Esasen bu hal, kulluğun doruk noktasıdır. Bu halin devamı için kulluğun devamı da şarttır. Mevlâna bu yüce hali anlatırken, onunla hiç ilgisi olmayan bir mânâyı çıkarmanın çok yanlış ve abes olduğu aşikardır. Ve bu tavır manidardır.
Hem Mevlâna, mümin ve kafir ayırımına son derece dikkat eden bir hakikat eridir. Kafire her fırsatta hakkı tebliğ etmeyi esas kabul etmiştir. Bu, onun hem mükellefiyetinin hem de merhametinin bir göstergesidir. Onun bu hususta aynı zamanda kerameti şeklinde bir olayı da nakledilir:
Bir defasında karşılaştığı papaza:
- Söyle bakalım sen mi, yoksa sakalın mı büyük? diye sorar. Papaz:
- Ben büyüğüm, der. Mevlâna:
- Yazık! Sakalın ağarmış, sen ise hâlâ karanlıktasın der. Bu söz üzerine papaz müslüman olur.
Şimdi soruyoruz: Bu halden sonra, "Gel gel ne olursa ol yine gel" ne demektir? Mevlâna'yı hümanist gösterenler bunun izahını nasıl yapabilirler?
Hz. Mevlana ve Mistisizm
Hz. Mevlâna'ya mistik diyenler de bilerek ya da bilmeyerek yanıltma ve saptırmaya alet olmuşlardır. Zira mistisizm 1804 yılında Latince "Mysticus" kelimesiyle Fransız diline girmiş, salt iç duyuş, sezgi ve duyguda aşırı giden filozofik bir doktrinin, bir felsefî ekolun adıdır. Mistik kelimesi ise, 1390 yılında "Mustikos" (sırlarla ilgili) anlamına gelen kelimeden türemiştir. Dînî çevrelerde, ruhanî adam, akılüstü olaylar, bâtınî itikatlar ve sırlarla ilgili kişi demektir. Mistisizm Eflatun'un idealizminden de büyük ölçüde etkilenmiş felsefî bir ekoldur. Mevlâna ise, vahiyle sabit olan ve tevhid gerçeğine istinat eden bir dinin, İslâm'ın müntesibi bir mütefekkir, bu çerçevede duygu zenginliği olan bir şair, gayesi Hakk'a vuslat olan bir kuldur. O'nun hayatı tasavvuf gerçeği ile bütünleşir. Tasavvuf ise, nefsi terbiyeyi esas alan, bir nevi İslâm'ın derinlik boyutunu ifade eder. O bir hakikattır. Ne beşer telakkisi bir felsefe, ne de evham ve hayallere dayalı bir ruhanî hayattır. Madem ki tasavvufun mistisizmle hiçbir münasebeti yoktur, o halde bir mutasavvıf olan Mevlâna'nın mistisizmle nasıl bir ilgisi olabilir?
Görüldüğü gibi, kelime olarak Batı kültürünün bir meyvesi olan mistisizm, psikolojik ve nazarî olması bakımından da tamamen Batı menşeli beşerî bir telakki olup, İslâm'ın tasavvuf gerçeği ile en küçük bir yakınlığı yoktur.
Hem Mevlâna, mümin ve kafir ayırımına son derece dikkat eden bir hakikat eridir. Kafire her fırsatta hakkı tebliğ etmeyi esas kabul etmiştir. Bu, onun hem mükellefiyetinin hem de merhametinin bir göstergesidir. Onun bu hususta aynı zamanda kerameti şeklinde bir olayı da nakledilir:
Bir defasında karşılaştığı papaza:
- Söyle bakalım sen mi, yoksa sakalın mı büyük? diye sorar. Papaz:
- Ben büyüğüm, der. Mevlâna:
- Yazık! Sakalın ağarmış, sen ise hâlâ karanlıktasın der. Bu söz üzerine papaz müslüman olur.
Şimdi soruyoruz: Bu halden sonra, "Gel gel ne olursa ol yine gel" ne demektir? Mevlâna'yı hümanist gösterenler bunun izahını nasıl yapabilirler?
Hz. Mevlana ve Mistisizm
Hz. Mevlâna'ya mistik diyenler de bilerek ya da bilmeyerek yanıltma ve saptırmaya alet olmuşlardır. Zira mistisizm 1804 yılında Latince "Mysticus" kelimesiyle Fransız diline girmiş, salt iç duyuş, sezgi ve duyguda aşırı giden filozofik bir doktrinin, bir felsefî ekolun adıdır. Mistik kelimesi ise, 1390 yılında "Mustikos" (sırlarla ilgili) anlamına gelen kelimeden türemiştir. Dînî çevrelerde, ruhanî adam, akılüstü olaylar, bâtınî itikatlar ve sırlarla ilgili kişi demektir. Mistisizm Eflatun'un idealizminden de büyük ölçüde etkilenmiş felsefî bir ekoldur. Mevlâna ise, vahiyle sabit olan ve tevhid gerçeğine istinat eden bir dinin, İslâm'ın müntesibi bir mütefekkir, bu çerçevede duygu zenginliği olan bir şair, gayesi Hakk'a vuslat olan bir kuldur. O'nun hayatı tasavvuf gerçeği ile bütünleşir. Tasavvuf ise, nefsi terbiyeyi esas alan, bir nevi İslâm'ın derinlik boyutunu ifade eder. O bir hakikattır. Ne beşer telakkisi bir felsefe, ne de evham ve hayallere dayalı bir ruhanî hayattır. Madem ki tasavvufun mistisizmle hiçbir münasebeti yoktur, o halde bir mutasavvıf olan Mevlâna'nın mistisizmle nasıl bir ilgisi olabilir?
Görüldüğü gibi, kelime olarak Batı kültürünün bir meyvesi olan mistisizm, psikolojik ve nazarî olması bakımından da tamamen Batı menşeli beşerî bir telakki olup, İslâm'ın tasavvuf gerçeği ile en küçük bir yakınlığı yoktur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.