Hazreti Ömer, bir akşam maiyetiyle birlikte şehirde dolaşıyordu. Etrafa bakınarak yürürlerken, kapkaranlık şehirde bir evde, cılız bir mum ışığı gördüler. Hazreti Ömer ışığın yandığı eve doğru yürüdü. Yaklaştıklarında bir de çocuk ağlaması duydular. Ömer iyice meraklandı.Kapıyı çaldı. Bir kadın açtı. "Merhaba" dedi Ömer, "Bu saatte ışığın yanıyor, bir de ağlama sesi geliyor...""Evet" dedi kadın; "çocuğum çok aç, günlerdir doğru dürüst bir şey yemediği için de hastalandı. O ağlıyor ben de başında bekliyorum...""Neden" diye sordu Ömer. "Neden olacak" dedi kadın, "şehirde Ömer diye bir zalim var. Savaş çıktı diye babasını askere aldı. Ben de ancak iyiliksever konu komşudan kuru ekmek bulabiliyorum. Ömer yüzünden çocuk aç ve hasta..."Hazreti Ömer, "Ömer nereden bilsin senin halini" dedi.Kadın hiç duraksamadan cevap verdi:"O zaman neden orada oturuyor?"Ömer hiçbir şey söylemeden çıktı, yakındaki bir kilere gitti, bir çuval buğday aldı, çuvalı sırtına vurdu. Kadının evine döndü, yine bir şey söylemeden çuvalı bırakıp çıktı.Yanındakilerden biri "Ya Ömer; bari bize söyleseydin, birimiz çuvalı getirirdik" dedi."Hayır" dedi Ömer; "Çuvalı getirmek bana düşer, çünkü kadın kabahatimi yüzüme vurdu...""Olur mu" diye itiraz etti birileri.Ömer elini kaldırıp itiraz seslerini kesti:"Kadın haklı. Hükümdar olan benim. Ordularımızdaki her asker gibi, o askerin ailesi de benim sorumluluğumda.Hatta Dicle - Fırat kıyılarında bir keçinin ayağına diken batsa bile hesap vermesi gereken kişi benim..."Hazreti Ömer'in maiyetinden hiç kimse bir şey söyleyemedi, konuşmadan şehri dolaşmaya devam ettiler. Okay Gönensin / Vatan
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.