Murat Kurum yemin ederken ayağına baktınız mı?

Ben baktım. İki ayağı da yerdeydi. Ayağını kaldırdı filan diyenler yalan söylüyor.

Seçim çalışmaları devam ederken yapması gerekmelerini yapmayanların yeni icatlar çıkarması da gözlerden kaçmıyor.

Örneğin AKP'nin İzmir adayı Hamza Dağ. AKP'nin ağır toplarından ama Türkiye, onu, pudracı Kürşat vardı ya? Hani son model aracında pudra çekiyordu. Ha! Onun yol göstericisi, önünü açan veya abisi ya da patronu.

Şimdi İzmir sokaklarındaki afişlerinde, seçim araçlarında sadece kendi resmini bastırmış. Yani ampul ve Erdoğan yok. Meyhaneleri geziyor ve 'korkmayın, kimsenin içmesine karışmayacağız' sözü veriyor. 

Sayın aday ne yapmak istiyor? Ampul ve Erdoğan'ın resmini görenler oy vermez kaygısında mı? 

Ankara'ya gidiyoruz aynı tablo. AKP'nin adayı lastiği bulduğunu iddia ediyor.

İstanbul'a geliyoruz daha ilginç bir tablo. AKP adayı, şahsına özel yemin metni hazırlatmış. Bir TV kanalında metni okudu. 

'Doğruluk ve dürüstlükten ayrılmayacağını, hemşerileri arasında hiç bir ayrım yapmayacağını, kamu kaynaklarını namusu bilip başka amaçlar için harcanmasına müsaade etmeyeceğini, Anayasa ve yasalardan ayrılmayacağını dezavantajlı kesimleri gözeteceğini, sosyal politikaları güçlendireceğini, adaletten şaşmayacağını ve emaneti hakkı ve layığı ile taşıyacağını ve daha bir çok çok başlıkları sıralayıp, 'namusum, şerefim ve kutsal kitabımız üzerine yemin ederim' dedi.

İlk kez siyaset sahnesine girmiş bir kişi böyle bir metin okusa güzel bir başlangıç olur. Ama koskoca bir TOKİ geçmişi olan ve binlerce TOKİ mağdurunun gördükleri yerde önünü kestikleri ve de 4 yıl bakanlık yapmış bir kişinin böyle bir metin okuması sadece duygu istismarıdır. Başka bir şey değildir. 

Artı siyasette yerçekimini yeniden bulmaya gerek yok. İdeali olan, iddiası olan, kendine güvenen öyle yemin metnine filan sığınmaz. 

Adam gibi gider notere gider, vaatlerini taahhüt ettirir ve milletin önüne çıkar.

Merhum Prof. Dr. Haydar Baş siyaset tarihinde bunu yapan ilk kişidir. BTP Lideri Hüseyin Baş'ta ikinci.

Kurum yeminini tutar mı?

Mümkün değil. Bir kere Sayın Kurum samimiyse dediklerini noterden tasdik ettirir. Öte yandan belediye başkanlık koltuğu mu ağırdır yoksa Çevre Şehircilik Bakanlığı koltuğu mu?

Tabiki bakanlık koltuğu hem ağır, hem etkili, hem de tam yetkilidir. 

Tarihler 12.09.2019'u gösteriyordu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum,  İstanbul'da düzenlenen basın toplantısında, kentsel dönüşümün yeni yol haritası olan Kentsel Dönüşüm Eylem Planı'nı kamuoyuyla paylaşmıştı.

Son depremde 130 bin can kaybına değinen Murat Kurum o günde deprem kuşağındaki ülkemizde, kentsel dönüşüm seferberliğine 2012'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla başladıklarını hatırlatıyordu.

Demek ki 2002'de iktidara gelen AKP 99 depremini ve beklenen İstanbul depremine hazırlığı 10 yıl sonra hatırlamış. 

1 buçuk milyon konut sözü

Bakanı Murat Kurum o günkü konuşmasında 'dönüştürülmesi gereken 6,7 milyon konuttan acil, öncelikli denilen 1,5 milyon konutun dönüşümünü 5 yıl içerisinde sağlamak ve bu çerçevede 100 bini İstanbul'da olmak üzere her yıl 300 bin konutun dönüşümünü sağlamak olduğunu' açıklamıştı.

Sağladı mı? Sağlamadı. Şimdi şeref, namus ve kutsal kitaba yemin ediyormuş. Bunlar dünde değerliydi… 

Melih Gökçek'e ASKİ kapağı

6 Şubat depremlerinin yıldönümünde eski milli futbolcumuz Gökhan Zan, "3 gün bizi terk ettiniz ölüme, istemiyoruz sizi burada!" sözleri medyanın gündemi oldu.

Gökhan haklı mıydı? Dibine kadar, sonuna kadar.

Metal yorgun, bir telefon ile istifa etmek zorunda kalan bu ABB'nin devrik AKP'li başkanı Melih Gökçek, sosyal medya hesabından bizim Gökhan'a, "Oğlum evladım futbolcu olacağına artist olsaydın" şeklinde bir yanıt verdi.

İyi ki de verdi. Çünkü bu vesile ile milyonların dile getiremediği sözleri bizim Gökhan tek tek sıraladı;

"Helal ülkenin haramzade siyasetçisi Sayın İ… Melik Gökçek;

Ben Gökhan ZAN.

Ülkesini, vatanını, Hatay'ı, insanlarını seven, memleket sevdalısı eski MİLLİ FUTBOLCUYUM.

Bilgi cehaletinizi gidermek için söylüyorum ARTİST değilim! 

Ben futbolumu alın terimle, namusumla, şerefimle icra edip, vatanıma nasıl faydalı olurum, ülkeme nasıl bir katma değer sağlayıp hizmet ederimin peşinde mücadele vermiş ve Türkiye'nin en büyük kulüplerinde forma giymiş sporcularındanım.

Yeri geldi aç kaldım, yeri geldi kışta kıyamette kaldım, 9 kişilik ailemle yokluk içinde bir hayat sürerek şerefimle yaşadım. Onları kuru ekmeğe muhtaç etmeden bugünlere geldim. Ama DİN satarak kimsenin KUL HAKKINA girmedim.

Siz ise, kendi halkına ihanet etmiş, kendi partisi tarafından hain ilan edilmiş, aynı masada yemek yedikleriniz tarafından cenaze törenlerinde görmezden gelinmiş, ZAVALLI bir jeliboncu, devletin malına çökmüş MAFYAVARİ bir şahsiyetsiniz.

Benim gözümde pul kadar bile değeri olmayan, utanma eşiğinden atlamış, siyasetin yüzsüzü bir canlı türüsünüz.

Korkunuzdan yorumları dahi açmaya yüreği olmayan, gerçekle hayali ayırt edemeyen, işi gücü fitne vesatlıkla beslenen, siyaset arsızı bir TÜR olarak, biraz AR edip DİNAZORLARLA oynasanız mı acaba?

Ortalama zekaya bile sahip olmayan size, tıbbın çaresiz kalacağını bildiğimden naçizane tavsiyem, DOKTORLARIMIZI boşuna meşgul etmeden TÖVBEKAR olup, milletle Helalleşmenizdir.

Zira PARSEL PARSEL işlediğiniz veballeri ve aldığınız AHLARI yedi hamamda yıkansanız temizleyemeyeceğiniz gibi, film setlerinin kötü ARTİSTİ bile olamazsınız...

Ve tanıştığımıza da hiç memnun olmadığım gibi, tüm ülke gibi sizi tanımamayı dilerdim."