İnsanı diğer yaratıklardan ayıran en büyük özellik, elbette ki düşünmesidir…
O zaman insanoğlu ne kadar düşünüyorsa o kadar vardır, o kadar sorumluluk taşır ve o kadar çözüme kavuşur. Son zamanlarda özellikle de soğuk savaş dönemiyle birlikte insanoğlunu düşünmekten alıkoyarak toplumları adeta bir sürü konumuna koydular ve istedikleri gibi yönetmeye ve yön vermeye muvaffak oldular.
Şans oyunları, spor ve cinsel ögeleri öne çıkartarak toplumların enerjilerini boş yere harcadılar. Yapılan her işte insanı düşünceden alıkoymanın yolunu buldular.
Çevrenize ibret nazarıyla bakarsanız; kendi çoluk çocuğunuzun bile okumadığını, dolayısıyla yeterince düşünmediğini, netice olarak da verimlerinin gittikçe düştüğüne şahit olursunuz.
İnsanların bu hale gelmesinde maalesef televizyon en büyük etken oldu. Sorumlu yayıncılık anlayışı güden çok az bir kesimin dışında, insanları dizilerle eğiterek daha az okuyan ve daha az düşünen bir toplum haline getirdiler. Bunlar sıradan işler değildir. Toplum mühendisleri bilerek ve planlı bir şekilde toplumu bu hale getirdiler.
Okuma alışkanlığını kaybeden insanlar daha az düşünmekte, dolayısıyla problemler karşısında daha çözümsüz ve daha güçsüz insan tiplerinin oluşturduğu bir toplum yapısı oluşmaktadır. Düşünme kabiliyetini kaybeden toplumlar ise başkaları tarafından istenildiği gibi yönetilmeye hazır hale gelirler. Buna karşılık Kuranı Kerimin buyruklarında insanoğlu sürekli düşünmeye teşvik edilmiştir;
"Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde akıl sahipleri için (Allah'ın birliğine, yüce kudretine delâlet eden) ayetler vardır. Onlar ki ayakta iken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah'ı zikrederler, göklerle yerin yaratılışını düşünürler de, 'Rabbimiz, bunu boş yere yaratmadın, sen (tüm kusurlardan) münezzehsin, bizi cehennem azabından koru' derler." (Âl-i İmran suresi / Ayet 190-191)
Yüce Allah, yaratmaktaki hikmetinin anlaşılması için insanların düşünmesini ve ibret almasını istemektedir:
"Allah gökten su indirdi de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz bunda dinleyecek bir toplum için bir ibret vardır."
" Şüphesiz (sağmal) hayvanlarda da sizin için bir ibret vardır. Onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından (süzülen) içenlere halis ve içimi kolay süt içiriyoruz."
"Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden hem içki, hem de güzel bir rızık edinirsiniz. Elbette bunda aklını kullanan bir toplum için bir ibret vardır."
"Rabbin bal arısına şöyle ilham etti: "Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan (kovanlardan) kendine evler edin."
"Sonra meyvelerin hepsinden ye de Rabbinin sana kolaylaştırdığı (yaylım) yollarına gir." Onların karınlarından çeşitli renklerde bal çıkar. Onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz bunda düşünen bir (toplum) için bir ibret vardır." (Nahl Suresi / Ayet 65-69)
Tefekkür ile alakalı diğer Ayetleri de sıralamaya kalkışsak buna yerimiz müsait değildir. Bu kadar Ayetle bile tefekkür etmenin önemini anlamak yeter de artar bile. Buraya kadar verilen bilgiler ışığında bile tefekkür etsek ne demek istediğimizi anlatmış oluruz. Şimdi çekinmeden kendinize şu soruyu sorun bakalım; Biz ne kadar tefekkür ediyoruz?
O zaman insanoğlu ne kadar düşünüyorsa o kadar vardır, o kadar sorumluluk taşır ve o kadar çözüme kavuşur. Son zamanlarda özellikle de soğuk savaş dönemiyle birlikte insanoğlunu düşünmekten alıkoyarak toplumları adeta bir sürü konumuna koydular ve istedikleri gibi yönetmeye ve yön vermeye muvaffak oldular.
Şans oyunları, spor ve cinsel ögeleri öne çıkartarak toplumların enerjilerini boş yere harcadılar. Yapılan her işte insanı düşünceden alıkoymanın yolunu buldular.
Çevrenize ibret nazarıyla bakarsanız; kendi çoluk çocuğunuzun bile okumadığını, dolayısıyla yeterince düşünmediğini, netice olarak da verimlerinin gittikçe düştüğüne şahit olursunuz.
İnsanların bu hale gelmesinde maalesef televizyon en büyük etken oldu. Sorumlu yayıncılık anlayışı güden çok az bir kesimin dışında, insanları dizilerle eğiterek daha az okuyan ve daha az düşünen bir toplum haline getirdiler. Bunlar sıradan işler değildir. Toplum mühendisleri bilerek ve planlı bir şekilde toplumu bu hale getirdiler.
Okuma alışkanlığını kaybeden insanlar daha az düşünmekte, dolayısıyla problemler karşısında daha çözümsüz ve daha güçsüz insan tiplerinin oluşturduğu bir toplum yapısı oluşmaktadır. Düşünme kabiliyetini kaybeden toplumlar ise başkaları tarafından istenildiği gibi yönetilmeye hazır hale gelirler. Buna karşılık Kuranı Kerimin buyruklarında insanoğlu sürekli düşünmeye teşvik edilmiştir;
"Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde akıl sahipleri için (Allah'ın birliğine, yüce kudretine delâlet eden) ayetler vardır. Onlar ki ayakta iken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah'ı zikrederler, göklerle yerin yaratılışını düşünürler de, 'Rabbimiz, bunu boş yere yaratmadın, sen (tüm kusurlardan) münezzehsin, bizi cehennem azabından koru' derler." (Âl-i İmran suresi / Ayet 190-191)
Yüce Allah, yaratmaktaki hikmetinin anlaşılması için insanların düşünmesini ve ibret almasını istemektedir:
"Allah gökten su indirdi de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz bunda dinleyecek bir toplum için bir ibret vardır."
" Şüphesiz (sağmal) hayvanlarda da sizin için bir ibret vardır. Onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından (süzülen) içenlere halis ve içimi kolay süt içiriyoruz."
"Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden hem içki, hem de güzel bir rızık edinirsiniz. Elbette bunda aklını kullanan bir toplum için bir ibret vardır."
"Rabbin bal arısına şöyle ilham etti: "Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan (kovanlardan) kendine evler edin."
"Sonra meyvelerin hepsinden ye de Rabbinin sana kolaylaştırdığı (yaylım) yollarına gir." Onların karınlarından çeşitli renklerde bal çıkar. Onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz bunda düşünen bir (toplum) için bir ibret vardır." (Nahl Suresi / Ayet 65-69)
Tefekkür ile alakalı diğer Ayetleri de sıralamaya kalkışsak buna yerimiz müsait değildir. Bu kadar Ayetle bile tefekkür etmenin önemini anlamak yeter de artar bile. Buraya kadar verilen bilgiler ışığında bile tefekkür etsek ne demek istediğimizi anlatmış oluruz. Şimdi çekinmeden kendinize şu soruyu sorun bakalım; Biz ne kadar tefekkür ediyoruz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- İbadetlere değer katan ilimdir / 13.09.2025
- İç cephe çökertilmeye çalışılıyor / 12.09.2025
- Hesap verme duygusu kaybedilirse! / 11.09.2025
- Susuz kalmaktan mı korkuyorsunuz? / 10.09.2025
- Vatandaşın derdi geçimdir / 09.09.2025
- Hüseyin’i yalnız bırakanlar / 08.09.2025
- Allah’ı seviyorsanız Muhammed’e tabi olacaksınız / 07.09.2025
- Hüseyin Baş’ın hukuk davası, bir ifade hürriyeti davasıdır / 06.09.2025
- Hariçten gazel okuyanlar bilsin ki Muhammed’siz din olmaz / 05.09.2025
- Muhammed-i Aşk sırrına erenlere selam olsun / 04.09.2025
- İç cephe çökertilmeye çalışılıyor / 12.09.2025
- Hesap verme duygusu kaybedilirse! / 11.09.2025
- Susuz kalmaktan mı korkuyorsunuz? / 10.09.2025
- Vatandaşın derdi geçimdir / 09.09.2025
- Hüseyin’i yalnız bırakanlar / 08.09.2025
- Allah’ı seviyorsanız Muhammed’e tabi olacaksınız / 07.09.2025
- Hüseyin Baş’ın hukuk davası, bir ifade hürriyeti davasıdır / 06.09.2025
- Hariçten gazel okuyanlar bilsin ki Muhammed’siz din olmaz / 05.09.2025
- Muhammed-i Aşk sırrına erenlere selam olsun / 04.09.2025