İzcilik yıllarımızda en önemli görevlerimizden birisi her yıl soğuk-sıcak, üç kişi-beş kişi, bir ağaç-beş ağaç demeden "Ağaç Bayramı"na katılmak,21 Mart'ta düzenlenen ormancılar gününde yakın, uzak demeden dikim çalışmalarına katkıda bulunmaktı.
Küçük bir yavrukurt da, büyük bir izci de bu törene katılır, otobüsler dolusu şarkı türkü söyleyerek bugün yakılan yerlerin benzerine koşa, koşa giderdik. Çukur açmak küçükler için zor olduğundan genellikle birkaç gün önceden dikim yerlerine gidilir, özel kürekler ile çukurlar açılır, hazırlanırdı. Ağaç Bayramı bir anda yüzlerce izci ve yetişkinle gerçek bir şölene dönüşürdü.
Hiç unutmuyorum, Bursa'da teleferik sırtlarındaki kestanelikler yok olmaya başlayınca oraya da dikim yapılması kararlaştırılmış, oraya çam fidanları dikilmesi kararlaştırılmış, gidip görevimizi yapmıştık. Yavrukurtlardan biri fidanların tüplerini çıkartırken elleri çamur içinde kalmış, onu izleyen yetkiliye:
"Bunları kim sulayacak?" diye sormuştu. Orman bölge şefi merak etmemesini, onların sulayacak ekipleri olduğunu anlatarak küçük izcimizin kaygısını gidermişti.
Maalesef oradaki dikimlerimiz boşa gitmişti. Bizden sonra yöre sakinleri keçilerini salarak bütün fidanların yolunup, kurumasına neden olmuşlar; ileriki yıllarda buralara gecekondular yapılmıştı. Bizde kestaneliğin nasıl yok edildiğini acı, acı seyretmiştik.
Mesele fidan dikmekte değil, korumayı sağlamaktaki zafiyetimizdi. Bizim izciler doğal orman gezginleri olarak patika ve piknik alanlarını dolaşmayı, gördükleri aksaklıkları görevlilere bildirmeyi adet edinmişlerdi. Ormanlara girmeyi yasaklayarak ağaçları ve canlıları yalnız bırakmak ne kadar doğru olabilir ki? Önemli olan bölge, bölge sahiplendirmek; sahiplenenlerin konaklama ve ulaşımlarına yardımcı olmak, ormanla birlikte yaşama kurallarını öğretmektir.
Toprağı bol olsun, Uludağ'ın efsane milli park müdürü (her biri ayrı bir efsaneydi zaten) Osman Neşet Akay, göreve başladığında bizi Kirazlıyayla kampında ziyaret etmiş; iki orman mühendisinin her dönem başında yeni izcilerin bir program dahilinde eğitilmesini sağlamıştı. Sonradan onunla birçok olayda beraber olmuş, eğitim konusunda güzel işlere imza atmıştık.
Bize öğretilen şey cam materyallerin doğaya bırakılmaması, gördüklerimizin toplanıp, yol kıyısına poşetle bırakılarak milli park gişesindeki görevlilere çıkışta haber vermekti. Onca büyük orman alanlarında emekli olan muhafaza memurları ve saha bekçileri yerine atama yapılmaması, yazdan yaza geçici orman işçileri ile çalışılması ne kadar yararlı olur ki?
Son yaşananlar ile yüreğimiz yangın yerine döndü. Gittiğimiz ülkelerde de ormanlar var. Gördüklerimize dayanarak İlgilisine sormak gerekir:
-Yanan yerlerde kaç tane muhafaza memuru, koruma amiri, yangın personeli, saha bekçisi kaldı? Emekli olanların yerine yenileri alındımı?
-Kaç tane yangın havuzu, kaç tane motopomp, kaç tane yangın musluğu ve sahaya döşeli yangın suyu taşıma ünitesi eklendi? Kaçı çalışır durumdadır?
-Ormanlar hangi yangın uçağı ve helikopterin görev sahasındadır?
-Hangi dağcı, izci, orman gezgini, fotoğrafçı, çevre köylüsü veya çevredeki meslek lisesi öğrencileri gibi orman gönüllüsü olacak gruplar ile işbirliği protokolü yapılmıştır? Bunlar bizim zamanımızdaki gibi orman devriyesi görevini yapmakta mıdır? Bunlara periyodik eğitimler verilmiş midir? Eğitimlere katılanlara teşvik etmek ve yenilerini isteklendirmek için tanıtıcı bröve, sertifika, eğitici kitap ve broşür desteği verilmiş midir, görev alanları ile ilgili harita bilgisi, koruyucu kask, söndürme ekipmanı gibi destekleyici malzemeleri edinilmiş midir?
-Korunmasında sıkıntı çekilecek, işgüzar bir takım insanların girişini önlemek için tel örgü gözle takip edilecek çevre boşluğu yaratılmış mıdır? Yangın ulaşım koridorları açılmış mıdır? Girişler için kamera ve foto kapan gibi bir çözüm sağlanmış mıdır?
-Ormanların dibine yapılan fabrikalar, işletmeler, oteller, sınırları ormanla birleşen köylerde yangın önleme ile ilgili hangi katkılar ve görevlendirmeler vardır? Yeterli su stoku, motopomplar, hortum ve yangına müdahale edecek gerekli ekipmanlar kontrol altında ve hizmete hazır mıdır?
Sadece ağaç dikmek ve kendi haline bırakıp, on sene sonra bakımsız orman alanlarının yanmasına seyirci kalmak yeterli midir?
Bütün bunları nereden mi biliyorum? Eh hayatımızın elli yılı izcilik gibi bir uğraşla Uludağ'da ve Türkiye'nin farklı yerlerindeki kamplarda, yurt dışındaki ziyaretlerimizde de ormanlarda yapılan kamp ve kurslar ile geçince öğretiyorlar adama…
Ormanları yasaklar ile süslü maroken büro koltuklarına kurulmakla, milyonluk arabalara teftiş etmekle, eline tırmık kürek verdiğiniz ekipler ile koruyamazsınız.
Orman ilgi ister, bilgi ister, görgü ister ve sevgi ister…
Bildiklerimi ve öğrendiklerimi yazdım.
Gerçek ormancılara ve ormanları seven gönüllülere selam olsun, hayatını kaybeden ve kendini ormancılığa adayanlara da rahmet olsun…
İnşallah ders alınır da bir daha namerde fırsat verilmez.
- Melamet hırkası… / 16.10.2025
- Geleceği savunmak… / 12.10.2025
- Çaresizlik… / 06.10.2025
- Düzen ve düzensizlik… / 27.09.2025
- Şehitliklerimiz… / 19.09.2025
- Tepki göstermek… / 06.09.2025
- Eski dostlar… / 03.09.2025
- Çocuk ve gençlerin eğitimi… / 26.08.2025
- Yalnız kalan gençlik ve yangın… / 21.08.2025





















































































