NATO’nun deprem fırsatçılığı

ABD, batı ve silahlı gücü NATO yaşadığımız afet üzerinden siyasi, askeri ve ekonomik fırsatçılık peşinde. 

Bir taraftan Anadolu'daki bin yıllık hedefleri olan 'Megali İdea, Büyük Kürdistan-Büyük Ermenistan ve Arzı Mevud' hayalleri için yeni rüyalar görmeye devam ederken diğer taraftan Ukrayna-Rusya savaşında NATO üzerinden ülkemize açıkça, 'bizimle olduğunu ispat et' baskısı yapıyorlar.   

Son üç haftayı şöyle kabaca bir hatırlayalım. Depremin ilk günü ABD uçak gemisi gönderdiğini açıkladı. 

Kamuoyu 'ne alaka' diye ayaklandı. Dışişleri Bakanımız depremin 6. günü lütfedip, 'bu geminin, karasularımıza girmesine gerek yok' açıklamasını yaptı.

NATO genel sekreteri Stoltenberg geldi ve Ankara'nın göbeğinde 'Burası NATO toprağıdır' dedi.  

Ahbab üzerinden milliyetçilik gösterisi yapan arkadaşlardan ses bile çıkmadı. 

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu: 'Sahadaki arama kurtarma personelinin 3 bin 500'den fazlası müttefiklerimizden geldi. NATO makamları ilk andan itibaren taleplerimiz doğrultusunda hızla harekete geçti' dedi ama örnek bile veremedi.

Biz can derdindeyken NATO Genel Sekreteri, Ankara'da "Her iki ülkenin (İsveç-Finlandiya) başvurusunun onaylanma zamanı geldi. Ancak bu Türkiye'nin vereceği bir karar' diyerek Sayın Bakanımızı mahcup etmedi!

Evet, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun 'ilk andan itibaren taleplerimiz için harekete geçtiler' dediği NATO, 99 depreminden sonrada hemen harekata geçip, 'Millennium Challenge veya Milenyum Tatbikatı' veya herkesin bildiği isimle 'Bin Yılın Meydan Okuması' tatbikatını gerçekleştirmiştiler.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Türkiye'den ayrılır ayrılmaz, '11-12 Temmuz'da Litvanya'da yapılacak NATO zirvesine kadar Finlandiya ve İsveç'in ittifaka üye olmasını hedeflediğini' açıkladı.

Ya ABD Dışişleri Bakanı Blinken neden geldi? Kadim dostluk gösterisi için mi?

Gazeteciler,  Blinken'e, 'ABD'nin terör örgütü YPG/PKK'ya vermiş olduğu desteği' sordular.

Blinken, "Türkiye'nin, güney sınırıyla ilgili meşru güvenlik endişelerini anlıyoruz. Eminim Türkiye de bizim, DEAŞ konusundaki güvenlik endişelerimizi de aynı şekilde anlıyordur." dedi.

Sayın Bakanımız Çavuşoğlu adeta Blinken'i tasdik edercesine,  "NATO için bugün iki tane tehdit var. Birinci tehdit NATO için Rusya. İkinci tehdit terörizm. Dolayısıyla biz, NATO ülkeleri olarak kendimiz mücadele edemeyip de DEAŞ'a karşı PKK/YPG gibi bizim düşmanımız olan terör örgütüyle işbirliği yapmamız, ya da onları desteklememiz doğru değil." ifadelerini kullandı.

Blinken daha Türkiye'den ayrılmamıştı ki, ABD Başkanı Biden ansızın Ukrayna'da görüldü. 

Herkesin bildiği malumu açıkladı, 'bu savaş, Rusya ile batının savaşıdır'.

Putin, Biden'in açıklamaları sonrası konuştu: "Rusya, Batı ile yapıcı bir diyalog içerisinde olmaya her zaman açık oldu. Batı ise bu sırada köle hâline gelmiş Ukrayna'yı 'büyük savaşa' hazırladı ve bugün de bunu yaptığını kabul ediyor…

Biz, nasıl dost olunacağını biliriz, verdiğimiz sözleri tutarız, kimseyi hayal kırıklığına uğratmayız ve güç durumlarda destek oluruz. 

Pandemi döneminde İtalya dahil pek çok ülkeye yardım ettik. Depremlerin ardından Türkiye ve Suriye'ye hemen yardıma gittik' dedi.

Umarım bu tespiti ülkemizi yönetenlerde anlar ve NATO için Rusya ile düşman olmayız.

Sosyal medyadan not aldığı şu görüş ise ülkemizin nasıl bir tuzak içinde olduğunu özetliyordu:

'Türkiye, 71 yıl önce Sovyetlere karşı güvenlik ihtiyacı için NATO'ya üye olmuştu. Bugün ise bizzat NATO'dan korunmak için NATO üyeliğine devam ediyor.'

Barzani

Soruyorum: Rum Kesimi'nin yardım teklifini haklı olarak geri çeviren (kabul etseydik tanımış olacaktık) iktidarımız neden Kuzey Irak'taki malum yapının teklifini kabul etti? Neçervan Barzani kim? Neden afet bölgesi gezdirildi? Güneydoğumuzu 'Kürdistan' olarak haritalarında gösterenlerle bu neyin muhabbetidir?

Ya İsrail!

Bizi sorumlu tutma Ya Rabbi!