"Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Osman, geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın..."İşte bu kıymet hükümleriyle Edebali Hazretleri, Osman Bey'i hamur gibi yoğuruyordu. Yoğurması da gerekiyordu. Çünkü Osman Bey zor durumdaydı. Her yönden gelip kendine iltihak eden beylikleri mi birlik içinde tutsun; dengeyi bozmasın; Bizans'ı mı kollasın; Germiyan'ı mı, Moğol'u mu gözetsin; tekfurlarla mı savaşsın?..İşte Edebali Hazretleri bütün bu mevzularda Osman Bey'e bir manevî ışık olup ona yardımcı oluyor, ona çıkar yollar gösteriyordu.Osmanlı Devleti'nde şehzadelerin yetiştirilmelerine de çok ehemmiyet verilirdi. Tahsil ve eğitimi çok küçük yaşlarda başlatılırdı. Bu eğitim devrin birer otorite olan şahsiyetlerince ikmal ettirilirdi. Bilhassa manevî terbiyesi üzerinde çok durulurdu. Çünkü istikbalde mülk, ona emanet edilecekti. Mülkün adaletle devamı, devletin te'minatı olacak idi.Padişah olduktan sonra bile ona karşı gerekli îkazlar ve mürşidlerin yardım ve irşadları devam ederdi.Mürşidlerin teveccühleri, her devirde idarecilere daima bir ana kucağının şefkat ve sıcaklığı gibi olmuştur. Aziz Mahmud Hüdayî Hazretleri'nin III. Murad'a îkaz ve irşad edici, hatta sertçe pek çok mektupları vardır. Yine onun zamanında Ferhat Paşa kumandasındaki ordu ile İstanbul'dan Tebriz'e kadar sefere çıkmıştır. Asker ve Tebriz halkı, bu gönüller sultanının rühaniyet ve dualarına mazhar olmuşlardır.Padişahlara karşı vaki' ikazlara ait bir misal verelim:Padişahlar cuma namazı için sarayın merdivenlerinden inerken bir mabeyinci:"- Padişahım çok yaşa, uğrun açık ola!.." diyerek dua eder ve muhabbetlerini arz eder idi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.