Memun’un veliahtlık için ısrar etmesinin nedenleri -2-
Bazıları Fazl b. Sehl’in ve kardeşinin aslen Mecusî sonradan Müslüman olduklarını söyler. Fazl zamanla Memun’un vezirliğine kadar ilerledi
30.01.2024 18:34:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak





Diğer bir görüşe göre ise fikir Memun'a değil veziri Fazl b. Sehl'e aitti. Bu noktada Memun'un veziri Fazl b. Sehl'in kimliğinden bahsetmekte fayda vardır. Bu şahıs aslen Mecusîdir. Bermekîler'e (Harun Reşid'e hizmet eden aile) katıldı.
Bazıları Fazl b. Sehl'in ve kardeşinin aslen Mecusî sonradan Müslüman olduklarını söyler. Fazl zamanla Memun'un vezirliğine kadar ilerledi. Bir anda iki makam elde etti; biri halifenin veziri olmak (o dönemdeki vezir günümüzdeki başbakan konumundaydı) diğeri de ordunun başkomutanlığı idi (ki bu görev de şimdiki genelkurmay başkanlığı gibiydi). Bu nedenle, Fazl'a iki makam sahibi anlamına gelen "Zu'r-Riyaseteyn" diyorlardı. Fazl'ın Memun üzerinde büyük bir etkisi vardı.
İşte veziri ve bir numaralı adamı Fazl'ın teklifi üzerine Memun istemediği halde İmam Rıza'yı veliahtlığa getirdi. Bu görüş sahiplerine göre, Fazl'ın niyeti hilafeti Abbasoğulları'nın elinden almak ve kendisini bu makama oturtmaktı.
Öte yandan, Corci Zeydan gibi bazı kimseler, Fazl'ın aslında bir Ehl-i Beyt dostu olduğunu ve İmam Rıza'ya olan sevgisinden dolayı böyle bir teklif yapması için Memun'u zorladığını söylemektedir. Ancak, tarihçilere göre, bu zayıf bir ihtimaldir.
Çünkü eğer Fazl samimi olarak böyle bir düşünceye sahip olsaydı, İmam Rıza, veliahtlığa karşı ciddi bir tepki koymazdı, kaldı ki İmam, Fazl b. Sehl ile şiddetli bir muhalefet içindeydi. Tarihî kaynaklar bu konuda ittifak halindedir. Rivayetlerde İmam'ın Memun'dan daha çok Fazl b. Sehl'i tehlike olarak gördüğü yer almaktadır.
Özetleyecek olursak, İmam Rıza'yı veliahtlığa getirme fikrinin tam olarak kime ait olduğunu anlamak çok zordur. Ancak, kesin olan şudur ki; Memun, veliahtlık konusunda İmam Rıza'ya fazlasıyla ısrar etmiştir.
O halde bu ısrarın asıl nedeni nedir?
1- KARIŞIK ORTAMIN YATIŞMASI
Daha önce ifade ettiğimiz gibi, Memun'un iktidar dönemi iç karışıklıkların yoğun olduğu bir dönemdi. Memun, birçok isyanla, silahlı ayaklanmayla yüz yüze gelmişti. Bunların arasında Alevî isyanları büyük yer tutar.
Memun'a karşı olanlar memleketin her yanına yayılmıştı. Kendisi bu konuda şunları söyler: "Allah'a yemin ederim ki, Kays kabilesini Beytü'l-malimde tek bir dirhem kalmadığını gördüğüm zaman ancak atlarının sırtından indirebildim...
Yemen'e gelince, Allah'a and olsun ki, ben onu sevmem ve o da beni hiç sevmedi. Kudaa ise, liderleri benim zebun olmamdan başka bir şey beklemezler. Ki bu durumdan yararlanabilsinler. Rebia'ya gelince, Allah Peygamberini Mudar'dan gönderdiği gün¬den beri Rablerine öfkelidir."
Memun'un karşılaştığı isyanların ardı arkası gelmiyordu. Sadece Ebu's-Seraya isyanlarında iki yüz bin kişi öldürülmüştü.
Memun, bu ortamda İmam Rıza'yı kendine yaklaştırmak sure-tiyle onun yakınlarını ve taraftarlarını kontrol altında tutmanın hesabını yapmıştı. Hatta mümkün olabilirse İmam'ın taraftarlarını kendi saflarına çekmeyi bile planlamıştı.
Diğer yandan, Memun, İmam Rıza'yı veliahtı tayin etmek suretiyle Müslümanların nezdinde sempati kazanmayı amaçlamıştı. Çünkü Müslümanların büyük kısmı İmam Rıza'ya karşı büyük sevgi beslemekteydi.
Bu bakımdan Memun, kardeşi Emin'le savaşırken Bağdat'ı ele geçirmesine yardım eden Horasanlıların gönlünü kazanmak istiyordu. İmam'ı Nişabur'da sayısı yirmi bini bulan bir fakih, âlim ve hadis imamı karşılamıştı.
2- YÖNETİME MEŞRU BİR GÖRÜNTÜ KAZANDIRMAK
Bu konunun üstünde durulması gerekir. Zira İslam dünyasında yöneticilerin meşruiyeti iki durumda geçerli olabilir: Ya, Allah ve Resulünün işareti ile halife iş başına gelir ki Resûlullah Gadir Günü bunu açıkça ortaya koymuştur. Bu Ehl-i Beyt'in görüşüydü.
İkinci olarak ise, ya şûra yoluyla veya bir önceki yöneticinin işareti ile ve ümmetin rızasına uygun olarak veliaht tayin edilir ki bu da diğer fırkaların görüşü idi.
Ancak, Memun yönetiminde bu iki şarttan hiçbiri yerine gelmiş değildi. Gerçi Ehl-i Beyt dışındaki fırkaların fakihleri Memun yönetimini onaylıyorlardı ancak bu onayın Memun'un baskısı ve tehditleri ile olduğu da malumdu.
Ya da fakih bilinen kimseler mevcut siyasî ortamda kendilerine bir yer bulmayı zorunlu gördükleri için yönetimi destekliyorlardı.
Her ne olursa olsun Memun, yönetiminin meşruiyete muhtaç olduğunun farkındaydı. Bu sebeple Memun kardeşini öldürmek suretiyle ele geçirdiği saltanattan feragat edip yerine İmam Rıza'yı oturtmak istediğini açıkladı.
Zira İmam Rıza herkes tarafından kabul gören bir şahsiyetti. Bütün Müslümanların kabul ve rızasına mazhar olmuştu. İmam Muhammed Cevad bu gerçeği şu şekilde açıklamıştır.
"Kendisiyle beraber olan dostları ondan razı oldukları gibi kendisine düşman olan muhalifleri de ondan razıydılar. Atalarının hiçbiri bu niteliğe sahip değildi. Bu yüzden bütün imamlar arasında ona er-Rıza adı verilmişti."
Memun açısından İmam Rıza'nın veliahtlığı kabul etmesi birçok Müslümanın nazarında Memun'un saltanatının meşruiyet kazanması anlamına geliyordu." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Bazıları Fazl b. Sehl'in ve kardeşinin aslen Mecusî sonradan Müslüman olduklarını söyler. Fazl zamanla Memun'un vezirliğine kadar ilerledi. Bir anda iki makam elde etti; biri halifenin veziri olmak (o dönemdeki vezir günümüzdeki başbakan konumundaydı) diğeri de ordunun başkomutanlığı idi (ki bu görev de şimdiki genelkurmay başkanlığı gibiydi). Bu nedenle, Fazl'a iki makam sahibi anlamına gelen "Zu'r-Riyaseteyn" diyorlardı. Fazl'ın Memun üzerinde büyük bir etkisi vardı.
İşte veziri ve bir numaralı adamı Fazl'ın teklifi üzerine Memun istemediği halde İmam Rıza'yı veliahtlığa getirdi. Bu görüş sahiplerine göre, Fazl'ın niyeti hilafeti Abbasoğulları'nın elinden almak ve kendisini bu makama oturtmaktı.
Öte yandan, Corci Zeydan gibi bazı kimseler, Fazl'ın aslında bir Ehl-i Beyt dostu olduğunu ve İmam Rıza'ya olan sevgisinden dolayı böyle bir teklif yapması için Memun'u zorladığını söylemektedir. Ancak, tarihçilere göre, bu zayıf bir ihtimaldir.
Çünkü eğer Fazl samimi olarak böyle bir düşünceye sahip olsaydı, İmam Rıza, veliahtlığa karşı ciddi bir tepki koymazdı, kaldı ki İmam, Fazl b. Sehl ile şiddetli bir muhalefet içindeydi. Tarihî kaynaklar bu konuda ittifak halindedir. Rivayetlerde İmam'ın Memun'dan daha çok Fazl b. Sehl'i tehlike olarak gördüğü yer almaktadır.
Özetleyecek olursak, İmam Rıza'yı veliahtlığa getirme fikrinin tam olarak kime ait olduğunu anlamak çok zordur. Ancak, kesin olan şudur ki; Memun, veliahtlık konusunda İmam Rıza'ya fazlasıyla ısrar etmiştir.
O halde bu ısrarın asıl nedeni nedir?
1- KARIŞIK ORTAMIN YATIŞMASI
Daha önce ifade ettiğimiz gibi, Memun'un iktidar dönemi iç karışıklıkların yoğun olduğu bir dönemdi. Memun, birçok isyanla, silahlı ayaklanmayla yüz yüze gelmişti. Bunların arasında Alevî isyanları büyük yer tutar.
Memun'a karşı olanlar memleketin her yanına yayılmıştı. Kendisi bu konuda şunları söyler: "Allah'a yemin ederim ki, Kays kabilesini Beytü'l-malimde tek bir dirhem kalmadığını gördüğüm zaman ancak atlarının sırtından indirebildim...
Yemen'e gelince, Allah'a and olsun ki, ben onu sevmem ve o da beni hiç sevmedi. Kudaa ise, liderleri benim zebun olmamdan başka bir şey beklemezler. Ki bu durumdan yararlanabilsinler. Rebia'ya gelince, Allah Peygamberini Mudar'dan gönderdiği gün¬den beri Rablerine öfkelidir."
Memun'un karşılaştığı isyanların ardı arkası gelmiyordu. Sadece Ebu's-Seraya isyanlarında iki yüz bin kişi öldürülmüştü.
Memun, bu ortamda İmam Rıza'yı kendine yaklaştırmak sure-tiyle onun yakınlarını ve taraftarlarını kontrol altında tutmanın hesabını yapmıştı. Hatta mümkün olabilirse İmam'ın taraftarlarını kendi saflarına çekmeyi bile planlamıştı.
Diğer yandan, Memun, İmam Rıza'yı veliahtı tayin etmek suretiyle Müslümanların nezdinde sempati kazanmayı amaçlamıştı. Çünkü Müslümanların büyük kısmı İmam Rıza'ya karşı büyük sevgi beslemekteydi.
Bu bakımdan Memun, kardeşi Emin'le savaşırken Bağdat'ı ele geçirmesine yardım eden Horasanlıların gönlünü kazanmak istiyordu. İmam'ı Nişabur'da sayısı yirmi bini bulan bir fakih, âlim ve hadis imamı karşılamıştı.
2- YÖNETİME MEŞRU BİR GÖRÜNTÜ KAZANDIRMAK
Bu konunun üstünde durulması gerekir. Zira İslam dünyasında yöneticilerin meşruiyeti iki durumda geçerli olabilir: Ya, Allah ve Resulünün işareti ile halife iş başına gelir ki Resûlullah Gadir Günü bunu açıkça ortaya koymuştur. Bu Ehl-i Beyt'in görüşüydü.
İkinci olarak ise, ya şûra yoluyla veya bir önceki yöneticinin işareti ile ve ümmetin rızasına uygun olarak veliaht tayin edilir ki bu da diğer fırkaların görüşü idi.
Ancak, Memun yönetiminde bu iki şarttan hiçbiri yerine gelmiş değildi. Gerçi Ehl-i Beyt dışındaki fırkaların fakihleri Memun yönetimini onaylıyorlardı ancak bu onayın Memun'un baskısı ve tehditleri ile olduğu da malumdu.
Ya da fakih bilinen kimseler mevcut siyasî ortamda kendilerine bir yer bulmayı zorunlu gördükleri için yönetimi destekliyorlardı.
Her ne olursa olsun Memun, yönetiminin meşruiyete muhtaç olduğunun farkındaydı. Bu sebeple Memun kardeşini öldürmek suretiyle ele geçirdiği saltanattan feragat edip yerine İmam Rıza'yı oturtmak istediğini açıkladı.
Zira İmam Rıza herkes tarafından kabul gören bir şahsiyetti. Bütün Müslümanların kabul ve rızasına mazhar olmuştu. İmam Muhammed Cevad bu gerçeği şu şekilde açıklamıştır.
"Kendisiyle beraber olan dostları ondan razı oldukları gibi kendisine düşman olan muhalifleri de ondan razıydılar. Atalarının hiçbiri bu niteliğe sahip değildi. Bu yüzden bütün imamlar arasında ona er-Rıza adı verilmişti."
Memun açısından İmam Rıza'nın veliahtlığı kabul etmesi birçok Müslümanın nazarında Memun'un saltanatının meşruiyet kazanması anlamına geliyordu." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.