Mescid-i Aksa’nın esareti çoktan kabul edilmiş

Geçtiğimiz Perşembe akşamı, İsrail ve Hamas ateşkes kararı aldılar! O gece Beytüllahim, Ramallah ve Gazze sokaklarında on binlerce kişi ellerinde bayraklarla ateşkesi kutladı. 

Cuma günü, namaz öncesi Mescid-i Aksa'daki görüntüleri de görünce, 'İslam dünyası ve Filistinliler esareti çoktan kabul etmiş' dedim, kendi kendime.

On binlerce Müslüman ateşkes kararını alkışlıyor, sevinç çığlıkları atıyordu. Bu sevinçten benim anladığımı, 'İsrail, bize dokunmasın, Mescid-i Aksa'ya gidelim, namaz kılalım, eşimize, işimize bakalım' şeklindeydi.

Bir anda 70 yıllık zulüm ve son 11 günlük kıyım unutulmuştu. Sadece son 11 günde 250'den fazla Müslüman katledildi. 2 binden fazlası yaralandı. 75 bin kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı. Yaşadıkları yerler yerle bir edildi ama benim kardeşlerim 'ateşkes' kutlaması yapıyor.  

Tabi bizler Müslüman-Türk olduğumuz için bu tabloya şaşırdık. Çünkü biz esarete asla evet, demiş bir millet değiliz. Çünkü biz, 'Bağımsızlık benim karakterimdir' diyen Atatürk'ün karakterine sahip insanlarız.  

Çünkü biz, kalede Fransız bayrağı çekilmişken Cuma Namazı haramdır, itikadıyla Fransızlara bu toprakları dar eden Sütçü İmam ile aynı kanı, aynı itikadı taşıyoruz.

Bakıyorum! Halkları Müslüman olan İslam devletlerinin yöneticileri de peş peşe bu ateşkesten duydukları memnuniyeti dile getiriyor. 

Hangi ateşkes, neyin ateşkesi, bu kaçıncı ateşkes? Ya o toprağa düşen canlar, ya bitmeyen esaret!

Diğer taraftan Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye bu ateşkesi zafer olarak ilan edip, BM'ye,  Arap ve İslam ülkelerine teşekkür etti. Türkiye'nin adını anmadı. Sahi Filistin Devlet Başkanı nerede?

Türkiye'ye gelirsek!

11 gün boyunca en yüksek tonda İsrail kınandı, gözdağı verildi, üstü kapalı cihat söylemleri dile getirildi. 23 devlet başkanıyla görüşüldü.

Bu 11 günde Cumhurbaşkanı Erdoğan: Tüm dünya görmezden gelse bile İsrail'in zulmüne eyvallah etmeyeceğiz, Mescid-i Aksa'nın mahremiyetine uzanan ellere aynı kararlılıkla karşı çıkıyoruz, 84 milyonun Kudüs nöbeti devam ediyor" gibi çok alkış alan cümleleri kurarken Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum da, "Filistinli kardeşlerimizle bir gün mutlaka El-Aksa'da omuz omuza saf tutacağız, birlikte olacağız" bile diyordu.

Sayın Devlet Bahçeli'nin sözleri ise hem AKP'nin, İsrail politikalarını deşifre ediyor, hem de o halde neden yapmadılar, sorusunu akla getiriyordu! 

Bahçeli, "Kudüs'e bir koruyucu güç planlanmıyorsa, o zaman tarihin sesine kulak verilmeli, Türk milleti yeni bir nöbet için devreye girmelidir. ABD bunun önünde engelse NATO'yu tartışalım, Kürecik'i de, İncirlik'i de boşaltalım gitsin" demişti. 

Evet, geçen 11 günde ne İncirlik ve ne de Kürecik kapatıldı. Aynı zamanda bu 11 günde herhangi bir ticari anlaşma askıya alınmadı. Hiçbir askeri anlaşma iptal edilmedi. 

İsrailli firmaların, ülkemizdeki faaliyetlerini durdurulmadı. İsrail patentli ürünlerin satışı da yasaklanmadı. 

Neden sorusunun cevabını Bağımsız Türkiye Partisi Lideri Hüseyin Baş'ın şu cümleleridir:

"Siz bu bölgede güçlü bir ekonomiye sahip olursanız İsrail'i de, Amerika'sı da vız gelir tırıs gider. Ama bugün biz belli çıkarları gözetmek adına belli menfaatleri muhafaza edebilmek adına, İsrail ile bütün ilişkilerimizi bitirmemiz gereken noktada, İsrail ile ticari, siyasi bütün faaliyetlerimize tam gaz devam ediyoruz. Buradan samimiyet ve çözüm çıkmaz. Öncelikle bu konuda kendimize gelmemiz lazım."

Evet, ortada 57 devletlik ve 1,5 milyarlık bir samimiyetsizlik var. Eminim ki, birçokları iyi ki ateşkes kararı çıktı da bu tartışmalardan kurtulduk, sevinci yaşıyorlar. 

İç siyasete malzeme oldu

Mescid-i Aksa konusunda hiçbir fiili karar alamayan iktidar partisi konuyu iç siyasi malzeme haline dönüştürdü. Birçok AKP'li isim gerek medya ve gerekse katıldıkları toplantılarda öyle cümleler kurup, öyle örnekler verdiler ki, gören, duyan der ki, Filistin'de bir daha mantar tabancası bile patlatamazlar.

Sayın Cumhurbaşkanının çağrısı ise çok dikkat çekiciydi! 

"Anlatacağız, durmayacağız. Bu haritaları göstererek anlatacağız. Terör devleti İsrail'in ne olduğunu tüm dünyanın bilmesi lazım. Özellikle gençlerimize sesleniyorum. Gençler, bu terör devleti İsrail'i çok iyi tanımanız, çok iyi anlamanız lazım."

Biz anlattık. 

AKP hükümeti, İsrail ile anlaşmalar imzalarken bizler, İsrail'i, İsrailoğullarını anlatıyorduk.

İsrail'in kurucusunun mezarını ziyaret ettiğinizde biz, yine onları anlatıyorduk.

Türk tarımını, İsrail tohumuna mecbur ettiğinizde biz yine onları anlatıyorduk.

AKP hükümetleri milyonlarca metrekare toprağı sattılar. O günlerde Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosu, "Topraklar satılmasın, Türkiye Filistin Olmasın" mitingleri düzenliyordu.

'İsrail'in başkenti Kudüs'e hoş geldiniz' dediklerinde, 'Van Minüt' demenizi bekliyorduk.

Kürecik'e izin vermemenizi bekliyorduk. Mavi Marmara'ya kısas bekliyorduk. 

Sadece beklemiyorduk! Hem de anlatıyorduk. Ama anlamadılar. Dostluğa, işbirliğine devam ettiler. Yüce Allah (c.c) şahidimizdir.