Beyt'ül Hikme'de ilim adamları, bilim insanı merakı ve ruhu ile bilinmeyeni arama, bilinenleri de deney ve gözlemlerle doğrulama, temel amaçlarıydı. Doğuda Yükselen ilim ışığında, Müslüman alimlerin tercümelerinden, Batı, Aristo'yu, Platon'u yeniden keşfediyor. Aristo'nun metodolojisini, akıl ve mantığını öğreniyorlar. Batı dünyasında İslam dünyasında ki İbn-i Sinaların, Farabilerin eserlerinin batı dünyasında çevirileri yapılmaya başlanıyor ve kilisenin yanlış Aristo, Platon tercümeleri ciddi eleştiri almaya başlıyor.
Öyle ki kilise Aristo'yu, Platonu yazmış, anlatmış ancak kendi anlayışına göre bir Aristo yaratmış kendi anlayışına göre bir Platon yaratmış yani Aristo'nun Platon'un düşünce dünyasına, fikir dünyasına uymayan bir anlayış getirmiş. Fakat batı, İslam dünyasında Farabi'den Aristoyu öğrenmeye başlayınca, Aristo'nun evrene, doğaya, akıl ve mantık ekseninden baktığını ve aklın, mantığın çok önemli olduğunun anlaşılması ile beraber batı kiliseyi hedef tahtasına oturtuyor ve kilisenin bu yanlış yorumları dönemin batılı düşünürleri ve sanatçıları tarafından çok büyük eleştirilere neden oluyor ve İslam dünyasındaki astronomi âlimlerinin haritaları, eserleri batılı düşünürler tarafından dillerine tercüme edilmeye başlanıyor ve batılı düşünürler tarafından tercüme edilen bu eserlerle görüyorlar ki kilisenin iddia ettiği gibi gezegenler, güneş, dünyanın etrafında dönmüyor, dünya kendi ekseninde ve güneşin çevresinde dönüyor.
Kopernik bunu tespit ve ispat ediyor, tabiri caizse kiliseye en ciddi darbeyi vuruyor. Diğer bilimsel gelişmelerde işin tuzu biberi oluyor. Batılı insanlar kilisenin 15 asırdır kendilerini uyuttuğunu kendilerinin nasıl kandırıldıklarını görüyorlar. Ve kilisenin otoritesi bu şekilde bitiyor. Batı, İtalya-Floransa da başlayan Rönesansla birlik de akla, düşünceye din adına giydirilmiş olan bu deli gömleklerini çıkarıyor ve kilisenin yanlış din anlayışlarını reddediyor, skolastik düşünceye son veriliyor ve aklın bilimin öne çıktığı bir dönem başlıyor.
Batının akıl ve mantık ekseninde uyanması elbette ki devlet yönetimlerini, devlet, siyaset anlayışını da etkiliyor. Batı bu toplumsal ve düşünce dönüşümünü yaşarken bu fikir ve düşünce özgürlüğünü elde ederken etkilendiği yerleri ve bazı kuvvetleri söylememiz gerekiyor. Nedir bu kuvvetler:
* İslam dünyasından yapılan çeviriler.
* Coğrafi keşifler. (Amerika'nın keşfi ve Afrika'nın sömürgeleştirilmesi).
* Matbaanın kullanılmaya başlanması okuryazarlığın artması. (Matbaanın icadından sonra batılı bir filozof diyor ki Paris de bir günde basılan kitap sayısı, İstanbul'da bir yılda basılan kitaptan fazla).
* Ekonomik faaliyetlerde gelişmelerin olması. (Ticaret artmış üretim tarzı değişmeye başlamıştır, sömürgelerden getirilen köleler ile ucuz iş gücü).
Bütün bunlar batıyı ekonomik ve düşünce açısından beslemiş ve batıda bir Rönesans yaşanmasına neden olmuştur. Sadede gelecek olursak; şimdi İslam dünyasının da Ortaçağdaki batı gibi hem dini anlamda hem düşünsel hem de siyasal anlamda çok uzun zamandır belki 14 asırdır, bir kuşatılmışlık içerisinde olduğunu söyleyebiliriz. Peygamber Efendimizden sonra İslam'ın Emevizim anlayışı ile kuşatılarak, Ehli Beyt'in hakkı gasp edilmiştir. Bizans'ın Muaviye ve iktidarını destekleyerek Ehlibeyt İslam anlayışını engellemiştir. Emevizim anlayışının hakim olduğu ruhsuz, aşksız, ritüellerin öne çıktığı bir din yaratılmıştır.
Daha sonra İngilizlerin ve Batının kontrolünde olan çeşitli meşrepler, mezhepler, cemaatler ortaya çıkıyor. Bunlar Müslümanlarla dalga geçer gibi İslam'ı öğretmeye çalışıyorlar. Batının kontrolündeki yerli kılıklı hoca, aydın müsveddeleri İslam dünyasını kuşatmış durumda, bu kuşatılmışlıktan kurtulmak için İslam dünyasının iyi bir silkelenmesi ve kendisine gelmesi gerekiyor ve gerçek İslam'ı Peygamber Efendimizin ve Ehl-i Beytinin yaşamış olduğu İslam'a önce Türk milleti olarak sonra bütün İslam dünyası olarak dönmemiz gerekiyor.
Tevhidin merkezinin Ehl-i Beyt olduğunu bütün mezhep ve meşreplerin bu merkezde buluşması gerektiğini anlamamız gerekiyor. Batı bozulmuş dine, kilisenin hegemonyasındaki Hıristiyanlık dinine girişinin başlangıcı Hz. İsa'ya benzeyen birisini çarmıha germeleriyle başladı. (Bildiğiniz gibi, bizim inancımıza göre Hz. İsa, çarmıha gerilmemiş, göğe yükseltilmiştir.) Hz. İsa'nın getirdiği dini anlayışı bozarak zamanın güçlüleri, zorbaları kendi kontrollerin de bir din anlayışı getirdiler.
Peygamber Efendimizin, Ehli Beytle yaşayarak, yaşatarak tebliğ ettiği mübarek dinimiz Resûlullah'tan sonra mecrasından çıkarıldı. Resûlullah'ın ümmeti olduğunu iddia edenler Adeta Resûlullah'ın getirdiği İslam'ı, Sakifede, Kûfede, Kerbelada, Medine'de (Hırre olayı) çarmıha germekten beter ettiler.
Bugünde, dünde, yarında İslam dünyasını ayağa kaldıracak olan Ehli Beyttir. Bugün dünyanın neresinde Müslüman varsa, orada kesinlikle Ehli Beytin mührü var. Müslümanlar olarak hiçbir mezhep, meşrep taassubuna kapılmadan Ehli Beyti çok iyi anlamamız gerekiyor. Allah ve Resulünün Ehli Beyt hakkındaki emirlerini Meveddetle içselleştirmemiz gerekiyor.
Şimdiye kadar Ehli Beytin İslam'ını biz Müslümanlardan niye uzak tuttular? Hamse-i Al-i Aba neden karartıldı? Neden Fatıma Annem hiçbir hastalığı olmadan, genç yaşta bu dünyadan göçüyor? Neden Resûlullah'ın ciğerparesi cenazesinin gizlice, gece vakti defin edilmesini istiyor? Neden Resûlullah'ın, Allah'tan aldığı emirle vasi tayini kendisinden sonra uygulanmamıştır? Neden Resûlullah son anlarında kağıt, kalem istemiş, ancak verilmemiş? Neden? Neden? Neden?
Bu sorularla yüzleşeceğiz. Düşüneceğiz, sorgulayacağız, Kur'an-ı Kerimde yüzlerce ayet neden düşünmüyorsunuz? Neden akıl etmiyorsunuz? Diye bizi uyarmıyor mu? Biz Müslümanlar İslam'ın zikir yönünü öne çıkarıyoruz ancak düşünme, aklı kullanma yönüne pek önem vermiyoruz gibi. İçimizden çıkan akıl sahiplerinin kıymetini bileceğiz. Son yüzyılın bilgesi Rahmet-i Rahmana kavuşan, Muhterem Hocam Prof. Dr. Haydar Baş bu sorgulamaları, iradeyi en iyi ortaya koyandı. Bıraktığı eserlerle bu yolculuğu devam ettirmek bizlere şeref verecektir. Yazmaya, anlatmaya devam edeceğiz. Ehl-i Beyt tevhidin merkezi olacak. Ehli Beytin Nuh'un gemisi olduğunu binenin kurtulduğunu, binmeyenin helak olduğu emri fermanını anlamamız gerekiyor.
Müslümanları çarmıha germek isteyenleri durdurmanın tek yolu Ehli Beytin İslam anlayışı olacaktır. Müslümanın Haydar gönüllü, Ali bakışlı olması gerekiyor. İslam dünyasının Ehl-i Beyt İslam'ını anlaması ve Ehlibeyt İslam'ının anlayışı içerisinde dünyaya insanlığa yeni bir medeniyetin kapılarının açılması gerektiğini düşünmekteyim ve bu kapıların en kısa zamanda açılacağını ümit ediyorum. Dua ediyorum.
- Matematiğin, fiziğin formülü mü yoksa insanlığın formülü mü? / 19.02.2024
- İnsanlığa insanlık yolculuğu şart / 15.01.2024
- Güçlü aile güçlü millet demektir / 19.12.2023
- Cumhuriyet yüz yaşında, nice yüzyıllara / 01.11.2023
- Saygı beyaz çizgimiz olmalı / 15.10.2023
- Dinin mücadelesi dinsizlikle değil din ile olmuştur / 10.09.2023
- Mum kadar ışığı yok, Kendini Güneş sananlar / 06.09.2023
- Merhamet, hürmet, muhabbet / 28.08.2023
- Aslında çifte kıble olmaz / 25.08.2023