Müslüman'ın, ne kadar merhametli olduğuna dair en güzel misal, Yüce Resulün Taif halkına yaptığı duadır. Sadece İslam'ı tebliğ etmek için gitmişti Taif halkına. İslam'a kabul ederek hem dünya hem de ahret saadetini elde edeceklerdi. Bu İlahi göreve karşı O yüce insana yaptıkları insanlık dışı muamele herkesin malumu. Bu derece masum talebe karşı Taiflilerin verdiği en ehven ifadeyle bu vahşi karşılığa O Yüce Resulün karşı cevabı da en az olay kadar meşhurdur.Mekke'de zorlaşan "tebliğ" görevi için yeni bir çıkış arama gayretiydi Tiaf yolculuğu. Yeni insanlara ilahî mesajı iletmek.Piknik yapmak veya Mekke'den kaçmak değildi.Şunu söyleyecekti onlara: "Allah'ın birliğine, Hz Muhammed (sav)'in de O'nun Resulü olduğuna iman edin." Önemli not: Hz. Peygamber (as) peygamberliğinin hiç bir döneminde, hiç bir kavme, "siz sadece Allah'a iman edin yeter, bana inanmasanız da olur" dememiştir. Hep şunu demişti: "Allah'ın birliğine ve Benim de O'nun resulü olduğuma iman edin."Allah'ın emri bu şekilde olduğu için başkası mümkün olamazdı. Daha henüz isteğini bile tam talaffüz edemeden, cehaletin verdiği ölçü tanımazlıkla Taif halkı kainatın hürmetine yaratıldığı O yüce insanı taşa tuttular. Hizmetçisi Zeyt'in göğsünü siper ederek korumaya çalıştığı Hz. Peygamer, vücudunun değişik yerleri yara bere olmasına rağmen; "Allahım bu millet seni ve beni bilmiyor, bunlara merhamet ederek iman nasip et" şeklinde dua etmiştir. Bunun bir benzeri de 'Yasin Süresi'nde anlatılan olaydır.Hz. Peygamber (as)'ın ifadesiyle Kur'an'ın kalbi olan bu sürenin ikinci sayfasında bir olay misal verilir biz Müslümanlara. Rivayetlere göre Hz. İsa, havarilerinden ikisini Antakya'ya, halkını Tevhid'e davet etmek için gönderir. Buradaki Antakya'nın Türkiye'mizdeki Antakya'nın dışında bir bölge olduğu da söylenir. Bu iki elçi yolda yürürken koyunlarını otlatan, adı Habib-i Neccar olan bir adama rastlarlar. Adam kendilerine kim olduklarını sorar. Onlar da: Biz Hz. İsa (as)'ın elçileriyiz, insanları putlara tapmaktan men edip, Allah'ın birliğine davet ediyoruz. Adam, (Habib-i Neccar) elçilere: "Bunun için bir deliliniz var mı diye sorar? Onlar da biz, hastaları iyileştirir, cüzzam ve alaca hastalığını tedavi ederiz, Allah'ın izniyle ölüleri de diriltiriz" dediler. Bunun üzerine Habib-i Neccar, onlara yıllardan beri hasta olan bir oğlum var, onu da iyileştirebilir misiniz? Diye sorar. Evet derler ve beraberce Habib-i Neccar'ın evine giderler. Elçiler elleriyle hasta çocuğu sıvazlayınca çocuk Allah'ın izniyle iyileşir. Bunu gören Neccar/marangoz Habib, iman eder. Elçilerin şöhretleri her tarafa yayılır. Bir çok hasta onlar sayesinde şifa bulur. Fakat herkes aynı durumda değildir. Kendilerini kabul etmeyen, inkar edenler de çıkar karşılarına. İnkarcılarla, elçiler arasında bir takım konuşmalar geçer. İnsanların imana gelmeyişini gören Neccar Habip elçilere yardımcı olmak ister. Bundan sonrasını Kur'an'dan takip edelim. "Derken şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi. Ey kavmim! Bu elçilere uyunuz" dedi. "Sizden her hangi bir ücret istemeyen bu kimselere tabi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir." (Bunun üzerine adama; sen de mi onların dinindensin? Dediler. Adam da şöyle dedi:) "Bana ne olmuş ki, beni yaratana ibadet etmeyecek mişim! Halbuki hepiniz ona döndürüleceksiniz." "Ondan başka tanrılar mı edineyim? O çok esirgeyici Allah eğer bana bir zarar dilerse onların (putların) şefaatı bana hiçbir fayda vermez. Beni kurtaramazlar." "İşte o zaman ben apaçık bir sapıklığın içine gömülmüş olurum." "Şüphesiz ben Rabbinize inandım, beni dinleyin." (Yasin, 36/20-24) Habib-i Neccar'ın konuşması sürerken, karşı taraf onu taş yağmuruna tutarak öldürürler. Tam ruhunu teslim edeceği sırada, gözünün önüne, imanına karşılık Allah'ın ona yapacağı ikramlar gelir. "Gir cennete denildi. Keşke dedi, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikrama mazhar olanlardan kıldığını kavmim bilseydi." Bu son sözler de Taif benzeri, kendisini taşlayarak vahşice öldüren azgınlara lanet okumak yerine, "keşke imanına karşılık Rabbimin bana yaptığı ikramları kavmim bilseydi de iman etseydi" diye temennide bulunuyor.Buradan alınacak bir başka ders ise, her ne olursa olsun Müslüman'ın tevid dışında bir anlayış ve inanışa yönelemez.Karşılığı her ne olursa olsun, şirke tevhid, batıla hak, küfre iman deyemez.Bu denli merhamet timsali Müslüman'ı, katil ilan eden kan emiciler utansın. hem bir yandan Müslüman'ın yalan gerekçelerle kanını döküyor, sonra da kanına girdiği Müslüman'ı terörist ilan ediyor.Lanet sana Deccalizm/yaygın yalacılık.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024