Milli Ekonomi Modeli sahipsiz değil!

İstanbul Ataşehir'de siyaset, iş ve akademi dünyasından isimler bir araya gelip bir toplantı düzenlemişler. 

Basına kapalı gerçekleştirilen toplantı öncesi gazetecilere açıklamalarda bulunan MHP Genel Başkan Yardımcısı İzzet Ulvi Yönter, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin talimatlarıyla "milli ekonomi modeli" hazırlamak amacıyla bir komisyon oluşturduklarını belirtmiş.

Oysa o kadar insanı toplamak için bu kadar uğraşmalarına, sanki çok büyük bir çalışma yapacaklarmış gibi açıklamalar yapmalarına hiç gerek yoktu, bizi arasalardı, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ni onlara gönderebilirdik.

Alakalı bir başka olay daha var.

Kısa süre önce servis edilen bir fotoğrafta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın elinde üzerinde beyaz yazıyla 'Türkiye Ekonomi Modeli' yazan kırmızı kapaklı bir kitap bulunuyordu. 

Sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla bu kitaba dikkat çeken BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, kitabın Prof. Dr. Haydar Baş'ın 2005 yılında yayımladığı Milli Ekonomi Modeli'ne benzerliğinde vurgu yaparak, "Cumhurbaşkanımız eline bir kitap almış. Elindekinde 'Türkiye Ekonomi Modeli' yazıyor. İnsan bari puntosunu değiştirir, rengini değiştirir. Bu kadar da tembellik!" açıklamasında bulundu. 

Oysa Milli Ekonomi Modeli'nin Prof. Dr. Haydar Baş'ın eseri olduğunu değil Türkiye, dünya biliyor.

Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın 2014 yılında Milli Ekonomi Modeli'ni Türk Patent Enstitüsü'ne tescil ettirme gereği neden duyduğu şimdi daha iyi anlıyoruz. 

Bu durum gösteriyor ki, iktidarı oluşturan politikacılar, örtülü faiz içerien yeni programlarına Milli Ekonomi Modeli kılıfı geçirmeye çalışacaklar. 

Şimdiden söyleyelim, bu tutmaz, kimse de bunu yutmaz.

Dobra dobra gelip Prof. Dr. Haydar Baş'a 'Bu modelden başka çaremiz yok" diyemeyenler meydanı boş sanıyorlar, ama yanılıyorlar. 

Meydan boş değil, hiçbir zaman da boş olmayacak. 

Baş Hoca'nın yetiştirdiği Bağımsız Türkiye Partisi kadroları Hüseyin Baş liderliğinde yekvücut bir halde Türkiye'de Milli Ekonomi Modeli'nin iktidar etme mücadelelerine devam ediyorlar.

İslam'ı bunların elinden kurtarın 

İktidara yakın bir vakıfta istismar vakası oldu.

'Bir kereden bir şey olmaz' dediler.

İktidarın yolsuzlukları ayyuka çıktı.

Hayrettin Karaman çıktı ve 'İktidara zarar verecekse haksızlık ve yanlışlardan şikâyetle doğruları söylemek caizdir diyemeyiz' dedi.

Şimdi de hükümet kur korumalı TL mevduat programı açıkladı. 

'Faize karşıyız' diyerek hazırlanan ve örtülü faiz veren bu program için harama helal demekten Allah'a sığınan herkes haram derken, yine sahneye çıkan iktidarın fetvacısı Hayrettin Karaman, 'Dövize endeksli mevduat formülü, örtülü faiz değil hibedir' açıklamasında bulundu.

Böyle hocalar olduğu müddetçe iktidarların bir şekilde dine uyduramayacakları icraatları, üstünü örtemeyecekleri cürümleri yoktur.

İktidardan elde ettikleri nemaları kaybetmemek ya da arttırmak için altına imza atmayacakları fetva olmayan böyle din adamları yüzünden gençlik İslam'dan soğuyor ve deist oluyor.

Bunların hakkında aslında Neyzen Tevfik gelirdi.

Dini bütün geçinen, ancak şimdiki din istimrarcısı hocalar gibi yaşantısı olan bir tanıdığı Neyzen Tevfik'e gelir ve "Beni tanırsın. Cennetin anahtarı sende olsa beni oraya alır mıydın?" diye sorar.

Neyzen, önce 'beni tanırsın' diyen karşısındaki şöyle baştan aşağı gözleriyle süzer.

Sonra alaylı alaylı gülümser ve "Bende cennetin değil de cehennemin anahtarı olsaydı, senin için daha hayırlı olurdu" der.

Adam Neyzen'den aldığı beklemediği cevap karşısında şaşkınlık yaşar ve aynı zamanda meraklanır ve kulak kesilir.

Neysen sözlerini şöyle tamamlar: "Bende cehennemin anahtarı olsa belki seni oradan çıkarırdım!" 

Allah'ın haram dediği faizi temize çıkarmaya çalışanların cennete girip giremeyeceklerini bilemem ancak Neyzen'in bahsettiği yere kesinlikle yolları düşecektir.