Yıldız Aksoy
Ağlamak, gönle dalan hüzün ırmağının taşmasıyla göz pnarlarından sessizce süzülen birkaç damla yaş. Bazen sevinç çığlıklarının ardından gelen yürek coşkunluğunun tezahürü. Ama, bilhassa sevilenle buluşma anının can alıcı noktası...
Kimi zaman dünyanın göz alıcı neşesine, kimi zaman Rabb'ine meyl eden şu yanar döner kalp, gerçekten çok dayanıklı. Allah-ü Teala onu öylesine büyük ve güçlü yaratmış ki, binbir türlü fırtınayı içinde barındırır, yoğurur, teskin eder. Zaman zaman esen şiddetli rüzgarlar onu yarar ama o ısrarla Rabb'inden aldığı güçle hayata direnir.
Halifem demiş yüce Yaratan insana... Ve kaldıramayacağı yükü yüklemeyeceğini vadetmiş ona. Heyhat ki insan gerçekten çok unutkan. Tüm bu vaadleri gönülardı ediyor, daha da acısı bilmiyormuş gibi davranıyor ve rüzgarın her ters esişinde Rabb'inden uzaklaşıyor. Hatta O'na "neden ben?" sualini sormaktan, isyan giysisini kuşanmaktan çekinmiyor. Kendinde var olan sabır cevherini yok ediyor. Hakk'a tevekkülden mahrum bir kalple hayata, kimi zaman ümitsizlik penceresinden bakıyor. Oysa ki o fırtınalı anlar Rabb'e koşma, secdeye kapanıp halini O'na arz etme anıdır. Sevgiliye yönelip bir çocuk saflığıyla ağlama, aczini ve muhtaçlığını zalim nefse ispatlama anıdır. Buluşma, halleşme anıdır. Allah için dökülen gözyaşlarının ıslattığı uzuvların cehennemden halas olduğu, nice tecellilere ve müjdelere erildiği andır.
Ağlamak, ama Allah için, O'nun huzurunda ağlamak... Her türlü masivayla, kararan ve kirlenen kalbi temizler ve aslına; nazargah-ı İlahi'ye çevirir. Gönle dolup orayı mesken tutan dünyalıklar, göz yaşlarıyla damla damla akarak yok olur. Katılaşan kalpler yumuşar...
Ağlamak, gönle dalan hüzün ırmağının taşmasıyla göz pnarlarından sessizce süzülen birkaç damla yaş. Bazen sevinç çığlıklarının ardından gelen yürek coşkunluğunun tezahürü. Ama, bilhassa sevilenle buluşma anının can alıcı noktası...
Kimi zaman dünyanın göz alıcı neşesine, kimi zaman Rabb'ine meyl eden şu yanar döner kalp, gerçekten çok dayanıklı. Allah-ü Teala onu öylesine büyük ve güçlü yaratmış ki, binbir türlü fırtınayı içinde barındırır, yoğurur, teskin eder. Zaman zaman esen şiddetli rüzgarlar onu yarar ama o ısrarla Rabb'inden aldığı güçle hayata direnir.
Halifem demiş yüce Yaratan insana... Ve kaldıramayacağı yükü yüklemeyeceğini vadetmiş ona. Heyhat ki insan gerçekten çok unutkan. Tüm bu vaadleri gönülardı ediyor, daha da acısı bilmiyormuş gibi davranıyor ve rüzgarın her ters esişinde Rabb'inden uzaklaşıyor. Hatta O'na "neden ben?" sualini sormaktan, isyan giysisini kuşanmaktan çekinmiyor. Kendinde var olan sabır cevherini yok ediyor. Hakk'a tevekkülden mahrum bir kalple hayata, kimi zaman ümitsizlik penceresinden bakıyor. Oysa ki o fırtınalı anlar Rabb'e koşma, secdeye kapanıp halini O'na arz etme anıdır. Sevgiliye yönelip bir çocuk saflığıyla ağlama, aczini ve muhtaçlığını zalim nefse ispatlama anıdır. Buluşma, halleşme anıdır. Allah için dökülen gözyaşlarının ıslattığı uzuvların cehennemden halas olduğu, nice tecellilere ve müjdelere erildiği andır.
Ağlamak, ama Allah için, O'nun huzurunda ağlamak... Her türlü masivayla, kararan ve kirlenen kalbi temizler ve aslına; nazargah-ı İlahi'ye çevirir. Gönle dolup orayı mesken tutan dünyalıklar, göz yaşlarıyla damla damla akarak yok olur. Katılaşan kalpler yumuşar...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.