizler, kurun düşük tutulması ve arttırılacak borçlar kullanılan parametreler. Ülkemizde kurun değerini, piyasanın döviz talebinin değil, yabancı bankaların belirlediği bilinen bir durum.Böyle bir değişkeni kontrol altında tutabilmeyi dalgalı kur makyajıyla başarmak, geri kalan işlerin kendiliğinden organize olmasını da sağlıyor. Tabi gerektiğinde ince ve kalın ayarları yapabilme imtiyazına sahip olmak koşuluyla.Düşük kurla birlikte ithalatın ihracata göre çok daha hızlı artmasıyla ortaya çıkan cari açığı yüksek reel faizler vasıtasıyla sıcak parayla doldurma geleneği, her yıl artan açık sebebiyle borçların rekor düzeylere ulaşmasına neden oldu. Buna ödenemeyen faiz borçları için alınan yeni borçları eklediğimizde 350 milyar doları aşan dev bir borç yükü ortaya çıktı. Bu durum sıcak para giyotininin bir gün ekonominin kellesini vurmasıyla sonuçlanacak. Bu kaçınılmaz bir son. Kimse sürekli borçları artan bir ülkeye sonsuza kadar borç vermez ve veremez de.Mekanizmanın önemli bir ayağı olan faizlerde, görünüşteki düşüşler hiçbir şekilde reel faizleri etkilemedi. Yüzde 10'lara varan reel faizler dünyada hiçbir yerde mevcut değil. Fakat cari açığın ve ödenemeyen faizlerin yada ötelenen borçların faizlerinin bir şekilde kapatılması daha doğrusu ertelenmesi zorunluluğu sıcak parayı çekebilmek için bu reel faiz oranlarını koruyan en önemli kalkan. Yukarıda anlatılan sömürü için dizayn edilmiş mekanizmalar bizler için ne kadar da karmaşık ve çözümsüz görünüyordu. Ta ki BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş Bey bizleri, "emisyon" kavramıyla tanıştırana kadar.
Serdar Peker / diğer yazıları
- Domuz jeltini / 09.07.2012
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007